Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1177 E. 2023/1158 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1177 – 2023/1158
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1177
KARAR NO : 2023/1158
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2021
NUMARASI : 2020/315 E. – 2021/208 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/06/2021 Tarih ve 2020/315 Esas – 2021/208 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı …, davalı … Ltd. Şti. tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış , seri markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusuna anılan marklarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu başvuru ile müvekkilinin “…” asıl unsurlu markaları arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik olduğunu, dava konusu başvurunun tescil edilmek istendiği 42. sınıf hizmetlerin müvekkilinin itirazına mesnet markaları kapsamında da yer aldığını, müvekkilinin markaları tanınmış olduğundan, somut olay bakımından SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların da gerçekleştiğini, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’ın 2020-M-6908 sayılı kararının iptaline, başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkiline ait dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraf markalarında “…” harfinin ön planda yer aldığı, davaya konu marka başvurusu kapsamında “…” ibaresi bulunsa da “…” harfine göre küçük boyutta yazıldığı, tüketicinin markayı gördüğünde, algısının yöneleceği kısmın “…” harfi olacağı, davacının markalarının asıl unsurunun da “…” ibaresinden oluştuğunu, tek harfle oluşan markaların ayırt ediciliği düşük ise de, davacının ayırt ediciliği yükseltecek derecede kullanımının bulunduğu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet marka işaretleri arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, dava konusu başvurunun tescil edilmek istendiği 42. sınıf hizmetlerin davacının itirazına mesnet markaları kapsamında da yer aldığı, bu itibarla taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğu, kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile … YİDK’nun 2020-M-6908 sayılı kararının iptaline, 2019/75583 sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, taraf markları arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, “…” ibaresinin davacının tekeline bırakılmasının mümkün bulunmadığını, SMK’nın 6/5 koşullarının oluşmadığını, kötü niyet iddiasının ispatlanmadığını, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı sonuçlara varılmasına rağmen mahkemece aksi yönde karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, markalar arasında iltibas bulunmadığını, müvekkilinin markasının davacı marklarından farklı olduğunu, iltibas değerlendirmesinde tarafların asıl faaliyet alanının dikkatte alınması gerektiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin aksini ispatlar bir delil bulunmamasına rağmen mahkemece aksi yönde karar verilmesinin yanlış olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 08.08.2019 tarihinde 2019/75583 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 42. sınıf hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilanına davacının “…”, “…” ibareli markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, davacının bu karara yaptığı itirazın da YİDK’in 2020-M-6908 sayılı kararıyla reddine karar verildiği, YİDK kararının davacıya 11.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 08.10.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesinin kabulü ve davalıların istinaf itirazları gözetildiğinde, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, davalıya ait 2019/75583 sayılı başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunup bulunmadığıdır. Zira, ilk derece mahkemesince yalnızca anılan madde kapsamında dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve karar yalnızca davalılar tarafından istinaf edilmiş bulunduğundan, artık diğer hususların istinaf incelemesinde tartışılması mümkün değildir.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, siyah zemin üzerine beyaz/gri tonlarında yazılmış “…” ibaresi ile bu ibarenin altına yine aynı tonda yazılan “…” ibaresinden oluşmaktadır. Davacının itirazına mesnet markalar ise “…”, “…” ibarelidir. Görüldüğü üzere taraf markalarında yalnızca “…” harfi ortak olarak kullanılmıştır. Yargıtay 11 Hukuk Dairesinin 03/10/2019 tarih, 2018/1201 E., 2019/6166 K. sayılı ilamında, “Dairemizin 2014/7476-14273, 2016/12589-2018/3987 ve 2017/2974- 2019/257 sayılı içtihatlarında da belirtildiği üzere, olaya uygulanacak mülga 556 sayılı KHK’nın 5, 7/1-a-c-d (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4, 5/1-a-c-d) maddeleri uyarınca, alfabede sınırlı sayıda bulunan harflerin marka olarak tescili kimsenin tekeline bırakılamaz. Esasen tek başına soyut bir harften oluşan marka başvuruları, KHK’nın 7/1-a ve 5.maddeleri uyarınca ortalama tüketici kitlesinde marka algısı oluşturmayacak ve bu sebeple de mutlak tescil engeline tabi olacak işaretlerdendir. Bununla birlikte, 556 sayılı KHK’nın 7/son (6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5/2) maddesi uyarınca, tescilden önce yoğun kullanım ve tanıtım sonucu tek harfin ayırt edici kılınması ve marka olarak tescili mümkün olduğu gibi, yalın halde tescili mümkün olmayan harflerin bir takım renk ve şekil unsurları ile birlikte de marka olarak tescili mümkündür. Bu halde dahi, harf markalarının ayırt edicilik düzeyleri düşük olacağından, başkalarının da aynı harfi değişik renk ve şekil unsurları ile marka olarak tescil ettirmeleri mümkündür.” açıklamasına yer verilmiştir. O halde, davacının yukarıda anılan markaları ile dava konusu başvuru arasındaki benzerliğin “…” harfinden kaynaklandığı, harflerin ise kimsenin tekeline bırakılamayacağı ve esasen tek başına tescillerinin de mümkün olmadığı, ancak tescil öncesi yoğun kullanım ve tanıtım sonucu ayırt edici hale getirilmiş ya da bir takım renk ve şekil unsurları ile birlikte tek başına harflerin tescilinin mümkün bulunduğu, bu halde de harf markalarının ayırt edici niteliklerinin düşük olacağı ve başkalarının da aynı harfi değişik renk ve şekil unsurları ile birlikte marka olarak tescil ettirebilecekleri, somut olayda da taraf markalarında ortak olarak kullanılan “…” harflerinin düzenleme biçimlerinin, biçimlendirme, kaligrafi ve yönlendirme itibariyle tamamen farklı olduğu, dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, buna göre başvuru konusu ibare ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun da dava konusu başvuruda yer almadığı sonucuna varılmış, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının gerçekleşmediği kabul edilmiştir. Nitekim mahkemece alınan bilirkişi raporunda da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında, her ne kadar marka kapsamları yönünden benzerlik varsa da marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalıların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar … ve … Ltd. Şti. vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/06/2021 gün ve 2020/315 Esas – 2021/208 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 215,45-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar … ve … Ltd. Şti. kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT belirlenen 25.500,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … Ltd. Şti. tarafından istinaf aşamasında yapılan 25,38-TL posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 187,48-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar … ve … Ltd. Şti.’nden ayrı ayrı peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalılara ayrı ayrı iadesine,

10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/10/2023

Başkan ….

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.