Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1274 E. 2023/1240 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2020
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 01/10/2020 tarih ve 2019/304 Esas – 2020/291 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirket adına tescilli …… ibareli markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2018/106270 sayılı “…… …” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, davalı Kurumun, müvekkilinin itirazına mesnet markaları arasında bulunan “…” ibareli markalarını hiçbir şekilde değerlendirmeye katmadığını, dava konusu markanın bir bileşke marka olduğunun söylemesine rağmen markayı oluşturan unsurların hali hazırda müvekkili adına tescilli markalar olması hususunun göz ardı edildiğini, müvekkiline ait “…” ibaresini esaslı unsur olarak ihtiva eden markaları, endüstriyel tasarımları olduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” markalarını geliştirdiğini, yaygınlaştırdığını ve çeşitli şekillerde marka başvuruları yaparak seri marka oluşturmak amacıyla hareket ettiğini, müvekkiline ait markalar ile dava konusu markanın karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzer olduğunu, davalı marka başvurusunun kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in…..sayılı kararının iptaline, dava konusu başvuru tescil edilmişse hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı tarafın “…” ve “…” ibareli markaları ile müvekkiline ait başvuru arasında benzerlik bulunmadığını, markaların yazı tiplerinin, özellikle müvekkiline ait markada “…” kelimesinin “i” harfi tasarımının tamamen farklı olduğunu, markaların kapsamlarındaki mallar arasında da benzerlik bulunmadığını, bu iki ibarenin sadece şekil olarak değil mana itibariyle de karıştırılmalarının mümkün olmadığını, “…” kelimesinin 29, 30 ve 32 sınıftaki mallar bakımından ayırt edici bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile davacının itirazına dayanak markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacının kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı, davaya konu YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece her ne kadar “…” ibaresinin tanımlayıcı, ayrım gücü zayıf bir ibare olduğu kabul edilmiş ise de bu tespitin Anayasanın 35. maddesine açık aykırılık teşkil ettiğini, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için zayıf markanın Türk Hukuku bakımından uygulanabilirliği olduğu düşünüldüğü halde bile müvekkili adına tescilli “…” markalarının yüksek ayırt edici niteliğe sahip bulunduğunu, hatta bu markaların hatta tanınmış marka statüsünde olduğunu, bu yönde kesinleşmiş mahkeme kararlarının bulunduğunu, mahkeme kabulünün aksine dava konusu başvuru ile müvekkilinin “…” ve “…” ibareli markaları arasında iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik olduğunu, dava konusu markaların kapsamlarındaki malların aynı/benzer olmasının ve bu mallar bakımından tüketicilerin gösterdiği özenin düşük bulunmasının, işbu mahkeme kararının haksızlığını ortaya koyduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 23.11.2018 tarihinde 2018/106270 sayılı “…! da! tam … …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 29.,30. ve 32. sınıf malların yer aldığı, davacının adına tescilli “…” ve “…” ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığınca davacı itirazının reddine karar verildiği, davacının bu kararın yeniden incelenmesi talebinde bulunduğu, YİDK’in 29.07.2019 tarih, 2019-M-6595 sayılı kararıyla davacı itirazının reddine karar verildiği ve bu kararın 31.07.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru “…! da! tam … …” ibarelidir. Başvuruya konu ibarenin, birden fazla sözcükten oluşması halinde ayırt edici unsurun değerlendirilmesinde tüketicilerin markayı ne şekilde algılayacakları önemlidir. Dava konusu başvuruda “…” ibaresi, başvuruda yer verilen diğer ibarelerden farklı renkte ve daha büyük biçimde ayrı olarak yazıldığından, başvurunun asli unsuru “…” ibaresidir. Zira, tertip tarzı itibariyle de “…” ibaresi, başvuruda ilk dikkati çeken unsur konumundadır. Davacının itirazına mesnet markaların asli unsurlarını da “…” ve “…” ibareleri oluşturmaktadır. Buna göre dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca benzerlik ve karıştırma tehlikesi bulunmaktadır. Zira, her ne kadar “…” ibaresinin gıda ürünleri yönünden ayırt ediciliği zayıf ise de gerek bu ibarenin aynen dava konusu başvuruda asli unsur olarak kullanılması gerekse de davacının itirazına mesnet markalarında yer alan “…” ibaresinin, dava konusu başvuruda da yer alması karşısında, başvuruya herhangi bir ayırt edicilik katılmamış ve markalar arasındaki ilişkilendirme ihtimali bertaraf edilmemiştir. Sonuç olarak, dava konusu başvuru ile davacının “…” ve “…” asıl unsurlu markaları arasında ilişkilendirme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
Marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru, 29.,30. ve 32. sınıf malları kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markalar ise 29.,30.,32.35. sınıf mal ve hizmetlerde tescillidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamül ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, içinde gıda mühendisi de bulunan bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan mallar ile davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mallar aynı tür/benzerdir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta, emtia benzerliğine ilişkin koşul da gerçekleşmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan tüm mallar yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
Her ne kadar dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu da ileri sürülmüş ise de markalar arasında benzerlik olmasının tek başına kötü niyetin kabulü için yeterli olmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığına dair başkaca da bir delilin bulunmadığı gözetildiğinde bu iddia yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 01/10/2020 gün ve 2019/304 Esas – 2020/291 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile YİDK’in 29/07/2019 tarih ve …. sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı Şirket adına tescilli 2018/106270 sayılı ve “……… …” ibareli markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ile SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile kalan 225,45‬ TL’nin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 159,80 TL tebligat ve posta gideri, istinaf aşamasında yapılan 63,60 TL tebligat ve posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.185,5‬0 TL yargılama giderine, 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.274,3‬0 TL’nin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı şirket ile davalı … Kurumu tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2023

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.