Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1313 E. 2023/1228 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1313 – 2023/1228
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1313
KARAR NO : 2023/1228
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2021
NUMARASI : 2020/357 E. – 2021/194 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti,
Men’i ile Ticaret Unvanın Silinmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/05/2021 tarih ve 2020/357 E. – 2021/194 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin … ibareli ve 2000/18498 sayılı markanın 05.09.2000 tarihinden itibaren 09, 19, 37. Sınıflarda tescilli markanın sahibi bulunduğunu ve Türkiye’de ve dünyada inşaat sektöründe faaliyet gösteren en önemli şirketlerden olduğunu, davalının eylemlerinin müvekkili şirketin markasına tecavüz niteliğinde olduğu gibi aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı şirketin … Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı ve kuruluşunun 10.04.2019 tarih ve 9806 Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan olunduğunu, müvekkili şirketin ana faaliyet alanı ve faaliyet gösterdiği diğer tescilli marka sınıflarının bulunduğu sektörler ile davalı şirketin faaliyet alanının aynı kapsamda olduğunu, söz konusu durumun açıkça iltibas tehlikesi yaratacağını, davacı şirketin 1993 yılından beri … ibaresini ticaret unvanında da kullanmakta olduğunu, söz konusu durumun tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile davalı şirketin ticaret unvanında yer alan … ibaresinin davalı şirket unvanından çıkarılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i ile davalının ticaret ünvanından … ibaresinin silinmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi gereğince markaya konu işaretlerin ticari ve sınai alanlarda dürüstçe kullanılmasının hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edildiğini, davalı şirketin yetkilileri … olduğunu, şirketin gayri resmi ortağının ise diğer kardeş … olduğunu, üç kardeşin isimlerinin baş harflerini kullanarak … isminin bulunduğunu, müvekkili şirketin ticari faaliyetlerini …’ta sürdürdüğünü, müvekkili şirketin ticaret unvanının başında zaten … ibaresinin yer aldığını, müvekkili şirketin bu ticari unvanı kullanmasının hukuka uygun dürüst kullanım olarak kabul edilmesi gerektiğini, davanın haksız savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu ticaret unvanı ile davacı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, haksız rekabet koşullarının oluşmadığı, davalı şirketin … esas unsurlu …. Şti. ticaret unvanını tescil ettirmesi nedeni ile davacı şirketin ticaret unvanına tecavüz koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılarak iltibasın önlenebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, davalı şirketin ticaret sicil kaydından bu ibarenin silinmesine, kararın masrafı davalıya ait olmak üzere ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme kararında her ne kadar “tescilli ticaret unvanının kullanımının, sicilden terkin edilmediği müddetçe marka hakkına tecavüz veya haksız rekabet teşkil etmez, ticaret unvanı ancak sicilden terkin edildikten sonra kullanılmaya devam edilmesi halinde haksız rekabete sebebiyet verecektir.” denilmek sureti ile haksız rekabetin tespiti ve men’ine ilişkin talep kabul görmemiş ise de, SMK’nın yürürlüğe girmesiyle beraber, Yargıtay içtihatlarıyla oluşturulan “Tescilli bir markanın kullanımı tecavüz teşkil etmez.” prensibinin ortadan kalktığını, somut olayda müvekkili şirketin 1993 yılından beri tescilli ticaret ünvanının esaslı unsuru konumunda olan ‘…’ ibaresi ile, davalı şirket adına 2019 yılında tescil edilen ticaret ünvanın esaslı unsurunun birebir aynı olduğunu, her iki şirketin iştigal alanlarının da özdeş bulunduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirketin tescilli sınai mülkiyet hakkına tecavüz ettiği ve TTK’nın 54. vd. maddeleri yönünden de haksız rekabet fiillerini gerçekleştirdiği aşikar olduğundan davalının eyleminin haksız rekabet yarattığının tespiti ile men’ine ilişkin talebin kabulü gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, men’i ile ticaret unvanın silinmesi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da, mahkemece, gerekçeli kararda; Markaya tecavüz iddiası yönünden yapılan değerlendirme” kısmında; “Davalı ticaret unvanının “…. Şti.” ibarelerinden oluşurken davacı adına tescilli markaların asli ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu dikkate alındığında, davacı markası ile davalı ticaret unvanı arasında asli ve kılavuz unsurları itibariyle karıştırılacak düzeyde benzerlik bulunduğu düşünülmektedir. … Dolayısıyla, davacı markası ile davalı ticaret unvanı arasında iltibas ihtimalinin yüksek olduğu, dava konusu ticaret unvanının kılavuz unsurundan “…” ibaresinin çıkartılmasıyla davacı markasıyla dava konusu ticaret unvanı arasındaki iltibas ihtimalinin ortadan kalkacağı kanaatine ulaşılmıştır.” şeklinde değerlendirme yapıldıktan sonra, “…davalı şirketin anılan ticaret unvanını tescil ettirmesi nedeni ile davacı şirketin ticaret unvanına ve markasına tecavüz koşullarının somut olayda gerçekleştiği” belirtilmiş, sonrasında ise, “Tüm bu tespit ve değerlendirmeler neticesinde, dava konusu ticaret unvanı ile davacı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu; haksız rekabet koşullarının oluşmadığı; davalı şirketin … esas unsurlu …. Şti. ticaret unvanını tescil ettirmesi nedeni ile davacı şirketin ticaret unvanına tecavüz koşullarının somut olayda gerçekleşmediği; davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin çıkartılarak iltibasın önleneceği, gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, davalı şirketin ticaret sicil kaydından bu ibarenin silinmesine, fazlaya dair istemlerin reddine,” karar verilmiştir.
Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlık, HMK’nın 140. maddesi uyarınca yapılan incelemede, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i ile davalının ticaret ünvanından … ibaresinin silinmesi olarak belirlenmiş olup, az önce ayrıntısına yer verildiği üzere, mahkemece, “davanın kısmen kabulüne, davalının ticaret ünvanından “…” ibaresinin çıkartılmasına, davalı şirketin ticaret sicil kaydından bu ibarenin silinmesine, fazlaya dair istemlerin reddine,” karar verilmesine rağmen reddedilen fazlaya dair kısım için olumlu yönde değerlendirmede bulunulduğu görülmekte olup gerekçe kısmı ile hüküm kısmında bu yöne ilişkin çelişki bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 27/05/2021 gün ve 2020/357 E. – 2021/194 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/11/2023

Başkan Vekili

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.