Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1344 E. 2023/1263 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1344
KARAR NO : 2023/1263
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : 2019/40 E. – 2020/316 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/11/2020 Tarih ve 2019/40 Esas – 2020/316 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2015/28811 tescil numaralı “…” markasının bütün sınıflar için tescil edildiğini, 2018/42383, 2017/47052, 2018/55945, 2019/02580, 2019/25166, 2019/32554, 2019/47872, 2019/47895, 2019/47912, 2019/47932, 2019/47949, 2019/55897 ve 2019/56547 numaralı “…” ibaresini içeren markalarının bulunduğunu, bu markaları mesnet göstererek davalı şahsın 2018/78332 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, “…” ibaresinin ayırt edici olduğunu, dava konusu markanın tescil edilmek istendiği sınıfların müvekkilinin markalarının tescil kapsamında bulunduğunu, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkili tarafından yaratılan “…” markasının tanınmış olduğunu ve müvekkili ile özdeşleştiğini, dava konusu markanın YİDK kararı doğrultusunda tescil edilmesi halinde müvekkilinin markasının tanınmışlığına ve ayırt edici karakterine zarar vereceğini, ticari itibar kaybına sebebiyet verebileceğini, dava konusu markanın tesadüfen seçilmediğini, davalının kötü niyetli olduğunu, ileri sürerek, 2019-M-5812 sayılı YİDK kararının ve 2018/78332 sayılı markanın tescil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şahıs vekili, müvekkilinin 10.09.2018 tarihinde …. A.Ş. şirketini kurduğunu, müvekkilinin davacının iştigal alanından tamamen farklı olan bir platform üzerinde çalışmalarını sürdürmekte olduğunu, müvekkilinin direkt kurye hizmeti ve taşımacılık olgusu üzerinde durmadığını, asıl konunun kurye hizmeti almak isteyen ve kurye hizmeti vermek isteyen kullanıcıların buluştuğu bir platform olduğunu, müvekkili firmanın ticari kazancını üyelik gerçekleştiren kullanıcılardan hizmet bedeli talep ederek sağlamayı hedeflediğini, taraf markalarının görseli karşılaştırıldığında davacının benzerlikten bahsederken sadece “…” kelimesinin ön planda kaldığı vurgusunun yanıltıcı bir yorum olduğunu, müvekkilinin markasının bir bütün olduğunu, kelimenin başında ve sonunda kullanılmak üzere “…” kelimesinin barındığı marka kayıtlarının özellikle 35. sınıf tescillerinin yoğunlukta olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, davacı markalarının tanınmışlığının kabul edilemeyeceğini, başvurunun kötüniyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, emtia benzerliği karşılaştırması yönünden dosya kapsamındaki bilirkişi ayrık görüşüne itibar edildiği, zira bu görüşte hükümsüzlük talebine konu edilen markaların emtia listelerinin de irdelendiği, dava konusu markanın tescil edildiği hizmetlerin tamamının davacının markalarının tescil kapsamındaki bazı hizmetlerle aynı veya benzer olduğu, başvuruda “…” sözcüğünün kalın yazı karakteri ile oluşturularak markadaki diğer unsurların biraz daha önüne çıkarıldığı, davacının markalarının da “…” esas unsurlu olduğu, davacının “…” ibareli markasının online pazar yeri, mağazacılık hizmetleri ve bu hizmetlerle iç içe geçmiş olan reklamcılık ve pazarlama hizmetleri bakımından tanınmışlık düzeyine ulaşmış bir marka olduğundan söz edilebileceği belirtilen bu tanınmışlık düzeyinin, dava konusu markanın tescil edildiği 35/01. sınıf “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” için imaj transferine konu olacak nitelikte olduğu, bir markanın tanınmışlığının artmasının aynı zamanda bu marka ile işaret olarak benzer markalar nezdinde iltibas tehlikesini de arttıran bir unsur olduğu, davacının bilinirliğini arttırdığı ve tanınmış hale geldiği “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından, özellikle bu hizmetlerdeki tanınırlığı nedeniyle, bu hizmetler üzerinde daha önce “…” ibaresini gören, bilen, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, davaya konu “…” ibareli markayı gördüğünde, bu markanın davacıya ait markaların serisi niteliğinde yeni bir marka olduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, bu hizmetler bakımından davacının “…” ibaresini yaygın kullanım yolu ile kendisine bağlamasının iltibas tehlikesini kaçınılmaz kılacağı, bu nedenle söz konusu hizmetler bakımından SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas tehlikesinin oluştuğu, davaya konu diğer hizmetler bakımından “…” ibaresinin orijinal bir ibare olmayıp, anlamı Türkçe’de yaygın olarak bilinen ve birbirinden farklı mal-hizmet sektörlerinde kullanımı olağan olan bir ibare olduğu, her ne kadar davaya konu diğer hizmetleri doğrudan tanımlamasa da bu ibarenin bu hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin güçlü olduğundan söz edilemeyeceği, dava konusu marka kapsamında bulunan “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. 38. sınıf Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.” bakımından davacının “…” ibaresinin markasal olarak ilgili tüketici nezdinde bilinirliğini arttırdığı ispatlanamadığı, dava konusu markada “…” ibaresinin yanında bulunan ve ayırt edici niteliği haiz “…” ibaresinden kaynaklı olarak iltibas tehlikesinin bertaraf edileceği, davacının tanınmış olduğu hizmetler bakımından SMK’nın 6/5. maddesi koşullarının oluştuğu, davalının kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut delil bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından 2019-M-5812 sayılı YİDK kararının iptaline; dava konusu 2018/78332 sayılı markanın; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, markaların ve kapsamlarındaki emtianın benzerliğinin tespit edilmesine rağmen davanın tümden kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, “…” ibaresinin davanın kısmen reddedildiği emtia açısından zayıf bir ibare olmadığını, markalarının 35 ve 38. sınıflarda ayırt ediciliğine ilişkin mahkeme kararları bulunduğunu, “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek görülmesine karşın “…” ibaresinin zayıf bir ibare olarak görülmesinin isabetsiz olduğunu, bu iki kelimenin ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, davanın kısmen red ve kabul edildiği hizmetlerin de benzer olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, başvurunun bütün olarak farklılaştığını, SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların oluşmadığını, vekalet ücreti bakımından davalıların müteselsil sorumluluğuna hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK marka kararı iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında SMK’nın 6/1 ve 6/5. maddesi şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, davalı … vekilinin istinaf başvurusunnu esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; işlem dosyasının incelenmesinden davalı şahsın “…” esas unsurlu markanın 35 ve 38. sınıf hizmetlerde tescili için davalı … başvurduğu, davacı şirketin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine Markalar Dairesi Başkanlığınca itirazın reddine karar verildiği, davacının bu karara yaptığı itirazın ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğu, 08.07.2019 tarih ve 2019-M-5812 sayılı YİDK kararının davacı tarafa 12.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davanın yasal iki aylık süre içerisinde 12.09.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, davacının “…” ibaresini tanınmış hale getirdiği hizmetler dikkate alındığında başvurudaki “…” ibaresinin “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” yönünden imaj transferine sebebiyet vereceği ve bu hizmetler yönünden SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas oluştuğu, başvuru kapsamındaki diğer hizmetler bakımından iltibas tehlikesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık, başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında SMK’nın 6/1 ve 6/5. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; başvuru kapsamındaki 35 ve 38. sınıf hizmetler davacının itiraza mesnet 2015/28811 sayılı markası kapsamında aynen yer aldığından emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir.
Taraf markaları arasındaki işaret benzerliğinin incelenmesine gelince; davacının itiraza mesnet markalarının esas unsuru “…” ibaresi olup, dava konusu başvurudaki tanımlayıcı ibareler çıkartıldığında bu markanın esas unsuru ise “…” ibaresinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere, davacının itiraza mesnet markası dava konusu başvuruda aynen yer almakta olup, ilk derece mahkemesinde de belirtildiği gibi başvurudaki “…” ibaresi diğer ibarelerinden daha koyu renkte ve kalın karakterlerle yazılarak ön plana da çıkarılmıştır. Ayrıca, ilk derece mahkemesince emtia karşılaştırması yönünden hükme esas alınan bilirkişi raporunda da “…” ibaresinin aynı/benzer hizmetler için tanımlayıcılık içermediği ve ayırt ediciliğinin zayıf olduğundan söz edilemeyeceği belirtilmiştir. Her ne kadar başvuruda “…” ibaresinin yanına “…” ibaresi eklenmiş ise de, bu durum başvurunun davacı markalarından yeterince farklılaşmasını sağlamamıştır. Bu hali ile, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu, başvurunun itiraza mesnet markaların yeni bir versiyonu gibi algılanma ihtimalinin bulunduğu ve SMK’nın 6/1. maddesinde anlamında iltibas koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 tarih ve 2014/11-696 E.- 2016/778K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğundan Dairemizce ayrı bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili müvekkilinin itiraza mesnet markalarının tanınmış olduğunu da ileri sürmüş ise de, taraf markaları benzer bulunduğundan, bu iddia sonuca etkili görülmemiştir.
Bu itibarla, taraf markaları arasında başvuru kapsamındaki tüm hizmetler yönünden SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas koşullarının oluşması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yukarıda yazılı şekilde davanın kısmen kabulü doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 18/11/2020 gün ve 2019/40 Esas – 2020/316 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Davanın KABULÜ ile; YİDK’nın 08.07.2019 tarih ve 2019-M-5812 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Dava konusu 2018/78332 sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 2.400,00-TL bilirkişi ücreti, 336,66-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 61,00-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.959,76-TL yargılama giderine, 44,40-TL başvurma harcı, 44,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 3.048,56-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı … tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55-TL bakiye harcın anılan davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 15/11/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip