Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1303 E. 2023/1250 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN V. : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/05/2021
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : … YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/05/2021 Tarih ve 2020/252 Esas – 2021/189 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin … nezdinde 30.sınıfta tescil edilmek üzere 2019/57151 sayı ile “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun … resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin …. sayılı ve “…” ibareli markasını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabul edilerek, başvurularının kısmen reddine karar verildiğini, bu kısmi ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez ….. sayılı YİDK karan ile nihai olarak reddedildiği, oysa müvekkilin 1911 yılında …’da kurulmuş bir şirket olduğunu, çikolata ürünleri ile kısa sürede ün kazandığını, müvekkilinin … nezdinde tescilli ve “…” ibareli markalarının bulunduğunu, somut olayda da tescil edilmek istenilen markanın tek başına “…” kelimesinden oluşmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, “…” ibaresinin müvekkili tarafından icat edilmiş çikolatanın adı olduğunu, beyaz, sütlü ve bitter çikolatadan sonra 4. Çikolata türü olarak kabul edildiğini, “yakut” anlamına gelen … anlamını da sahip katkı maddesi yer almayan renginden aldığını, “… çikolata” şeklinde yapılan aramalarda müvekkilinin ilk sırada çıkacağını, bununla birlikte milyonlarca sair sonucun da çıkacağını, markaların bütün olarak incelenmeleri gerektiğini, başvuru konusu markada yer alan diğer ibarenin müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu, dolayısıyla müvekkili markasındaki tüm unsurlarında aslında esas unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini, nitekim müvekkilinin ticaret unvanında da yer alan “…” ibaresinin ciddi şekilde tanınmış bir marka olduğunu, ülkemizde de tescilli olduğunu, dolayısıyla markaların bütün olarak birbirlerinden farklı olduklarını, davalının mesnet markası ile müvekkili markası arasında benzerlik bulunmadığını, markalar bütün olarak değerlendirildiklerinde, yalnızca “…” kelimesi nedeniyle aralarında bir benzerlik bulunmadığını, gerek ülkemizde gerekse de yurt dışında pek çok uyuşmazlıkta markaların bütünsel olarak algılanmaları gerektiğinin kabul edildiğini, davalının faaliyet alanının bisküvi olduğunu, müvekkilini ise ürünlerini Türkiye distribütörü aracılığıyla sattığını, müvekkili markalarının tanınmışlığı karşısında dava konusu markanın da seri marka yaratma amacıyla yapıldığını, davalının markasını kullandığını ispatlaması gerektiğini belirterek, … …. sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kurumca alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin … tanınmış markalarının sahibi olduğunu, dava konusu markanın Belçikada kullanılıyor olmasının davacı lehine bir hak sağlamayacağını, müvekkilinin 1992 yılından beri … markasını kullanmakta olduğunu ve ayırt ediciliğinin bulunduğunu, ibarenin yakut anlamına geldiğini, müvekkilin 1992 yılından beri sahip olduğu markasının davacı tarafça bir çikolata türü gibi duyurulmasının 2017 yılında gerçekleştiğini, davacının tanımlayıcılık iddiasının bu anlamda mesnetsiz olduğunu, taraf markalarının “…” ibaresi nedeniyle karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, müvekkilinin …… sayılı markalarının 30. Sınıfta tescilli olduğunu, markaların sınıfsal olarak da benzerlik taşıdıklarını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, markaların ortalama tüketicilere hitap ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında başvuru kapsamından çıkarılan 30. Sınıf mallar yönünden SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas koşullarının oluştuğunu, her ne kadar markalara orta olarak yer alan “…” ibaresi bir çikolata türünü ifade etse de Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 16.02.2021 tarih ve 2020/1834 esas, 2021/1273 sayılı kararında belirtilen ve emsal teşkil eden gerekçelerle davalı şirket adına kayıtlı olup tek ve esaslı unsuru “…” olan…. numaralı markanın hükümsüz kılınmadığı sürece herkese karşı ileri sürülebilen mutlak ve inhisari bir marka hakkı verdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin dava konusu başvurusu ile redde mesnet marka arasında benzerlik bulunmadığını, dava konusu başvurunun asli unsurunu aynı zamanda ticaret unvanında da ye alan “…” ibaresinden oluştuğunu, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin jenerik bir ibare olduğunun mahkeme tarafından ve bilirkişi raporunda tespit edilmesine rağmen taraf marklarının benzer olduğuna karar verilmesinin yerinde olmadığını, “… ibaresinin bir çikolata türünü ifade ettiğini, bu nedenle anılan ibarenin ortaklığından dolayı markalar arasında iltibas bulunduğu kabulünün yerinde olmadığını, uyuşmazlık konusu 30. Sınıf mallar yönünden anılan ibarenin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, … ibaresini uzun süredir kullandığı, hususlarının dikkate alınmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin “… …” ibaresinin, 30. sınıfta yer alan bir kısım mallar yönünden tescili için yaptığı, 2019/57151 sayılı marka başvurusuna, davalı Şirketin …. sayılı ve “…” ibareli markasına dayanarak yaptığı itirazının …tarafından kısmen kabul edilerek, başvuru kapsamından “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı
pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri”
mallarının çıkartıldığı, başvuru sahibi davacının bu karara yaptığı itirazının ise YİDK’ın 2020-M-5184 sayılı kararı ile reddedildiği, anılan kararının davacı tarafa 22/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde 17/08/2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece taraf markaları arasında, başvuru kapsamından çıkarılan mallar bakımından, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine verilmiş olup, istinaf itirazları gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık dava konusu “… …” ibareli başvuru ile “… ” ibareli redde mesnet marka arasında, 30. sınıf ” “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı
pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” malları bakımından, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (Karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; mahkemece alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, uyuşmazlık konusu mallar ile redde mesnet marka kapsamında yer alan 30. sınıf mallar arasında aynılık/benzerlik mevcuttur.
Marka işaretlerinin karşılaştırılmasına gelince; davacıya ait dava konusu başvuru “… …”, redde mesnet ….. sayılı marka da “…” ibarelerinden meydana gelmektedir. Görüldüğü üzere taraf marklarında “…” ibaresi ortak olarak yer almaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı değerlendirilirken, markaların birbirlerine olan görsel, sescil ve kavramsal benzerlikleri yanında, markaya konu unsurların ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekir. Bu anlamda markalarda yer alan ve tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden tanımlayıcı olan ibarelerin karşılaştırmada dikkate alınmaması, tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan ibareler yönünden ise koruma düzeyinin düşük tutulması gereklidir. Somut olayda mahkemece aralarında gıda yüksek mühendisi öğretim üyesinin de bulunduğu bilirkişi heyetinden alınan raporda , “…” ibaresinin,
“… kakao çekirdeği” ve yine bu kakao çekirdeğinden üretilen pembe/yakut
renkli çikolata ürünü açısından dünya çapında yapılan pek çok çalışmada bir
cins isim olarak, sütlü çikolata, bitter çikolata, beyaz çikolata gibi çikolata
türlerinin yanında dördüncü çikolata türü olarak görüldüğü ve kabul edildiği, dünyada pek çok çikolata üreticisinin, kendi markaları altında ürettikleri
çikolata ürünleri arasında “… çikolata” çeşidini ekledikleri, nitekim ülkemizde de yapılan pek çok marka başvurusunda “…” ibaresinin başvuru konusu edilme sayısının da
arttığı, dolayısıyla anılan ibarenin yalnızca ülkemizde değil, pek çok ülkede bu şekilde bilindiği ve evrensel
nitelikte gıda literatüründe de tartışılan ve hatta doğrudan literatüre girmiş bir
isim haline geldiği hususları açıklanarak “…” ibaresinin “çikolata ve kakao”
ürünleri açısından jenerik bir ibare haline dönüştüğü belirtilmiştir. O halde, taraf marklarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi, uyuşmazlık konusu “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı
pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” malları bakımından tek başına tanımlayıcı bir ibare olduğundan ve kimsenin tekeline bırakılacak ibarelerden olmadığından, “…” ibaresinin taraf markalarında ortak olmasının iltibasa neden olmayacağının ve davacının başvuru markasında yer alan “…” ibaresinin, başvuruya ayırt edicilik kattığının kabulü gerekir.
Esasen mahkemece de “…” ibaresinin bir çikolata türü olduğu kabul edilmekle birlikte sadece bahsi geçen ibareden oluşan redde mesnet markanın tescilli olduğu sürece korunması gerektiği kabulüyle yazılı şekilde karar verilmişse de; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1771 Esas, 2019/8199 Karar ve 16/12/2019 tarihli ilamında da kabul edildiği üzere tanımlayıcı olan ve kimsenin tekelinine bırakılmayacak olan bir ibarenin marka olarak tescil edilmesi tanımlayıcı olan bir ibarenin korunması sonucunu doğurmayacaktır.
Her ne kadar mahkemece alınan bilirkişi raporunda, yukarıda bahsi geçen açıklamalara yer verildikten sonra bir çikolata türünü belitlen “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu olan mallardan sadece “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu” malları bakımından tanımlayıcı olduğu diğer “kakao esaslı
pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” malları yönünden tanımlayıcı bulunmadığı belirtilmişse de “kakao esaslı
pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri”
mallarının da çikolata ve kakao ürünü olması nedeniyle bahsi geçen mallar yönünde de “…” ibaresinin tanımlayıcı olduğu kabul edilmiştir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle davacıya ait dava konusu “… …” ibareli başvuru ile davalı Şirkete ait….sayılı ve “… ” ibareli redde mesnet marka arasında, emtia benzerliği şartı gerçekleşmesine rağmen marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların gerçekleşmediği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış,HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/05/2021 gün ve 2020/252 Esas – 2021/189 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile, …..sayılı kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 215,45‬.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 2.100,00-TL bilirkişi ücreti, 254,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 61,00-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı toplamından oluşan 2.577,10-TL yargılama gideri ve 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.685,90-TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/11/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip