Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1357 E. 2023/1366 K. 27.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1357 – 2023/1366
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1357
KARAR NO : 2023/1366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2021
NUMARASI : 2020/173 E. – 2021/24 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Markanın Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/01/2021 tarih ve 2020/173 E. – 2021/24 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davacının 44. sınıfa giren “tıbbi hizmetler” için tescilli “…”li markalarının bulunduğunu, davalının aynı ibareyi ihtiva eden “…” markasını 43, 44 ve 45. Sınıflara giren hizmetlerde kendi adına tescil ettirmek istediğini, davacının bu marka başvurusuna 44. sınıf açısından dosyaladığı itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini, ancak davalı firmanın itirazı üzerine YİDK’nın bu kısmi ret kararından döndüğünü ve markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığı yönünde karar verdiğini, halbuki markaların aynı hizmetlerde kullanılacağını ve aynı “…” ve “…” ibarelerini içerdiklerini, davalı markasında geçen “…” ve “…” ibarelerinin markaya ayırt edicilik katmadıklarını, her iki tarafın da … Bölgesinin farklı illerinde “…” … işletiyor olmasının da iltibas tehlikesini arttırdığını, davacının …’de “… …” ünvanı altında 2004 yılından beri faaliyetlerini sürdürdüğünü, sadece … şehri ve … Bölgesi’nde değil tüm Türkiye’de tanınmış bir … olduğunu, davalının, davacının bu tanınmışlığından haksız yarar elde etme saikinin/kötü niyetinin açık olduğunu, kötüniyetle yapılmış olan bir marka başvurusunun tescile bağlanmasının haksız rekabet yaratacağını, davalı firmanın davacı ile aynı sektörde faaliyet gösterirken davacının tanınmış “… …” markasını bilmemesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-4721 sayılı kararının iptaline ve davalı firma adına tescili talep edilen 2019/107277 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanmadığını, davalı firmanın markası ile davacı markalarının bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabileceğini ve karşılaştırılan markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, bu nedenle ortalama tüketici nezdinde çekişme konusu hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … … …A.Ş. vekili, taraf markalarının bütüncül açıdan ele alınması durumunda markalar arasında bir benzerlik olmadığının anlaşılacağını, davalının markasında geçen ibarenin “…” değil, “…” olduğunu, bu itibarla markalar karşılaştırıldığında markaların arasında görsel ve işitsel açılardan hiçbir benzerlik bulunmadığını, davalının dava konusu markayı bir yıldır “…”şeklinde kullandığını, müvekkilinin markasında geçen şekil/logo unsurunun da markaya ayırt edicilik kattığını, içinde “…” ibaresi de geçen pek çok markanın 44. Sınıfa giren hizmetlerde tescilli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu marka kapsamında yer alan 44. sınıftaki hizmetler ile itiraza mesnet olarak gösterilen davacı markaları kapsamındaki 44. sınıf hizmetler arasında SMK m.6/1 hükmü bağlamında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, davaya konu diğer hizmetler bakımından ise emtia benzerliği şartının gerçekleşmediği, davalının markasında esas unsurun “…” ibaresi olduğu, taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında, karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin Türkçe’deki yerleşik anlamının “Şehir” olduğu, sağlık sektöründe bilhassa son yıllarda Türkiye’de yaygınlaşan “…” konsepti itibariyle “Şehir” kavramının tanımlayıcı bir ibare olarak da kullanıldığı, “Şehir” anlamına da gelen “…” ibaresinin sağlık sektöründeki yerleşik kullanımı itibariyle markaları benzer kılmak için yeterli bir “ortaklık” sayılamayacağı, zira bu ibarenin dava konusu edilen markada, başkaca renk, kelime ve şekil unsurlarıyla bir arada kullanıldığı, dolayısıyla markalarda ortak olarak “…” ibaresinin geçmesinin, karşılaştırılan markaları görsel/işitsel/anlamsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer kılmaya yetmediği, tüketicilerin davalının markasında ayırt edici unsurun bir bütün olarak “…” kelimesi olduğunu kavrayabilecek seviyede oldukları, somut olayda markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, markaların “tanınmış” olmadığı, ayrıca da davacı bu yöndeki “tanınmışlık” iddiaları ispat edilebilse bile, somut olayda SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerektiği, böyle bir ispatın olmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir bir somut olgunun da ileri sürülmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, her iki tarafın markalarında ortak ve baskın kelimenin “…” ibaresi olduğunu, markalar arasında iltibas bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, …, …, … ibarelerinin tarafların hizmet verdiği faaliyet alanı ve hizmet bölgesi düşünüldüğünde ayırıcı bir unsur olmadığını, her iki tarafa ait markaların baskın ve ortak unsurunun “…” ibaresi olması nedeniyle, aynı bölge içerisinde faaliyette bulunan davalının, daha önce tescil edilip kullanılmakta olan davacı markalarının bir başka versiyonu, serisi veya uzantısı olduğunun ya da davacının vermiş olduğu bir lisans gereği ürünler üzerinde kullanıldığının algılanmasına yol açabileceğini, eksik incelemeye dayalı olarak hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas teşkil etmeyeceği yönünde itiraz edilmiş ise de İlk Derece Mahkemesinde eksik ve hatalı tespitler içeren bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, müvekkilinin markasının tanınmışlığına ilişkin olarak yeterli kanının oluşmadığı yönündeki mahkeme kararı içeriğindeki kısımların kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin tanınmış olduğunu ve davalının bu tanınmışlıktan haksız bir kazanç sağlayacağının açık bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararlarının iptali, markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı şirketin başvurusu kapsamında yer alan 44. sınıftaki hizmetler ile itiraza mesnet olarak gösterilen davacı şirket markaları kapsamındaki 44. sınıf hizmetler arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, ancak davaya konu diğer hizmetler bakımından emtia benzerliği şartının gerçekleşmediği, diğer yandan taraf markaları arasında bütünsel olarak yapılan incelemede iltibasın olmadığı, zira davalının markasında esas unsurun “…” ile davacının itirazına mesnet “…” markası karşılaştırıldığında, karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin Türkçe’deki yerleşik anlamının “Şehir” olduğu, sağlık sektöründe “…” ismi ile tanımlayıcı bir ibare olarak kullanıldığı, “Şehir” anlamına da gelen “…” ibaresinin sağlık sektöründeki yerleşik bu tanımlayıcı kullanımı itibariyle markaları benzer kılmak için yeterli bir “ortaklık” sayılamayacağı, ayrıca markalar arasında başkaca renk, kelime ve şekil unsurlarıyla farklılık yaratıldığı, diğer taraftan davacının itirazına mesnet markalarının “tanınmış” olmadığı gibi SMK’nın 6/5. maddesi şartlarının olmadığı, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir bir somut olgunun da ileri sürülmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55‬-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 27/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.