Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1192 E. 2023/1093 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1192
KARAR NO : 2023/1093
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2021
NUMARASI : 2020/202 E. – 2021/326 K.

DAVACI
DAVALILAR :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/04/2021 tarih ve 2020/202 Esas – 2021/326 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekili Şirketin dava dışı şirkete sattığı kömürlerin taşınmak üzere davalı …’a teslim edildiğini, kömürlerin araca 03.07.2010 ve 04.07.2010 tarihlerinde yüklendiğini, kömürlerin satıldığı dava dışı firmanın kömür bedellerini ödemediğini, bu nedenle anılan firma aleyhine icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine duran takibin devamı için açılan davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, söz konusu kararda, kömürlerin taşıyıcı tarafından alıcısına teslim edildiğinin kanıtlanamadığı gerekçesine dayanıldığını, ürünlerin yüklendiği aracın sahibinin ise diğer davalı … olduğunu, davalıların ağır kusurlu olmaları nedeniyle müvekkilinin tüm zararlarından sorumlu bulunduklarını ileri sürerek, 32.952,96 TL mal bedeli, icra takibi için ödenen 212,00 TL, mahkeme masrafları olarak ödenen 5.785,00 TL masrafın, dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacı yanın dava konusu kömürlerin bedelini 2010 yılından beri çeşitli mahkemelerde sürekli dava konusu yaptığını, dava konusu kömürlerin Sefer Armut isimli kişi tarafından teslim alındığının davacı yanca bilindiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dosyada örneği mevcut 03/07/2010 ve 04/07/2010 tarihli sevk irsaliyeleri ile kömür emtiasının taşınmak üzere aracın sürücüsü konumundaki davalı …’a imza karşılığı teslim edildiği, dava konusu taşıma tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 767/1. maddesinde haksız olarak alınan taşıma ücretinin geri alınması ve taşıma ücreti dahil olmak üzere taşıma mukavelesinden doğan bütün alacakların bir yılda zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiği, bu nedenle, taşıma tarihi ile dava tarihi birlikte gözetildiğinde; davalılardan … yönünden davanın açılış tarihi itibariyle dava konusu taşımanın gerçekleştiği tarihten itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, davalı … vekilinin zamanaşımı def’inin yerinde görüldüğü, davalılardan … ile davacı Şirket arasında taşıma akdi ilişkisinin kurulduğunun toplanan deliller ile kanıtlanamadığı, anılan davalının taşımanın gerçekleştirildiği aracın maliki olmasının başlı başına kendisini taşıma akdinin tarafı haline getirmediği, davalı … ile davacı taşıtan arasında taşıma ilişkisi kurulduğuna veya diğer davalı ile davacı arasında kurulan taşıma akdi ilişkisinin de davalı …’ın bilgi ve onayı dahilinde kurulduğuna ilişkin olarak herhangi bir delil sunulmadığı da dikkate alındığında; davalı … yönünden taraf ehliyetine (davalı yönünden pasif husumet) ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddi gerektiği gerekçesiyle davalılardan … aleyhine açılan davanın HMK’nın 114/1-d. maddesi delaleti ile HMK’nın 115/2. maddesi gereğince reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkil davacı şirket davalı …’a kömürleri teslim ettiğinin tartışmasız bulunduğunu, ancak anılan davalının, kömürleri alıcısına teslim ettiğini yazılı belge ile ispatlayamadığını, dosyaya sunulan belgelerden anlaşılacağı üzere taşımanın yapıldığı aracın sahibinin davalı … olduğunu, kamyon sahibi olarak teslim alınan kömürlerin muhatabına teslim edilmemesinin hukuki sonuçlarından sorumlu bulunduğunu, taşınan malın teslim edilmediğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 2017/409 E., 2018/141 K. sayılı kararıyla kesinleştiğini, zaman aşımı süresinin de bu kararın kesinleşmesiyle işlemeye başladığını, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin anılan kararının taraflara henüz tebliğ edilmediğini ve bu nedenle dava tarihi itibariyle zaman aşımı süresinin başlamadığını, somut olayda mülga 6762 sayılı TTK’nın uygulanma olanağının olmadığını, bir an için aksi düşünülse dahi anılan Kanunun 786/son maddesi gereğince zarar taşıyıcının ağır kusurundan yahut hilesinden doğmuş olduğu takdirde, aynı Yasanın 785. maddesindeki tazminatlar yerine tam tazminatların istenildiğini, somut olaya 6102 sayılı TTK’nın uygulanması gerektiğini, bu durumda eşyanın tamamı zayi olduğundan 6102 sayılı TTK’nın 882. maddesinin uygulanacağını, aralarında yazılı olarak taşıma sözleşmesinin yapılmamış olması taşıma sözleşmesinin kurulmadığı anlamına gelmeyeceğini, TTK’nın 856/2. maddesine göre eşyanın taşıyıcıya tesliminin taşıma sözleşmesinin varlığına karine oluşturduğunu, sevk irsaliyeleriyle taşıma bedeline yönelik faturanın varlığının davacı taşıtan ile davalılar arasında taşıma sözleşmesinin kurulduğunu gösterdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 2. maddesi uyarınca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukukî sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümlerinin uygulanacağı, Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukukî fiillerin, bağlayıcılıkları ve hukukî sonuçları itibarıyla, bu tarihten sonra dahi, gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbi oldukları, aynı Kanunun 6. maddesinde ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü sürelerin eski hukuka tâbi olduklarının düzenlendiği, son olarak taşıma sözleşmesi başlıklı 29. maddesinde, 6762 sayılı Kanun yürürlükte iken yapılmış olan taşıma sözleşmelerinin, taşıma senedine ilişkin hükümler dahil, anılan Kanuna tâbi bulunduğunun, ancak Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra gerçekleşen, taşıma hukukuna özgü, zıya, hasar ve gecikmeden dolayı, sorumluluk hâlleri ile taşıyıcının sorumluluk sınırları hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanacağının hüküm altına alındığı, somut olayda taşımanın 03.07.2010 ve 04.07.2010 tarihlerinde gerçekleşmesi karşısında uyuşmazlığın, yukarıda açıklanan hükümler çerçevesinde 6762 sayılı TTK hükümlerine göre çözümlenmesinin gerektiği, 6762 sayılı TTK’nın 767. maddesinde, haksız olarak alınan taşıma ücretinin geri alınması ve taşıma ücreti dahil olmak üzere taşıma mukavelesinden doğan bütün alacakların bir yılda müruruzamana uğrayacağının, bu müddetin, eşya taşımasında eşyanın gönderilene vakı tesliminden başlayacağının, eşya tamamen zayi olmuş ise müruruzaman müddetinin, eşyanın teslimi gerektiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağının, eşya; taşıyıcının hile veya ağır kusurundan dolayı zayi olmuş, noksanlaşmış veya bozulmuş yahut geç teslim edilmişse taşıyıcının mesuliyetinin bu maddedeki müruruzamana tabi olmayacağının düzenlendiği, o halde davalı sürücünün hile veya ağı kusuru ispat edilmediğinden eldeki uyuşmazlığın bir yıllık zaman aşımına tabi bulunduğu, bu sürenin de eşyanın teslim edilmesi gereken tarih gözetildiğinde dava tarihi itibariyle geçtiği anlaşılmakla, davalı … hakkında kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalı … hakkında kurulan hükme yönelik davacı istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, davalılardan … ile davacı arasında taşıma ilişkisinin kurulduğunun kanıtlanamadığı, anılan davalının taşımanın gerçekleştirildiği aracın maliki olmasının başlı başına kendisini taşıma akdinin tarafı haline getirmediği gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın dava şartı yokluğu nedeni ile HMK’nın 114/1-d. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Dava şartlarının düzenlendiği HMK’nın 114/1-d maddesinde tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartı olarak öngörülmüş olup, somut olayda davalı …’ın taraf ve dava ehliyeti bulunduğundan, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi bu yönden yerinde değildir. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2020 tarih, 2016/865 esas, 2020/733 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyeti olup, taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesi uyarınca da medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir (HMK m. 51). Aynı kararda “Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usul işlemlerini yapabilir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır.” açıklamalarına da yer verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece anılan davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı kabul edilmesine rağmen davanın, dava şartı yokluğundan reddi doğru olmamıştır.
Öte yandan, her ne kadar ilk derece mahkemesince davalı … ile davacı arasında taşıma akdinin bulunmadığı kabul edilmiş ise de, taşıma akdinin şekle tabi olmadığı, sevk irsaliyelerinde belirtilen malların, araç sürücüsü olan davalı …’ın imzası karşılığında, davalı …’ın maliki olduğu kamyona yüklendiği, davalının maliki olduğu aracın niteliği ve aracın, sürücü tarafından işletildiğinin savunulmadığı da gözetildiğinde araç sürücüsünün, araç maliki olan davalı …’ın yardımcı şahsı olduğunun kabulü gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, Dairemizce davacı ile davalı … arasında taşıma akdinin kurulduğu kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte, yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle, davalı … yönünden de dava zaman aşımına uğradığından ve anılan davalı vekilince süresi içinde zaman aşımı definde bulunulduğundan, bu davalı yönünden de davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıdaki (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, davalı … hakkında kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/04/2021 gün ve 2020/202 Esas – 2021/326 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 661,55 TL’nin düşümü ile kalan 391,70‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden ve istinaf kanun yoluna başvuran davacı aleyhine hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesi uyarınca belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
8-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,

9-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Kararın tebliği ve harç tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip