Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1252 E. 2023/1206 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1252 – 2023/1206
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1252
KARAR NO : 2023/1206
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2021
NUMARASI : 2020/133 E. – 2021/114 K.

DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka Haklarından ve Ticaret Unvanından Doğan Hakların İhlalinin Önlenmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/03/2021 tarih ve 2020/133 E. – 2021/114 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ismi ile ulusal ve uluslararası arenada tanınmakta ve bilinmekte olduğunu, “…” ismini son derece itibarlı ve bilinir bir konuma ulaştırdığını, bu markayı çeşitli malları ve hizmetleri kapsayacak şekilde tescil ettirdiğini, www…org, www.devaholding.com adreslerinin … sahibi olduğunu, davalı …’nin, Siyasi Partiler Kanununa göre kurulmuş bir tüzel kişilik olduğunu, SMK’nın 6/6 maddesi gereğince davalının www…org şeklindeki kullanımının müvekkilinin haklarını ihlal ettiğini, müvekkili markasının zaman içinde ayırt ediciliğini kaybedeceğini, …’nin, “…” şeklindeki kısaltmaya çağrışım yapmadığını, “…” kısaltmasının birlikte kullanıldığı logo, amblem ve rengin … müvekkiline ait markalar ile karışıklığa yol açacak derecede benzer olduğunu, davalının koruma markası başvurusu yaptığını, hiçbir denetimden geçmeksizin davalı yan adına markanın korunmasının sağlanacağını, bir siyasi partinin, müvekkilinin isminin aynısını kullanacak olmasının ticari yaşam açısından uygun olmadığını, müvekkiline zarar vereceğini, zaman içinde müvekkilin markasının sulanma nedeniyle itibarının zayıflayacağını, davalı partinin kuruluşunun akabinde, müvekkiline parti merkeziymişçesine sürekli surette elektronik posta ve telefonların geldiğini, bu durumun müvekkilinin ticari işleyişini aksattığı gibi kamuoyu nezdinde, davalının müvekkili ile ne derece karıştırıldığını ve haksız olarak bağlantılandırıldığını da ortaya koyduğunu, müvekkili markasının tanınmış marka olduğunu, ileri sürerek, davalı … kısa isim olarak kullandığı … ismini kullanmasının önlenmesine ve “…” ibareli kısaltmanın, davalının Siyasi Parti Tüzüğünden çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, parti programında “…” olan parti adının kısaltmasının “… .” olduğunun açıkça belirtildiğini, siyasi partilerin seçmen ve toplum hafızasında kolaylıkla yer etmesi ve kısaca anılması için parti kısaltmalarının kullanıldığını, “…” kelimesinin, demokrasinin “…”si, ve bağlacının “V”si ve atılımın “A”sının birleşimiyle oluşan ve aynı zamanda toplumun mevcut sorunlarına çözüm anlamında bir kısaltma olduğunu, markaların arasında aynılık veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığını, müvekkiline ait markanın ticari bir marka olmadığını, müvekkilinin markası ile piyasada faaliyet göstermediğini, davacı tarafın faaliyet gösterdiği ilaç sektöründe sahip olduğu ortalama tüketici kitlesinin davacı tarafa ait marka ile müvekkili markası arasında herhangi bir ilişki kurmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağını, davacının partiye ilişkin başvurulara maruz kalmasının markaların benzer olmasından değil, başvuruda bulunan kişilerin internet ortamını kullanmadaki dikkatsizliğinden ve bilgisizliğinden kaynaklandığını, K/03471 numaralı marka korumasının hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının markasının herhangi bir mal/hizmet sınıfı içermeyen sadece koruma markasından ibaret olduğu, TÜRKPATENT tarafından sadece uygulamayı kolaylaştırmaya yönelik bir kayıt yapılmamış olsa dahi, SMK’nın 5. maddesi gereği koruma altında olan bir işaret olduğunun anlaşıldığı, koruma markasının kanunen tescil edilemeyen adlandırmaları tespit etmek adına kurum tarafından yapılan bir işlem olduğu, dolayısıyla davacının markalarının tescilli olduğu ve özellikle bilinç düzeyi yüksek seviyede olan tüketicinin esas alındığı 05 / 10 / 35 / 36 / 42. mal ve hizmet sınıflarında karıştırılmayacağı, davalının markasının herhangi bir mal ve hizmet sınıfında tescilli olmadığı, ilaç ya da tıbbi bir cihaz almak isteyen veya büro hizmeti, sigorta hizmeti gibi bir hizmet almak isteyen tüketicinin davalıya ait “…” ibareli koruma markası ile karıştırmayacağı, markalar arasında bağlantı kurmayacağı, davalı kullanımının ancak Siyasi Partiler Kanunu kapsamında olabileceği, bu kullanımının parti bayrakları, partiye ait broşür, takvim, kalem ve benzeri ürünler gibi seçmen kağıtlarında yer alacağı, davalının seçmen kitlesinin 18 yaşından büyük ortalama düzeydeki kişilerden oluştuğu da dikkate alındığında marka tecavüzü oluşması için kanunda belirtilen şartların somut olayda uygulanamayacağı, ayrıca davacı adına tescilli “…” markasının davalı işareti ile karıştırıldığı, davacının “…” ibaresine ticari açıdan kazandırdığı bilinirliğin zaman içinde yok olmasına neden olacağı iddiasına TÜRKPATENT nezdinde çok sayıda “…” esas unsurlu markaların tescilli olması, “…” ibaresinin “ilaç, çözüm, çare” anlamına gelen ve ülkemizde günlük yaşamda da çok kullanılan bir ibare olması, davalı vekilinin … belirttiği gibi davalı siyasi partinin ismindeki “…” ibaresinin … Türkiye’nin sorunlarına çare mesajı verecek olması nedeniyle kelime anlamıyla kullanılmış olması nedeniyle itibar edilmediği, marka tecavüzü oluşması için kanunda belirtilen şartların somut olayda uygulanamayacağı, somut olayda davacı tarafın ilaçlarda kullandığı “…” markasını davalının bir siyasi parti ismi olarak kullanmasının davalıya haksız bir performans avantajı sağlamayacağı veya davalının reklam gücünü arttırmayacağı, davacının “…” markasını bilen ve tanıyan tüketicilerin bu partiye davacının “…” markasının cezbediciliği nedeniyle oy vermeyeceği veya partiye kayıt olmayacakları, “…” ibaresinin davalı tarafından bir mal veya hizmet sunmak amacıyla değil … bir siyasal parti ismi olarak kullanılmasının davacının markalarının ayırt edici karakterini zedeleyici etki yapacağı yönünde … bir kanaat doğmadığı, bazı vatandaşlar tarafından … .yerine … isimli davacı şirketi aranmış olsa bile fiili karışıklığın mal ve hizmetler açısından olmasının gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde müvekkilinin “…” ismini 60 yıldır kullanıp tanıttığını, bu ibareyi taşıyan otuzu aşkın tescilli markası bulunduğunu, davalının koruma markasının müvekkilinin markalarıyla iltibas teşkil ettiğini, ortalama alıcı kitlesinin bir kısmının karıştırma tehlikesine maruz kalmasının bile iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olduğunu, davalı partinin kuruluşundan sonra müvekkili şirketin iletişim kutusuna partiye başvuru için çok sayıda e-posta gelmeye başladığını, davalının “…” kısaltmasını kullanmasının müvekkilinin unvanının ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, zaman içinde müvekkilinin markalarını zarara uğratacağını ve halihazırda da uğrattığını, ticari açıdan kazandığı haklı bilinirliğin zaman içinde yok olmasına sebebiyet vereceğini, müvekkili markasının tanınmış olması sebebiyle tescilli olduğu sınıflardan bağımsız olarak koruduğunu, koruma markalarının da tüm sınıflar yönünden koruma sağladığını, ayrıca “…” kısaltmasının “…” ismini çağrıştırmadığını, davalının marka başvurusuna da itiraz ettiklerini, YİDK karar iptali talebiyle açtıkları ve Ankara 4. FSHHM’nin 2021/29 sayılı esasında görülen davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunun da hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka haklarından ve ticaret unvanından doğan hakların ihlalinin önlenmesi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibaresinin “ilaç, çözüm, çare” anlamlarına geldiği ve her iki tarafın faaliyetleri açısından ayırt ediciliği yüksek bir ibare olmadığı, zayıf bir ibareyi marka olarak seçen davacının bunun sonuçlarına katlanması gerektiği, kaldı ki, davalının koruma markasının herhangi bir mal ve hizmet yönünden tescilli olmadığı ve iltibasın da SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca mal ve hizmetler yönünden gerçekleşmesinin gerektiği, öte yandan SMK’nın 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiillerin tahdidi olarak düzenlendiği, somut uyuşmazlık yönünden bu hallerin gerçekleşmediği, davalının koru markası nedeniyle davacının markasının tanınmışlığına zarar vereceği hususunun da kanıtlanmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 04/11/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.