Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1390 E. 2022/705 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/02/2018
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/02/2018 tarih ve 2015/435 E. – 2018/28 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin … sektöründe faaliyet gösteren, hem yurt içinde hem yurtdışında tanınan bir firma olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” markalarının tanınmışlığının … nezdinde tanınmışlık kararı ile kabul edildiğini, müvekkilinin “…” markasının tescil başvurusunu 31.08.2007 tarihinde yaptığını, o tarihten beri söz konusu markayı aralıksız ve çekişmesiz olarak kullandığını, müvekkilinin yoğun yatırım, reklam ve promosyon çalışmaları ile “…” markasının kalite ve tanınmışlığını artırdığını, müvekkilinin ilk marka tescilinden sonra “…” esas unsurlu birçok markayı tescil ettirdiğini, “…” markasının WIPO nezdinde 30 ülkede tescilli bulunduğunu, “…” markasının müvekkili tarafından oluşturulmuş özgün bir marka olduğunu, davalı Şirketin ise bu markayla iltibasa yola açacak derecede benzer olan “… …” ibaresinin tescili için diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2014/03691 numarası verilen başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” markasını bilen tüketicinin, “…” markasını duyduğunda, “…” markasının üreticisinin …, sütlü … vb. üretmeye başladığını düşüneceğini, tüketicinin “…” markası ile “…” markasını ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğunu, markalar arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken markaların görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikleri ve özellikle bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenimin esas alınması gerektiğini, “…”, “…”, “…” ve “…” markalarının bütününün bıraktığı genel izlenim ile “…” markasının bıraktığı izlenim arasında kaçınılmaz bir çağrıştırma ve ilişkilendirme ihtimali olduğunu, tüketicilerin markaların sonuna eklenen “…” ekinin aynılığı nedeniyle bu markaların seri marka olduğunu düşüneceğini, davalı şirketin markasını müvekkili ile aynı sınıfta tescil ettirmek istediğini, bu başvurunun iyiniyetli bir başvuru olarak değerlendirilemeyeceğini, davalı şirketin müvekkilinin bir çok markasına benzer markalar için tescil başvurusu yaptığını, bu nedenlerle marka başvurusunun haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2015-M-7993 sayılı kararının iptaline, dava konusu marka başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibaresinin özgün ve fantezi bir marka olduğunu, müvekkiline ait “… …” ibareli markanın, davacı markalarından gerek kavram gerek okunuş gerekse de görünüş itibariyle tamamen farklı bulunduğunu, davacının “…” dışındaki markaları kullanmadığını ve “…” dışındaki markaların tanınmış olmadığını, müvekkilinin kötüniyetli olduğu iddiasının asılsız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davaya konu olayda davacı vekili, müvekkili markasının tanınmış olduğunu ileri sürerek, KHK’nın 8/4 maddesindeki genişletilmiş korumadan yararlanmak istemiş ise de davacı tarafın markalarının dava konusu marka ile benzer olmadığı kabul edildiğinden 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde sayılan koşulların gerçekleşmediği, başvuruya itirazın reddine dair YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkil Şirketin “…” markasının tanınmış marka olduğunu ve “…” asıl unsurlu çok sayıda seri markanın müvekkili adına tescilli bulunduğunu, “…” markasının, kavramsal karşılığı bulunmayan yaratılmış, özgün ve orijinal bir marka olduğunu, kavramsal olarak tümüyle anlamsız değil, çağrıştırıcı kelimeler nedeniyle “…” ve “…” ürünlerini çağrıştırdığını, müvekkil şirketin “…” markasının yaratılma şekli ile aynı olan “…”, “…” ve “…” ibareli markalarının da bulunduğunu, dava konusu markanın da “…” ve “…” ibarelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş olup “…” ve “…” kelimelerini çağrıştırdığını, davalı şirkete ait “…” markasının yaratılış biçimi ve mantığının “…” markası ile aynı olduğunu, “…+…” şeklindeki kalıbın gıda sektöründe ilk kez müvekkil şirket tarafından kullanıldığı dikkate alındığında, tüketicinin “…” markasının yaratılış biçimi ve mantığına aşina olduğunu ve bu marka yaratma biçimini “…” markasıyla tanıdığını, dolayısıyla müvekkilinin bu kalıp üzerinde öncelik hakkı olduğunu, müvekkili markasının tanınmış markalara sağlanan daha geniş koruma kapsamı çerçevesinde ve Türkiye’de yaşayan her tüketicinin “…” markasını bildiği düşünülerek değerlendirilme yapılması gerekmekte iken, tüketici nezdinde yanılgının oluşmasının mümkün olmadığı şeklinde verilen yerel mahkeme kararının isabetsiz bulunduğunu, “…” markasını, hem reklam hem de basında yer alan haberler nedeniyle çok iyi bilen tüketicinin, aynı şekilde yaratılmış olan dava konusu “…” markasını “…” markası ile ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğunu, dava konusu markada yer alan ‘…’ ibaresinin, bir ürün cinsine işaret eden ve ayırt edici niteliği bulunmayan tanımlayıcı bir kelime niteliği taşıdığını, bu nedenle, “…” markasının ayırt ediciliğini sağlayan kısmının “…” ibaresinden oluştuğunu ve bu ibarenin müvekkili adına tescilli; “…”, “…”, “…” ve “…” markalarında yer alan “…” ibaresi ile aynı olduğunu, davalı şirketin, kendisine çok daha farklı ve özgün bir marka yaratma imkanı ve bu konuda sayısız seçeneği bulunduğu halde, müvekkil şirkete ait markalar ile ilişkilendirilme ihtimali kesin olan bir markayı tescil ettirmek amacı taşıdığını, davaya konu markanın tescili durumunda, davalı şirketin, müvekkili şirkete ait markaların tüketici nezdinde sağladığı kalite ve güvenden haksız olarak yararlanacağını, 9., 30. ve 32. malların, yerel mahkeme kararında aksi belirtilmiş olsa da ortalama tüketicilerinin önemli bir kısmını çocukların oluşturduğunu ve bu durumun iltibas değerlendirmesinde gözetilmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “… …” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…”,”…”, “…” ve “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira başvurunun görsel ve işitsel olarak davacı markalarından oldukça farklı bulunduğu, sırf marka işaretinin sonunda “…” ibaresinin kullanılmasının da markaların karıştırılmasına yol açmayacağı, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/4086 E.,2017/6427 K. ve 2020/5783 E., 2021/3578 K. sayılı ilamlarında da, “…” ve “…” ibareleri ile davacı markaları arasında iltibas tehlikesi bulunmadığının kabul edildiği, taraf marka işaretleri arasında benzerlik görülmediğinden davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2022