Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1271 E. 2023/1238 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN VEKİLİ : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2021
NUMARASI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/04/2021 tarih ve 2020/97 Esas – 2021/174 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2015 yılından bu yana “…..” alan adı altında çevrimiçi araç kiralama rezervasyon/aracılık hizmeti verdiğini, müvekkili markasının toplum nezdinde tanınmış bir marka haline geldiğini, yine “…” ibaresini içeren dava konusu 2019/17738 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunu yaptığını, davalı Şirketin 2017/65939 ve 2017/65927 sayılı “… …” ibareli markalara dayalı olarak müvekkili başvurusuna yaptığı itirazın, Markalar Dairesi Başkanlığınca kabulüne karar verildiğini ve müvekkili başvurusunun reddedildiğini, müvekkilinin bu karara yaptığı itirazın ise YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkili başvurusu ile redde mesnet markaların birbirleri ile benzer olmadığını, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, “…” kelimesinden türetildiğini ve jenerik olması nedeniyle ayırt edici olmadığını, “…” kelimesinin, herkesin kullanımına açık bir ibare olduğunu, markaların benzerliğine ve markalar arasındaki karıştırılma ihtimaline etkisinin asgari düzeyde bulunduğunu, davalıya ait markaların zayıf marka olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili Şirket markasındaki ayırt edici unsurun … derece ibaresi iken davalı yan markalarında ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğunu, markalar arasında bütünsel yönden benzerlik bulunmadığını, zira markalarda kullanılan yazı fontlarının, ortak unsur olan “…” ibaresinin konumlandırılışının, kullanılan renk ve harflerin, yazı stillerinin (örneğin “y” harfinin müvekkili şirket markasında meşale gibi durduğu, davalı markalarında kıvrık uçla ifade edildiği) birbirinden farklı olduğunu ve markalar arasında tasarım ayniyeti veya benzerliği olduğundan söz edilemeyeceğini, markaların hitap ettiği tüketiciler nezdinde yeterli ayırt ediciliğe sahip olduğunu, benzer markalar olduklarına dair bütünsel bir izlenim bulunmadığını, internet üzerinde davalı markasında yer alan “… …” ibaresi aratıldığında davalı yana ait herhangi bir sonucun çıkmadığını, bu markanın açılımı olan “… …” ibaresi aratıldığında ise davalıya ait içeriklerin çıktığını, her iki marka arasında ortalama tüketici nezdinde bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, yine müvekkili şirketin reklam çalışmaları ve ticari faaliyetleri doğrultusunda, dava konusu başvurunun 35. ve 39. sınıf hizmetlerde tescilinin zaruri olduğunu, aksi yönde verilecek bir hükmün müvekkilinin 2015 yılından bu yana yaptığı tüm faaliyetlere sessiz kalan davalı yanın kötü niyetli itirazını ödüllendirmek anlamına geleceğini ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-117 sayılı kararının iptaline, müvekkili başvurusunun tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının 2019/17738 sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile “… …” ibareli davalı markalarının benzer olduğu, davacı marka başvurusunun kapsadığı hizmetlerin tamamının redde mesnet markaların kapsamlarındaki hizmetlerle aynı/aynı tür bulunduğu, davaya konu YİDK kararında da belirtildiği üzere taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas ihtimali olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, her ne kadar yerel mahkeme tarafından markaların ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğu kabul edilmiş ise de bu kabulün yerinde olmadığını, “…” kelimesinin kısaltması olan “…” ibaresinin, genel geçer bir ifade olup tali unsur konumunda bulunduğunu, herkesin kullanımına açık bulunan “…” ibaresinin kısaltması olan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, yerel mahkeme kararının aksine davaya konular markaların görsellerinin de birbirinden farklı bulunduğunu, mahkemece markalar arasındaki tasarım farklılıklarının değerlendirilmediğini, bütünsel yönden markaların farklı olduklarını, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun da denetime elverişli olmadığını, söz konusu rapora yönelik itirazlarının da karşılanmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru ile redde mesnet “… …” ibareli markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira redde mesnet markaların asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, dava konusu başvuruda da aynen asli unsur olarak kullanıldığı, her ne kadar davacı tarafça bu ibarenin “…” kelimesinin kısaltması olduğu ve bu itibarla ayırt ediciliğinin zayıf olduğu ileri sürülmüş ise de “…” ibaresinin her zaman … kelimesinin kısaltması olarak algılanmayacağı, diğer bir deyişle bir kısım tüketicilerin “…” ibaresini “…” kelimesinin kısaltması olarak algılamaları ihtimal dahilinde ise de aksinin de mümkün olduğu, yani bir kısım tüketicilerin “…” ibaresini … kelimesinin kısaltması olarak algılamayabilecekleri, bunun da karıştırılma ihtimalinin kabulü için yeterli bulunduğu, dolayısıyla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip