Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1354 E. 2023/1295 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1354 – 2023/1295
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1354
KARAR NO : 2023/1295
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/02/2021
NUMARASI : 2020/40 E. – 2021/73 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/02/2021 tarih ve 2020/40 Esas – 2021/73 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı Şirketin 2018/80572 nolu “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince adına tescilli 2015/16247, 2012/104880, 2001/280553, 99/022757 sayılı “…” ibareli markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkiline ait markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğunu, markalar arasında ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, söz konusu markalarda, aynı harflerin aynı sıralama ile kullanılmaları nedeniyle markaların okunuşları ve kulakta bıraktıkları izin aynı olduğunu, markalar arasında mal ve hizmet yönünden de ayniyet bulunduğunu, davalıya ait markanın müvekkilinin seri markalarının devamı olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka olduğunu, SMK’nın 6/5 maddesi çerçevesinde bu markaya daha geniş bir koruma sağlandığını, müvekkilinin ticaret unvanının esas unsurunun “…” ibaresi olması sebebi ile de SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca başvurunun reddinin gerektiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-11591 sayılı kararının iptaline, tescil edilmesi halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markalarının iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacı markalarının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin “…” anlamına geldiği ve bu anlamın davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici nezdinde bilinen bir kavrama çağrışım yaptığı, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin ise TDK’de bilinen bir anlamının bulunmadığı, arama motorunda yapılan araştırmada ise bu ibarenin “1-Güzel kokan çiçek, 2-Güzel bayan 3-Çekici insan.” gibi anlamlarının bulunduğu, ancak davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kesiminin “…” ibaresinin yukarıda belirtilen anlamsal karşılıklarının bulunduğunu bilme ihtimalinin düşük olduğu, dolayısıyla ortalama tüketici kesiminin çoğunun bu ibareyi anlamsız bir kelime olarak algılayacağı, her halükarda karşılaştırılan “…” ve “…” ibarelerinin kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduğu, kavramsal farklılığın kelimeleri oluşturan ses ve harf benzerliklerini bertaraf edecek nitelikte bulunduğu, kaldı ki dava konusu markanın salt “…” ibaresinden oluşmadığı, bu ibarenin üstünde bulanan ve görsel olarak markaya ayırt edici etkisi yadsınamaz nitelikte şekil unsurunun da olduğu, ortalama tüketicinin markayı bir bütün olarak algıladığı, dolayısıyla görsel olarak davalı markasında yer alan “…” ibaresinin yanı sıra şekil unsurunun da söz konusu tüketici nezdinde markasal ayırt edici etkisinin bulunduğu, bu şekil unsurunun görsel olarak dava konusu markayı davacı markalarından ciddi suretle farklılaştırdığı, dolayısıyla somut olayda SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı, davalı Şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasının yerinde bulunmadığı, davacı markasının Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığının ispat edilemediği, davacının ticaret unvanındaki “…” ibaresi bakımından da dava konusu marka ile benzerlik bulunmayacağı, bu durumda davacının ticaret unvanından kaynaklı olarak dava konusu marka bakımından bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalı Şirkete ait “…” markası ile müvekkiline ait “…” ibareli seri markaların, gerek kapsam gerekse marka işareti bakımından aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasında “v” harfi açısından bir farklılığın olmasının ve yine davaya konu marka başvurusunda şekil unsuruna yer verilmesinin, davaya konu marka başvurusunu, müvekkili markalarından ayırt edici konuma getirmediğini, markaların telaffuz, sesçil ve görsel açıdan bir bütün olarak birbirine benzediğini, hatalı ve eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, markalar değerlendirilirken ortalama tüketicinin dikkate alınması gerektiğini, markaların 30. sınıftaki bütün mallar açısından aynı ve 43. sınıftaki yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri bakımından benzer bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun, tüketici tarafından müvekkiline ait seri markalar ile ilişkilendirilmesinin kaçınılmaz olduğunu, davalıya ait marka işaretinin ayırt edici unsurunun şekil unsuru olduğu yönündeki tespitin yerinde bulunmadığını, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış marka olduğunu ve 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi çerçevesinde işbu markaya daha geniş bir koruma sağlanması gerektiğini, müvekkiline ait ticaret unvanı ile davalıya ait marka işareti arasında da iltibas tehlikesi bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, gerçekten de anlamsal olarak markaların benzer olmadığı, yine dava konusu başvuruda yer verilen şekil unsuru da gözetildiğinde, markaların görsel yönden de farklı bulunduğu, buna göre markaların bıraktıkları genel izlenimin farklı olduğu ve markaların karıştırılmayacağı, dosya kapsamındaki delillerle davacı markalarının tanınmış olduklarının ispat edilemediği, yukarıda açıklanan nedenlerle işaretler arasında benzerlik olmadığından davacının ticaret unvanına dayalı iddiasının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.