Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1232 – 2023/1197
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1232
KARAR NO : 2023/1197
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : 2019/132 E. – 2020/194 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/10/2020 tarih ve 2019/132 Esas – 2020/194 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin “…” esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, bu ibarelerin aynı zamanda müvekkiline ait ticaret unvanının ve işletme adının esas unsuru olmasının yanı sıra “www…..com.tr” alan adının da esas unsuru bulunduğunu, davalı gerçek kişinin ise 2017/61826 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa söz konusu markalar arasında iltibasa neden olacak derecede benzerlik olduğunu, davalı yan başvurusunun tescili halinde tüketici nezdinde söz konusu başvurunun, müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, başvuru kapsamındaki 7.,12. ve 35. sınıflardaki mal ve hizmetlerin de müvekkil markalarının kapsamlarında yer aldığını, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu ve dava konusu başvurunun tescili halinde bu tanınmışlıktan haksız olarak yararlanılacağı gibi müvekkili markalarının ayırt edici karakterlerinin de zedeleneceğini, müvekkili markalarının itibarlarının zarar göreceğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-414 sayılı kararının iptaline, dava konusu başvurunun tescil edilmiş olması durumunda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı markaları ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının itirazına mesnet markalarla dava konusu başvuru arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, “…” ibaresi ile markalarda yer alan kısmi benzerliğin karışıklığın doğması için yeterli olmadığı, Türkiye’de yaşayan herkesin büyük, geniş ve uzun anlamlarıyla bildiği sıfatlar kullanılarak oluşturulan bu markaların baştan itibaren zayıf marka konumunda oldukları, bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebileceği, yargılama konusu olay açısından da aynı hususun söz konusu olduğu, başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da bulunmadığı, başvurunun kötü niyetli olduğunu gösterir hiçbir vakıa ve emarenin olmadığı, sadece alan adı tescilinin sınai hak doğurmayacağı, anılan alan adını taşıyan web sayfasının davacının markalarının kullanımı niteliğinde olduğu ve onlardan bağımsız bir hak doğurmasının mümkün olmadığı, aksi de düşünülse iltibas tehlikesinin bulunmadığına dair kabul karşısında davacının alan adı tescilinin de davalı başvurusunu engellemeyeceği, yine SMK’nın 6/5 maddesinin uygulanma alanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, yerel mahkeme kararının aksine davaya konu “…” ibareli marka başvurusu ile müvekkiline ait “…/…” ibareli seri markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, “…” markasının bu haliyle, orta düzeydeki bir tüketici nezdinde en azından aynı ve/veya kardeş ve/veya birbiri ile bağlantılı işletmelere ait olduğu kanaatini bırakacağını, bu nedenle söz konusu markalar arasında karıştırılma tehlikesinin olduğunu, müvekkili markalarının yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazandığını, bu markaların aynı zamanda tanınmış markalar olup, başvuru konusu markanın tescil talebinin 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi gereğince de reddinin gerektiğini, tanınmış markalarda, markanın benzerini seçen ya da kullanan kişinin, bu kullanımı ya da seçimi haklı kılacak bir gerekçeyi ortaya koyması gerekirken somut olayda, dava konusu karara mesnet markanın seçilmesinin haklı bir nedeni olmadığını, buna göre dava konusu başvurunun, müvekkiline ait markaların bilinirliğinden yararlanmak amacı ile yapıldığını ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu marka işaretleri arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin olmadığı, zira “…” ve “…” ibarelerinin, Türkçe’de “büyük, geniş” anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliklerinin oldukça düşük bulunduğu, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de, bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamlarının dar değerlendirilmesinin gerektiği, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağı, buna göre dava konusu başvurunun, davacının itirazına mesnet markalarından yeterince farklılaştığı, taraf marka işaretleri benzer olmadığından, davacının itirazına mesnet markalarının tanınmış olup olmadığının tartışılmasının da sonuca etkili bulunmadığı gibi somut olay bakımından SMK’nın 6/6 maddesindeki koşullarının da oluşmadığı, kötü niyet iddiasının ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/11/2023
Başkan V.
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.