Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1261 E. 2023/1175 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1261
KARAR NO : 2023/1175
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN VEKİLİ : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2021
NUMARASI : 2020/289 E. – 2021/139 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka YİDK Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/04/2021 Tarih ve 2020/289 Esas – 2021/139 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının 2019/44178 başvuru numaralı “…” ibareli markasına yönelik itirazlarının kurum tarafından reddedildiğini, müvekkilinin 1996 yılında ülkemizde faaliyet göstermeye başladığını, müvekkilinin sektöründe çok tanınmış bir marka olan 2014/57932 sayılı “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, Ankara 4. FSHHM’nin 2011/407E, 2012/176 sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde müvekkili markalarının ayırt edici unsurunun sözcüklerin yanında şekil unsuru olduğunun, dolayısıyla bu şekil üzerinde 556 s. KHK dönemindeki 8/5 maddesi uyarınca üstün hakkının bulunduğunun kabul edildiğini , bu kararın Yargıtay tarafından da onandığını, dava konusu markanın 41 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenildiğini, müvekkili markalarının da 43. sınıf hizmetleri ortak olarak kapsadığını, dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin müvekkili markalarının ayırt ediciliğine zarar vereceğini, davalının sosyal medya hesaplarında da müvekkili markalarına yanaşmaya çalıştığını, kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 6769 sayılı SMK’nın 6/1,6/3,6/4, 6/5, 6/6, 6/9. maddeleri uyarınca … YİDK’nın 2020-M-6047 sayılı kararının iptaline ve davacı markalarının tanınmışlığı nedeniyle tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili firmanın “…” ibareli markalar zincirinin sahibi olduğunu, bu markaların halk arasında yüksek tanınırlık ve bilinirlik sahibi olduğunu, müvekkili markalarının kırmızı dikdörtgen içinde olacak şekilde 2016 yılından beri tescilli olduğunu, “… …” markasının … konseptine uygun şekilde hazırlanmış özgün bir marka olduğunu, müvekkili markaları kapsamındaki sınıfların davacı markaları ile aynı olmadığını, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açıdan hiçbir benzerlik bulunmadığını, karşılaştırılan şekil unsurunun hiçbir ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davacının Türkiye’de bir faaliyetinin bulunmadığını, davacının markasının 5 yılı aşkın bir süredir kullanmadığını, bu nedenle kullanmama def’i sunduklarını, sunulan yargı kararının somut uyuşmazlık açısından emsal teşkil etmeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, verilen kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2019/44178 sayılı marka kapsamında 43. Sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer emtiaları kapsadıkları ancak dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe marka arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı, davalı şirketin kullanmama def’inin beş yıllık süre dolmadığından dinlenemeyeceği, dava konusu marka ile davacı markaları arasında aynılık/benzerlik dolayısıyla karıştırılma ihtimali bulunmaması ve davacının redde gerekçe markalarının tanınmış olduğuna dair dosya kapsamında yeterli bilgi ve belge bulunmaması nedeniyle davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davalının kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu 2019/44178 sayılı “… …” şekil markasının, müvekkilinin Türkiye de dahil dünya çapında tescillerle korunan “…” şekil markaları ile benzer olduğunu ve markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğunu, müvekkilinin şekil markasının, müvekkili tarafından belirli bir tasarım ve tanzim şekli ile yaratılarak kullanılmaya başlandığını, müvekkili ve faaliyetlerinin logosu ile bütünleştiğini, dava konusu markada şekil unsurunun asli unsur olduğunu ve davalı şirketin aynı sektörde faaliyet gösteriyor olması ve marka başvurusunun müvekkilinin markaları kapsamındaki mal ve hizmetleri kapsaması nedeniyle, dava konusu markanın tüketici nezdinde yanılmaya/karışıklığa yol açacağını, mahkemece aldırılan bilirkişi raporundaki karşıt görüşün, hükmü esas alınan bilirkişi görüşünün usul ve yasaya aykırılığını gösterdiğini, müvekkilinin markalarının tanınmışlığı ve davalının kötü niyeti de dikkate alınarak, dava konusu markanın, 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6 ve 6/9 maddeleri uyarınca hükümsüz kılınması gerektiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenim dikkate alınarak belirleneceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/3 Esas, 2019/1988 Karar sayılı kararında davacı markalarının esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunun, ibareyi çevreleyen siyah ve beyaz renkteki çerçeve şeklinin tali unsur konumunda bulunduğunun vurgulandığı, somut olayda da davacının itiraza mesnet markasının siyah ve beyaz renkli çerçeve içerisinde “…” ibaresinden oluştuğu, davalının başvuru konusu markasının ise kırmızı çerçeve içerisinde beyaz yazı ile “…” ve bu ibarenin sağında kırmızı ve beyaz renkli çerçeve içerisinde “…” yazıları ve alt kısmında “…” ibarelerinden oluştuğu, başvuru markasının asli unsurunun “… …” ibaresi olduğu, taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının tescil engeli oluşturmayacağı, davacının önceki tarihli üstün hakkının ve dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği, davacının ticaret unvanı ile başvuru konusu markanın SMK’nın 6/6. Maddesi anlamında benzer olmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55‬-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip