Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1250 E. 2023/1169 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1250
KARAR NO : 2023/1169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN VEKİLİ : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020
NUMARASI : 2019/112 E. – 2020/360 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
İle Sicilden Terkin

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/11/2020 tarih ve 2019/112 Esas – 2020/360 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … …, …. tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının 2017/63168 sayılı “…” ibareli, 3.sınıfa ilişkin marka başvurusuna davacı tarafça 2004/26580 sayılı “…” ibareli marka mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın başka bir itiraz hakkında verilen karar üzerine kısmen konusuz kaldığı, geri kalan kısım yönünden de kullanım ispatı talebine ilişkin delillerin süresinde sunulmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, nihai olarak YİDK tarafından da Markalar Dairesi Başkanlığı kararı usul ve yasaya uygun bulunarak itirazın reddedildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının bitkisel doğal içeriklerden oluşan kozmetik ürünlerini 30 yıllık tecrübesi ile … markası altında satışa sunduğunu ve markalarının 2004 yılından bu yana tescilli olduğunu, ayrıca 2017/94083 sayılı “… … …” ibareli markalarının da bulunduğunu, başvuru konusu marka ile itiraza ve davaya mesnet markaların ayniyet derecesinde benzer olduğunu ve karıştırılma ihtimalinin çok yüksek olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın 10/01/2019 tarih ve 2019/M-150 sayılı kararının iptaline, 2017/63168 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusu tescil edilmişse hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davalının “…” ibaresini ihtiva eden markalarının uzun yıllardır kullanım ve tanıtım faaliyetleri sonucunda sektörde tanınmışlığa sahip olduğunu ve “…” ibaresinin ticaret unvanlarının da esas unsurunu teşkil ettiğini, davalının “…” ibareli markalarının yurt dışında pek çok ülkede tescillerinin bulunduğunu, davalının kozmetik ürünleri üreterek markasını dünyada tanınmış bir marka haline getirdiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği 2017/94083, 2017/94079 ve 2017/49792 sayılı markalarını itiraza dayanak göstermediğini, davacının iddiasının aksine, üçüncü bir kişi tarafından yapılan itiraz sonucu dava konusu markadan kısmi olarak çıkarım yapıldığını, davacının kullanımına ilişkin belgeleri yasal süresi içinde sunmadığını, taraf markalarının farklı sayıda kelimeden oluştuğunu, dava konusu markada bulunan … ibaresinin öncü, astar gibi anlamlar ihtiva ettiğini ve markaya ayırt edicilik kattığını, markalar arasında ayırt edicilik bulunduğunu, tarafların satış ve pazarlama kanalları ile faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunu, markasını tescilli olduğu sınıfta kullandığını süresi içerisinde ispat edemeyen davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, YİDK kararının isabetli olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, somut olayda SMK 19(2) hükmünün uygulanabilir olduğunu, davacının ilgili SMK hükümleri gereğince kullanım ispatına ilişkin delillerini yasal süre geçtikten sonra sunduğunu, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu markanın kapsamında kalan emtiaların tamamının, davacının tescilli markası kapsamında bulunduğundan emtia benzerliğinin gerçekleştiği, davacı markasının yegâne ve asli unsurunun “…” olduğu, dava konusu markada ise davacı markası ile ortak olarak bulunan “…” ibaresine ek olarak “…” ibaresi bulunduğu, “…” kelimesi İngilizce bir kelime olup Türkçede ‘ilk, başlatıcı’ gibi anlamlara geldiği, “…” ibaresinin anlamı itibariyle ihtilaf konusu mallar bakımından herhangi bir ayırt edici niteliği bulunmadığı, markalar arasında işaret benzerliği de gerçekleştiğinden iltibas tehlikesinin var olduğu, itirazın, kullanıma ilişkin belgelerin kullanım ispatı için verilen süre içinde Kurum’a sunulmamış olması sebebiyle reddedilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine, YİDK karar iptali talebinin reddine, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu 2017/ 63168 sayılı “…” markasının müvekkili adına tescilli 2004/ 26580 sayılı “…” markası ile benzerliği sabit olduğundan, başkaca araştırma yapılmaksızın karıştırma ihtimali sebebiyle YİDK kararında müvekkili şirketin itirazının kabulü gerekirken aksi yönde usuli sebeplerle itirazın reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mal ve hizmet sınıfları yönünden benzerlik ve iltibas olgusunun marka tescilinde doğrudan red sebebi olduğunu, tescili ret sebebi çok açık bir şekilde mevcut iken kullanım ispatı aranmasının usule aykırı olduğunu, yapılan itiraz çok açık bir şekilde iltibas yönünden olduğundan, YİDK’nin kullanım ispatına varmaksızın iltibas yönünden karar vermesi gerekirken aksi yönde hareket etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının davanın reddine ilişkin kısım yönünden istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, kullanmama def’ini gerek YİDK karar iptali, gerekse hükümsüzlük talepleri bakımından davanın geneline ilişkin olarak öne sürdüklerini, aksi yöndeki bilirkişi raporunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin ürünlerinin genellikle estetisyen doktorlar ve diyetisyenler tarafından tavsiye edilen ve genellikle eczane gibi yerlerde satışa sunulan ürünler olması sebebiyle müvekkilinin hedeflediği kitlenin yüksek algı ve dikkat düzeyine sahip olduğunu, müvekkillinin aynı zamanda ticaret unvanının kılavuz kelimesi olan “…” ve bu ibareyi ihtiva eden markalarının ilgili sektörde yüksek tanınmışlığa eriştiğini, davacının ciddi markasal kullanımının bulunmadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mümkün olmadığının, davacının korunmaya değer hukuki menfaatinin bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin davacının markayı kullanmadığını kabul etmek suretiyle, davayı YİDK karar iptali talepleri açısından reddederken, aynı sebeplere dayalı hükümsüzlük taleplerini kabul etmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1) Dava, marka ile ilgili YİDK kararının iptali, marka hükümsüzlüğü ile sicilden terkin istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı Şirket vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2) Ancak, davacının marka yayınına itirazında 2004/26580 sayılı “…” ibareli marka mesnet gösterilerek 556 sayılı KHK’nın 8/1. maddesi uyarınca benzerlik/ karıştırılma ihtimali ve 8/3. maddesi uyarınca eskiye dayalı kullanım gerekçelerine dayanılmıştır. Başvuru sahibinin kullanım ispatı talebi üzerine YİDK tarafından davacıya bu husustaki delillerini sunmak üzere bir aylık süre verilmiş, süresinde delil sunulmaması üzerine, başka bir itiraz gerekçesi bulunmadığı da belirtilerek, SMK Uygulama Yönetmeliği’nin 29/3. maddesine istinaden, işbu itirazın konusunu oluşturan mallar bakımından itirazın reddine karar verilmiş ise de, davacı yayına itirazında 556 sayılı KHK’nın 8/3. maddesine de dayandığından, önceye dayalı kullanım iddiasının değerlendirilmesi gerekir. SMK’nın 6/3 maddesinde düzenlenen “gerçek hak sahipliği” ilkesi uyarınca, davacının önceye dayalı hak sahipliğine dayanabilmesi için, marka başvurusundan önce tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından, başvuru konusu işaretin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanması, bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandırılması, önceye dayalı kullanımların, marka başvurusuna karşı çıkılan tarafın kullanımlarından önce olması gerekmektedir. Oysa somut olayda davacı tarafça sunulan deliller, davacının dava konusu markayı oluşturan ibare üzerinde SMK’nın 6/3 maddesi kapsamında öncelik hakkının bulunduğunun ispatına yeterli olmadığından, YİDK karar iptali talebinin reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur.
Mahkemece, 2004/26580 sayılı “…” ibareli marka ile başvuru konusu 2017/63168 sayılı “…” ibareli markanın, şeklen ve emtia sınıfları itibariyle benzer oldukları, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca hükümsüzlük isteminin kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı tarafça SMK’nın 25/7. maddesi uyarınca kullanmama def’i öne sürdükleri ancak mahkemece dikkate alınmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25/7 ve 29/2 maddelerinin yollamasıyla aynı Kanun’un 19/2 maddesine göre; markanın nispi sebeplerle hükümsüzlüğü istemiyle açılan davalar ile marka hakkına tecavüz iddiasıyla açılan davalarda davacıya karşı, dayanılan markanın ilgili mal ve hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi olarak kullanılmadığı def’inin ileri sürülebileceği anlaşılmaktadır. Ancak SMK’nın 29/2. maddesi uyarınca, bu talep, açık, net ve koşulsuz olarak yapılmalı, kullanımın ispatı istenilen markaların tescil numaralarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir (Döndü Deniz Bilir, Marka Kullanmama Defi, Fikri Mülkiyet Çalıştayı Bildiriler Kitabı, 2019, s.235).
Somut olayda davalı tarafından cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde kullanmama def’i öne sürülmediği gibi ön inceleme duruşmasında da bu konuda beyanda bulunulmamıştır. Davalı vekilinin, cevap ve ikinci cevap dilekçelerindeki YİDK sürecinde öne sürülen kullanım ispatı talebi ile ilgili olduğu açıkça anlaşılan beyanlarının, hükümsüzlük davasında öne sürülmüş “kullanmama def’i” olarak kabulü de mümkün değildir. Davalı tarafın kullanmama def’i olarak kabul edilebilecek beyanları ilk kez tahkikat aşamasında, bilirkişi raporunun bu hususa işaret etmesinden sonra sunulmuş olup, 6100 sayılı HMK’nın 141. Maddesi uyarınca savunmanın genişletilmesi mahiyetindedir. Kaldı ki bir an için davalı tarafından hükümsüzlük davasında kullanmama def’i öne sürüldüğü kabul edilecek olsa dahi, davacının dava dilekçesinde dayandığı 3. sınıfta tescilli bulunan 2017/49792 sayılı “… …” ibareli markanın, tescil tarihine göre kullanmama def’ine tabi olmadığı ve bu marka ile başvuru konusu marka arasında işaret ve emtia benzerliği şartlarının gerçekleştiği, böylece SMK’nın 6/1. Maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin bulunduğu anlaşıldığından, davacının hükümsüzlük isteminin kabulüne karar verilmesi de usul ve yasaya uygundur.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bu gerekçelerle YİDK iptali davasının reddine, hükümsüzlük davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değil ise de, yapılan bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Dairemizce davacı Şirket vekilinin YİDK iptali talebinin reddi kararına ve davalı Şirket vekilinin hükümsüzlük davasının kabulü kararına karşı istinaf bavurularının, ilk derece mahkemesinin gerekçesine yönelik olarak kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ve davalı Şirket vekilinin diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekili ile davalı … …, …. vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/11/2020 tarih ve 2019/112 E. – 2020/360 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
4-TÜRKPATENT YİDK’nın 10/01/2019 tarih, 2019/M-150 sayılı kararının iptali talebinin REDDİNE,
5-Davaya konu 2017/63168 sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
6-6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 51/4.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip resen …’ye göndirilmesine,
7-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45‬-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
8-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve dava kısmen kabul edildiğinden, hükümsüzlük davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 25.500,00-TL maktu vekâlet ücretinin davalı … …, ….’den alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından ve dava kısmen reddedildiğinden, YİDK kararının iptali davası yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
10-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.280‬,00-TL bilirkişi ücreti, 149,20-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 38,50-TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 3.629,8‬0-TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.814,5‬0-TL’ye 44,40-TL peşin harç, 44,40-TL başvurma harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.903,7‬0-TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … …, …. tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50-TL posta masrafı ile 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 194,60-TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 97,30-TL’nin davacıdan alınarak davalı Davalı … …, ….’ye verilmesine, bakiye kısmın anılan davalı üzerinde bırakılmasına,
12-Davalı … tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
13-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
14-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
15-Davalı … …, ….’dan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
16-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip