Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1326 E. 2023/1456 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1326 – 2023/1456
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1326
KARAR NO : 2023/1456
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2021
NUMARASI : 2021/8 E. – 2021/233 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/06/2021 tarih ve 2021/8 E. – 2021/233 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2019/36409 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusunun davalı şirketin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine davalı kurum Markalar Dairesi Başkanlığınca kısmen reddedildiğini, bu karar yaptıkları itirazın ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini gerçekleştirdiği sektör ile davalı firmanın ticari faaliyette bulunduğu sektörün farklı olduğunu, taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, zaten davalının da … nezdinde dosyaladığı itirazlarında dayandığı markalarını sadece “finansal hizmetler”de kullandığını ispat edebildiğini, uyuşmazlığa konu “…” ibaresinin “etken, etkili, canlı” şeklindeki yerleşik anlamları nedeniyle ayırt edici niteliği düşük bir ibare olduğunu ve herkes tarafından marka olarak tescil edilebildiğini, nitekim “…” esas unsurlu birçok markanın davalı … nezdinde farklı kişi ve kuruluşlar adına tescilli olduğunu, davalı firmanın böyle ayırt ediciliği zayıf bir ibareyi kendisine marka olarak seçmiş olmasının sonuçlarına katlanması gerektiğini, davacının markasındaki şekil, renk ve ilave kelime unsurlarının davalının markasından yeterli ölçüde farklılaşma sağladığını, dolayısıyla taraf markalarının birbirlerine benzemediğini, davacının ürünlerinin üretime ilişkin ürünler olması nedeniyle gerek yüksek fiyatları gerekse kullanım alanları bakımından uzmanlık bilgisi gerektiren, dikkat düzeyi yüksek, bilinçli tüketiciye hitap ettiğini, davalı firmanın itirazlarının kötüniyetli, marka tescillerinin de yedekleme saikli yapıldığını, davalının markalarının tanınmış marka olmadığını, müvekkilinin dahil olduğu grup şirketlerinin “…” ibaresini ilk olarak 1996 yılında ticaret unvanı şeklinde tescil ettirdiğini ve o tarihten bu yana da kesintisiz olarak kullanageldiğini ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-9258 sayılı kararının iptaline ve 2019/36409 kod numarası ile müvekkili adına işlem gören “…+şekil” ibareli marka tescil başvurusunun, başvuruya konu edildiği tüm sınıflar bakımından tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkili şirketin 1999 yılından beri bankacılık sektöründe faaliyet gösteren sektöründe öncü kuruluşlardan biri olduğunu, “…” markasını müvekkilinin sektörde bilinir hale getirdiğini, 2017 yılında bünyesine yeni iştirakler kattığını ve büyüdüğünü, “…” ibareli seri markalar yarattığını, davacının markasında geçen “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin bulunmadığını, bu yüzden davacının dava konusu edilen markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, davacının seçebileceği sınırsız ibare mevcut iken davalının seri/tanınmış markalarının esas unsuru olan “…” ibaresini seçmiş olmasının davacının kötüniyetinin açık bir tezahürü olduğunu, davalı firmanın “…” ibaresini ilk olarak 2003 yılında tescil ettirdiğini ve günümüze kadar kesintisiz olarak kullanageldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki dava konusunu oluşturan çekişmeli 09, 35, 42. sınıftaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak marka kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür/benzer/ilişkili oldukları, taraf markalarında birebir ortak olan “…” ibaresinin mevcuiyetinin, bu ibarenin karşılaştırılan markalarda esas unsur konumunda bulunması nedeniyle, markaları görsel açıdan benzer kıldığı, taraf markalarında tanımlayıcı kelime unsurlarının ve davacının markasında kullanılan renkli kompozisyonun varlığının, bu benzerliğin aşılması için yeterli bir farklılık/ayırt edici nitelik olarak değerlendirilemeyeceği, tüketicilerin markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları, görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerliğin işitsel ve kavramsal açıdan bakıldığında da aynı sonucu verdiği, buna göre davacının markası ile kısmi red kararına mesnet alınan, 2013/39793, 2018/27473 ve 2013/09908 sayılı markaları hariç, davalının “…” esas unsurlu markaları arasında görsel, duyusal ve anlamsal/kavramsal açılardan benzerlik olduğu, davacının kısmen reddedilen markasının, davalının “seri marka” hüviyetini almış markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu, davacının markasının tüketici nezdinde karışıklık yaratabileceği, davacının “…” markası üzerindeki gerçek hak sahipliği iddialarının, dava konusu edilen 2019/36409 sayılı marka başvurusunun tescili açısından bir etkisi olamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporundaki eksiklikler giderilmeden hüküm kurulduğunu, “…” kelimesinin zayıf bir ibare olduğunun dikkate alınmadığını, davalının yalnızca “finansal ve parasal hizmetler” kapsamında kullanımlarının ispatlandığını, bilirkişilerin 09, 35 ve 42. sınıflarda kullanıma nasıl kanaat getirdiklerinin anlaşılamadığını, başvuru kapsamında 36. sınıfa ilişkin hizmet yer almadığını, davalı şirketin kötüniyetli marka başvuruları ile “…” ibaresi üzerinde tekel oluşturmaya çalıştığını, tüketici kitlesinin bilinçli olduğunun göz ardı edildiğini, başvurunun bütünsellikten uzak bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davaya konu başvurudaki “…” ibaresinin “Şirketler Grubu” anlamına geldiği, tanımlayıcı bir ibare olduğu, bu nedenle başvurunun esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalının itiraza mesnet markalarındaki tanımlayıcı ibareler dışında markaların tek esas unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğu, bu durumda taraf markalarının aynı mal/hizmetler üzerinde kullanılmaları halinde aralarında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmakta olup, davalının kullanım ispatı gerektirmeyen markaları dikkate alındığında, marka kapsamından çıkartılan mal ve hizmetler yönünden emtia benzerliğinin de gerçekleştiği, öte yandan itiraza mesnet markaların kötüniyetle tescil ettirildiği iddiasının somut uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 09/11/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 02/12/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.