Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1299 E. 2022/1036 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1299 – 2022/1036
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1299
KARAR NO : 2022/1036
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/11/2016
NUMARASI : 2015/206 E. – 2016/323 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/11/2016 tarih ve 2015/206 E. – 2016/323 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin asıl unsuru “…” ibaresinden oluşan tanınmış markaların ve ‘”… …”, “… …”, “…” ibareli diğer markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, 2012/101905 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve başvurunun bu markalarla karıştırılma ihtimali bulunacak düzeyde benzer olduğunu, tanınmışlığından haksız yararlanacağını, müvekkilinin “…” ibaresinin TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka statüsünde olduğunu, tanınmış markaların sadece tescilli olduğu sınıflarda değil tüm sınıflar bakımından kanun koyucu tarafından koruma altına alındığını, davalı şirkete ait … markasının, müvekkiline ait markanın tamamı olan … kelimesine ard arda eklenen V, İ ve N harflerinden oluştuğunu, bu marka başvurusunun müvekkiline ait … markasının başka bir serisi, bir alt veya üst markası veya devamı şeklinde anlaşılacağını, halkın, markayı kullanan işletmelerin aynı olduğu yanılgısına düşmesi veya düşürülmesi durumu ve dolayısıyla da markalar arasında sulandırılma ihtimalinin bulunduğunu, … markasının, müvekkiline ait markalara görsel, biçimsel, fonetik bakımdan aynılık derecesinde benzer olduğunu, davalının kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, 2015-M-1926 sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf marka/işaretlerinin; 05.sınıfta tescil edilmek istenen alt ürün gruplarının hitap ettiği tüketici kesiminin dikkat ve algı seviyesi de göz önüne alındığında, 556 KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olmadığı, dolayısıyla markalar arasında 05. sınıfta tescil edilmek istenen emtia yönünden karıştırılma ihtimalinin oluşmadığı, davacının, itirazına mesnet teşkil eden … ibareli markasının tanınmış marka olarak addedilebileceği, ancak özellikle 05.sınıfın hitap ettiği tüketici kesiminin yapısı, niteliği, dikkat ve algı seviyesi gibi hususların tümü ile birlikte değerlendirildiğinde, davacının, 556 Sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde yer alan hükümden faydalanma imkânının bulunmadığı, bu nedenlerle de davaya konu YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, davalı Şirketin tescil talebinin, müvekkili firmanın tanınmışlığından yararlanmak amaçlı ve kötü niyetli olup, müvekkil firmaya ait “…”, “… …”, “… …”, “… ayakkabımı seviyorum! şekil”, …”, “… …”, “… sport”, …” ibareli ve başkaca tescilli markalarından habersiz olması mümkün olmadığı gibi tescil ettirmek istediği “…” markasını da iltibas sureti ile oluşturmasının davalı şirketin, müvekkili şirkete ait tescilli markalarının tanınırlığından faydalanma kastını gösterdiğini, yerel mahkemenin gerekçeli kararının farklı yerlerinde müvekkili şirket markasının tanınmış marka olduğunu açıkça ifade etmiş olmasına ve kanunda açıkça ifade edildiği üzere tanınmış markaların tüm sınıflar bakımından korunması gerekmesine binaen davanın kabulüne karar vermesi gerekirken hatalı ve hukuka aykırı bir şekilde ve hiçbir dayanağı olmayarak davanın reddine karar verildiğini, davalı şirketin markası olan ‘’…’’ markasının, müvekkiline ait “…” markasının alt bir markası veya marka serisi olarak değerlendirileceğini, her iki marka arasındaki ayniyet derecesindeki benzerlik dolayısıyla iltibasın varlığının ortada olduğunu, kaldı ki müvekkiline ait … markası da dikkate alındığında davalı markası olan … markasının çok ufak değişiklikle oluşturulduğunun aşikar bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet olup, dava konusu başvuru kapsamındaki 5. sınıf malları içeren 2010/48427 sayılı “…” ibareli marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira dava konusu başvuruda, “…” ibaresinin öne çıkarılmayıp, bir bütün olarak “…” ibaresine yer verildiği, markaları hecelerine bölerek iltibas değerlendirilmesi yapılamayacağı, davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markanın kapsamında ise 5. sınıf malların yer almadığı, marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından davacının itirazına mesnet markaların tanınmış olup olmamasının da varılan sonucu değiştirmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, davalı gerçek kişinin marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı da ileri sürülmüş olup mahkemece, davalı başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Oysa, her ne kadar davacı tarafça marka başvurusuna itiraz aşamasında kötü niyet vakıasına dayanılmadığından ve YİDK kararının iptali istemi ile açılan davaların, YİDK kararında tartışılan hususlarla sınırlı olarak görülmesi gerektiğinden, YİDK kararının iptali talebi yönünden davacının kötü niyet iddiasının dinlenmesi mümkün değil ise de davacı taraf, davalı markasının hükümsüzlüğünü talep ettiğinden, marka hükümsüzlüğü istemli dava yönünden davacının kötü niyete dayalı iddiasının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu başvurunun yapıldığı tarih itibariyle somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’ nin 42. maddesinde, kötü niyetli marka tescili ayrı bir hükümsüzlük nedeni olarak öngörülmemiş olmakla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin istikrar kazanmış uygulamasına göre kötü niyetli marka tescili başlı başına hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmektedir. Bu uygulamanın yasal dayanağını Medeni Kanun’un 2. maddesi teşkil etmektedir. Bilindiği üzere saldırı, engelleme, tuzak ile spekülasyon ve transfer markaları kötü niyetli tescil kapsamında değerlendirilmektedir. Bir marka başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir.
Somut olayda davalı Şirketin, davacı markalarından tanınmışlığından yararlanmak amacıyla dava konusu başvuruyu yaptığı ve bu itibarla kötü niyetli olduğu ileri sürülmüştür. Ancak, sırf benzer marka başvurusunda bulunmak kötü niyet olarak kabul edilemeyeceği gibi yukarıda açıklandığı üzere davalı Şirketin başvurusu, davacı Şirket markaları ile benzer de değildir. Bunun dışında davalı Şirketin marka başvurusunu gerçekleştirirken kötü niyetli olarak hareket ettiğine dair de bir delilin bulunmadığı dikkate alındığında, davacı tarafın kötü niyet iddiasına itibar edilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusu, ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesine ilişkin olarak yerinde görülmüş, HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde davanın reddine dair hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE ,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/11/2016 gün ve 2015/206 E. – 2016/323 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harçtan, peşin olarak alınan 27,70.TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf eden davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 2.600,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf yargılamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.