Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1223 E. 2023/3 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1223
KARAR NO : 2023/3
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2019
NUMARASI : 2016/239 E. – 2019/16 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/01/2019 tarih ve 2016/239 Esas – 2019/16 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaların bulunduğunu, 2012 yılından bu yana söz konusu markalarını kullandığını, “…” markasını nihai tüketici nezdinde maruf ve meşhur hale getirdiğini, davalı Şirketin ise … sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuru kapsamındaki mallar ile müvekkili markalarının kapsamlarındaki malların benzer bulunduklarını, marka işaretleri arasında da karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik olduğunu, müvekkiline ait “…” hakim unsurlu markalar ile iltibas yaratacağı aşikar olan “…” ibareli markanın, gözde, kulakta ve akılda bıraktığı izlenim itibari ile nihai tüketici tarafından karıştırılacağını, müvekkilinin meşhur ve maruf hale getirmek için 2012 yılından bu yana yoğun yatırımlar yaparak kullandığı markası olan “…” ibaresi ile iltibas teşkil eden dava konusu başvuruyu yapan davalının kötü niyetli olduğunu, ayrıca davalının kendisine ait mağazalarda, müvekkiline ait ürünleri tüketiciye arz ettiğinden müvekkilinin nihai tüketici nezdindeki tanınırlığını bildiğini, bu nedenle de başvurunun kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2016-M-3644 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin “…” ibareli markası ile davacı şirket adına tescilli “…” ibareli markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirket markasının “D” harfi, davacı markasının ise “L” harfi ile başladığını, “D” ve “L” harflerinin görsel olarak farklı harfler olması sebebiyle markaların birbirlerinden farklılaştığını, işitsel benzerliğin de olmadığını, “…” kelimesinin, Afrika’nın doğusunda ve güneyinde yaşayan bir zebra türü olduğunu, “…” ibaresinin ise bir yer bilimi terimini ifade ettiğini, her iki kelime arasında kavramsal açıdan herhangi bir benzerlik ya da çağrıştırma dahi bulunmadığını, “…” markasının tanınmış marka olmadığını, davacı şirketin, müvekkili şirketin kötü niyetli olduğunu ispata yönelik herhangi bir belge sunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu … sayılı marka ile davacının davaya mesnet gösterdiği … esas unsurlu markalar arasında görsel ve işitsel açıdan benzerlik bulunduğu ve bu nedenle 16. sınıftaki “Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar.”, 29. sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.Makarnalar, mantılar, eriştelerBal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar.Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Çaylar, buzlu çaylar.Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” malları ile 03., 05.(02, 04, 05, 06, 07 alt grupları), 21., 23., 24., 26., 27., 28.,30., 31., 32. ve 33. sınıfta yer alan tüm mallar açısından 556 sayılı KHK’nın 8/1-b anlamında iltibas tehlikesinin olduğu, bu mallar yönünden YİDK’in 11.04.2016 tarih ve 2016-M-3644 sayılı kararının yerinde olmadığı, davaya konu olan markanın başvuru kapsamında yer alan 16. sınıftaki “Tespihler”, 30. sınıftaki “Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” mallarının aynı ya da benzer bulunmadığı, birbiri ile ikame edilebilir nitelikte olmadığı, bu nedenle 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin söz konusu bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olduğu ispat edilemediğinden tanınmışlığa ilişkin davacı iddialarının yerinde görülmediği, yine dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunun da ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’in 11/04/2016 tarih 2016-M-3644 sayılı kararının, 16. sınıfta “tespihler”, 30. sınıfta “sakızlar” ve 05/01. ve 05/03. alt gruplar hariç diğer tüm sınıflar ve alt gruplar yönünden iptaline, YİDK iptaline yönelik fazlaya dair talebin reddine, dava konusu marka henüz tescil edilmediğinden hükümsüzlükle ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkiline ait markaların tanınmış olduklarını, mahkemece de marka işaretleri arasında benzerlik olduğu kabul edilmesine rağmen bir kısım mallar yönünden davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, müvekkilinin “…” ibareli markalarının tanınmışlığı göz önünde bulundurulduğunda, davalı markasının kapsamında yer alan “tespihler”, “sakızlar” ile 05.01. ve 05.03. emtia yönünden de iltibas tehlikesinin mevcut olduğunu, davalı Şirketin müvekkilinin “…” markalı ürünlerini fatura karşılığı satın alarak mağazalarında müşteriye arz ettiğini, dolayısıyla davalının, müvekkili firmanın sektöründeki konumundan, “…” ibareli markalarının tanınmışlığından haberdar olduğunu, buna rağmen “…” ibareli markalar ile aynı sınıflarda ayırt edilemeyecek derecede benzer “…” ibareli marka müracaatı gerçekleştirmesinin kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, başvuru konusu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalardaki çekişme konusu ibarelerin, bir kaç harften oluştuğunu, bu tarz kısa ibarelerdeki harf farklılığının ortalama tüketicilerce kolay fark edilebilir olması dikkate alındığında markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla karıştırılabilecek derecede benzer markalar olarak değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili Şirketin “…” ibareli markası ile davacı şirket adına tescilli “…” ibareli markalar arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, kısa markaların tüketici tarafından bir bütün halinde algılanmasının daha kolay olacağını ve genele bakılınca tek harf değişikliğinin bile markanın bütünü düşünüldüğünde oldukça büyük bir değişiklik yaratacağını, müvekkili markasının “D” harfi, davacı markasının ise “L” harfi ile başladığını, “D” ve “L” harflerinin görsel olarak oldukça farklı harfler olması sebebiyle markaların birbirlerinden oldukça farklılaştıklarını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince, gerekçeli kararın 9. sayfasında, 30. sınıftaki tüm mallar yönünden iltibas tehlikesinin bulunduğu belirtildikten sonra devamında “davaya konu olan markanın başvuru kapsamında yer alan 16. sınıftaki “Tespihler” malları ile 30. sınıftaki “Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar.” mallarının aynı ya da benzer olmadığı, birbiri ile ikame edilebilir nitelikte olmadığından 556 S. KHK md. 8/1-b anlamında iltibas tehlikesinin söz konusu olmadığı” belirtilmiş, 10. sayfada bu mallar yönünden davacı markalarının tanınmışlığından kaynaklanan bir tescil engelinin de olmadığı açıklanmış, bu sayfada yine 30. sınıf tüm mallar yönünden 8/1-b madde anlamında iltibas tehlikesinin bulunduğu belirtilmiş, buna karşılık gerekçeli kararın hüküm bölümünde ise “Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” malları yönünden de YİDK kararının iptaline, 30. sınıftaki “Sakızlar” malları yönünden ise iptal talebinin reddine karar verilerek hüküm ile gerekçeli karar arasında ve gerekçenin kendi içinde çelişkiye yol açılmıştır. Bu durumda, az yukarıda açıklanan hüküm ile kısa kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırılık bulunmaktadır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hüküm ve kısa karar arasındaki çelişki giderilecek şekilde, yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının hüküm fıkrası ile gerekçesi çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Dairemizce 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi hüküm ile gerekçe arasındaki çelişki giderilecek şekilde davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalılar … vekili ve … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 29/01/2019 gün ve 2016/239 Esas – 2019/16 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı iadesine,
4-Davalı …ile davalı … tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30’ar TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ayrı ayrı anılan davalılara idesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip