Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1270 E. 2023/1237 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN VEKİLİ : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2021
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/04/2021 tarih ve 2020/258 Esas – 2021/136 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…’’ ibareli markaların bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2019/41008 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkili tarafından bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvuruda yer alan göz figürü şeklindeki logo unsurunun, başvuru kapsamında yer alan 09. sınıftaki mallar yönünden ayırt edici olmadığı ya da ayırt ediciliğinin son derece düşük olduğunu, bu nedenle benzerlik değerlendirilmesi yapılırken bu logonun göz önünde bulundurulamayacağını, dava konusu başvurunun, müvekkiline ait markadaki “…” harfinin çıkartılarak yerine İngilizce dilinde okunuş olarak çok benzer şekilde telaffuz edilen “….” harfinin eklenmesi suretiyle oluşturulduğunu, bu halde, müvekkiline ait … esas unsurlu markalar ile 5 harfi/hecesi birebir aynı olan … esas unsurlu itiraz konusu marka arasında görsel benzerlik bulunduğunu, müvekkili markalarının tüketiciler nezdinde tanınmış marka haline geldiğini, dava konusu mal ve hizmetlerde “…” ibaresinin görülmesinin, duyulmasının, müvekkilinin “…/…” unsurlu markasını çağrıştıracağını ve onların tanınmışlık düzeyine ve ayırt edicilik niteliğine zarar vereceğini, başvuru sahibinin de başkasına ait markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlamasına neden olabileceğini, aynı ticari alanda var olan davalı tarafın, müvekkilinin “…/…/…” esas unsurlu markalarını bilmemesinin mümkün olmadığını, başvuru sahibi tarafın müvekkilinin sahip olduğu ticari dürüstlük ve kalite-güven dayanağı haline gelen markasından tüketicileri yanıltarak ve haksız kazanç sağlama saikiyle hareket ettiğini ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-6854 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamındaki “… … yazılımı” mallarının, davacının itirazına mesnet 2015/40486, 2015/36522 ve 2015/36524 sayılı markaların kapsamında yer alan mallarla benzer olduğu, ancak davacının itirazına mesnet diğer markası yönünden emtia benzerliği şartının gerçekleşmediği, dava konusu marka başvurusu ile davacının 2015/40486, 2015/36522 ve 2015/36524 sayılı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik olmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmaması ve davacının redde gerekçe markalarının tanınmış olduğuna dair dosya kapsamında yeterli bilgi ve belge bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, kötü niyet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, bilirkişi raporuna yönelik itirazları göz ardı edilerek karar verildiğini, yerel mahkeme tarafından verilen kararda, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunmadığı yönünde karar oluşturulmuş ise de haksız ve hukuka aykırı kararın kabulünün mümkün olmadığını, markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 22.04.2019 tarihinde 2019/41008 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, marka kapsamında 9. sınıf malların yer aldığı, davacının adına tescilli “…”,”…” ve “…” ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığınca davacı itirazının reddine karar verildiği, davacının bu kararın yeniden incelenmesi talebinde bulunduğu, YİDK’in 07.08.2020 tarih, 2020-M-6854 sayılı kararıyla davacı itirazının reddine karar verildiği ve bu kararın 14.08.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru “…” ibarelidir. Başvuruyu oluşturan “…” ibaresindeki “O” harfi dışında kalan harfler standart yazı karakteri ile yazılmış, “O” harfi ise mavi renkte, içinde göz şeklinin bulunduğu bir daire olarak tasarlanmıştır. Bu haliyle, anılan şekil unsuru tali unsur konumunda olup, başvurunun asli unsuru “…” ibaresidir. Davacının itirazına mesnet markalar da yer alan şekil unsuru ile “…” ibaresi, ayırt edici olmadıklarından, davacı markalarının asıl unsurlarını “…”, “…”, “…” ibareleri oluşturmaktadır. Davacının itirazına mesnet “…” ve “…” markaları, gerek işitsel gerekse de görsel olarak dava konusu başvuru ile benzer değildir. Ancak, “…” ibareli markalar yönünden aynı kanaate varmak mümkün değildir. Zira, dava konusu başvuru ile davacının “…” ibareli markalarının başlangıçları ve bitişleri aynıdır. Davacı markalarının ortasında yer alan “…” ibaresi yerine başvuruda “…” ibaresine yer verilmiştir. Kelimelerin telaffuzları gözetildiğinde, bu farklılığın başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamayacağı açıktır. Buna göre, anılan markalar arasında görsel benzerlik olduğu gibi çok yüksek düzeyli işitsel benzerlik de mevcuttur. Dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresinin, Türkçe’de “görüş, bakış, öngörü” gibi anlamlara geldiği, davacı markalarını oluşturan “…” ibaresinin ise bilinen bir anlamının olmadığı hususları da gözetildiğinde, anılan ibarelerin, dava konusu başvuru kapsamındaki 9. sınıf mallar yönünden ayırt edici olmadıkları söylenemeyeceğinden, söz konusu davacı markalarının korunmaları gerekmektedir. O halde, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet 2015/36522 ve 2015/36524 sayılı “…” asıl unsurlu markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca görsel ve işitsel yönden bıraktıkları genel intiba yönünden ilişkilendirilme ihtimalini de kapsayacak şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi değerlendirmesi yerinde görülmemiştir. Her ne kadar, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu başvuru kapsamındaki malların tüketicilerinin bilinç düzeylerinin yüksek olması nedeniyle işaretlerin karıştırılmayacağı açıklanmış ise de marka işaretleri arasındaki yüksek düzeyli benzerlik gözetildiğinde bu değerlendirmeye itibar edilmemiştir.
Marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru, 9. sınıftaki “… … yazılımı.”
mallarını kapsamaktadır. İçinde … mühendisi de bulunan bilirkişi heyetince hazırlanan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere dava konusu başvuru kapsamında yer alan bu mallar ile davacının itirazına mesnet 2015/36522 ve 2015/36524 sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve
bunlara kaydedilmiş … programları ve yazılımları; … ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik
okuyuculu kartlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile
sağlanabilir.)” benzer/ilişkili mal ve hizmetlerdir. Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta, emtia benzerliğine ilişkin koşul da gerçekleşmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet 2015/36522 ve 2015/36524 sayılı markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan mallar yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunduğunun kabulü ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmıştır.
Her ne kadar, davacı markalarının tanınmış olduğu ve dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunduğu hususları ileri sürülmüş ise de davacı markalarının tanınmışlığının dosya kapsamındaki delillerle ispat edilemediği, markalar arasında benzerlik olmasının da tek başına kötü niyetin kabulü için yeterli olmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığına dair başkaca da bir delilin bulunmadığı gözetildiğinde bu iddialar yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 08/04/2021 gün ve 2020/258 Esas – 2021/136 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile YİDK’in 07/08/2020 tarih ve 2020-M-6854 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Dava konusu marka tescilli olmadığından hükümsüzlük talebi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 215,45 TL’nin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 25.500,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 2.250,00 TL bilirkişi ücreti, 165,50 TL tebligat ve posta gideri, istinaf aşamasında yapılan 87,00 TL tebligat ve posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.664,6‬0 TL yargılama giderine, 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.773,4‬0 TL’nin davalı şirket ile davalı … Kurumundan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı şirket ile davalı … Kurumu tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip