Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1260 E. 2023/1174 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1260 – 2023/1174
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1260
KARAR NO : 2023/1174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2020
NUMARASI : 2019/131 E. – 2020/108 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali İle Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/06/2020 Tarih ve 2019/131 Esas – 2020/108 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarını ilk kez 2000 yılında tescil ettirdiğini, 20 yıla yakın süredir bu marka ile üretim yaptığını, büyük yatırımlarla tanınmış marka haline getirdiğini, davalı şirketin, diğer davalı TPE nezdinde 2017/119461 sayılı “…” ibareli markanın 30. sınıf emtiada tescili için başvuruda bulunduğunu, söz konusu markanın müvekkiline ait markalarla ayırt edilemeyecek kadar benzer bulunduğunu, bu benzerliğin tüketiciler nezdinde iltibasa neden olduğunu, müvekkili markaları ile iltibas yaratan söz konusu başvurunun müvekkilinin “…” esas unsurlu tanınmış markalarının ayırt edici niteliğine ve itibarına zarar verdiğini, başvurunun kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun dava konusu 2019-M-797 sayılı kararının iptaline, 2017/119461 başvuru numaralı “…” ibareli markanın 30. sınıfta bulunan tüm emtiaları yönünden tescili halinde hükümsüz sayılmasına ve markalar sicilinden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, “…” ibaresinin markadaki kullanımı, konumlandırılışı ve ayırt edici gücü göz önüne alındığında, bu ibarenin markanın esas unsuru olduğu ve incelemede göz ardı edilmesinin mümkün olmadığı görüldüğünü, “…” ibaresinin marka algısı oluşturmadığını, markalarda yer alan şekil ve renk unsurları ile kelime farklılığının markaları ayırt edecek nitelikte olduğunun ortada olduğunu, markalarda yer alan “…” ibarelesinin kalıp olarak günlük hayatın içerisinde yer alan, marka algısı oluşturmayan, ilgili sınıfta da tasviri niteliği ön plana çıkaran bir ibare olduğunu, tanınmışlık yönünden SMK’nın 6/5. Maddesindeki şartların oluşmadığını, davacının sunmuş olduğu delillerin, davalının marka ticareti yapmak, yedekleme veya şantaj yahut davacıyı engelleme, pazara girişini güçleştirmek veya davacıya zarar verme kastıyla hareket ettiğini kabul etmeye yeterli olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, “…” ibaresinin herhangi bir ayırt edicilik unsuru taşımayan, günlük hayatta yaygın kullanımı olan tali bir ifade olduğunu, müvekkilinin markası ve davacı markası arasında herhangi bir benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını, karıştırılma ihtimali olamayan, aynı veya benzer görülmeyen markalar arasında tanımışlığın bir önemi bulunmadığı gibi huzurdaki olayda bir menfaat sağlanması, herhangi bir itibar kaybı ve ayırt edici karakterin zedelemesinin de söz konusu olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve kabulünün mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu 2017/119461 sayılı ve “…” ibareli marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, bu nedenle dava konusu markanın, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, kötü niyetin ispat edilemediği, … YİDK’nın 2019-M-797 sayılı kararının yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, “…” ve “…” ibarelerinın tarafların çatı markası niteliğinde olduğunu, bu ibarelerin benzerlik incelemesinde dikkate alınmayacağını, davalı tarafından tescil edilmek istenen markada iltibası engelleyecek herhangi bir görsel unsur bulunmadığını, “…” ibaresinin genel olarak ticaret hayatında sunulan ürün ve hizmetin yüksek kalite ve değerde sunulduğunu göstermek amacıyla yaygın kullanılan bir ibare olduğunu, bu bakımdan değerlendirildiğinde, “…” ibaresinin yalnızca “…” ibaresini işaret eden ve onu pekiştiren bir ibare olduğunu, bu yönüyle ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, bilirkişi heyetinde ortalama tüketicinin bakış açısını değerlendirmesi bakımından pazarlamacı bilirkişi bulunmadığını, markaların kapsamındaki emtiaların da aynı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava, marka YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenim dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, “…” ibaresinin dava konusu emtialar bakımından ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde bulunmadığı, markalar arasında benzerlik olmadığından, davacı markalarının tanınmış olmalarının tescil engeli oluşturmayacağı, başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55‬-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.