Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1172 E. 2023/1071 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1172 – 2023/1071
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1172
KARAR NO : 2023/1071
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2018
NUMARASI : 2017/431 E. – 2018/250 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/07/2018 Tarih ve 2017/431 Esas – 2018/250 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin 2016/85293 başvuru numarasıyla 30. sınıfta tescil edilmek üzere “…” ibareli marka başvuru talebinde bulunduğunu, … re’sen yapmış olduğu incelemesinde 2012/54660, 2016/82700 sayılı ve “…+şekil”, “…” ibareli markaların ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu kanaatine vararak müvekkili şirket başvurusunun reddedildiğini, iş bu ret kararını karşı müvekkili şirketin itirazda bulunduğunu, ancak müvekkili şirket itirazının da YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibareli mağaza ve markaların sahibi olarak sektörde tanınmış bir perakende firması olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli tescilleri ve başvuruları olduğunu, dava konusu markanın seri oluşturmak için tescil ettirilmek istendiğini, itiraza mesnet markaların ibare ve şekilleriyle müvekkilinin başvuru markasının oldukça farklı olduğunu, ayırt ediciliğin sağlandığını, ayrıca müvekkilinin markasının ürünün ne olduğunu belirttiğini ama niteliği, kalitesi ya da coğrafi kaynağına ilişkin herhangi bir gönderme yapmadığını, kaldı ki kahve ibaresini içeren tescilli 3171 adet marka olduğunu, ayrıca kayıtlı “…” ibareli bir çok tescilin bulunduğunu, müvekkilinin markasının tescil edilmemesinin iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığını ileri sürerek 2017-M-7665 sayılı YİDK kararının iptali ile başvurunun müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, başvuru kapsamındaki malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/benzer olduğu, davacı markası ile redde mesnet 2012/54660 sayılı marka arasında farklılaşacak unsurlar mevcut olsa da, redde mesnet 2016/82700 sayılı marka arasında farklılaşacak unsurların mevcut olmadığı, taraf markaları arasında fonetik, görsel, gıda, anlamsal ve genel intiba olarak benzerlik olduğu, bu benzerliğin inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede açık olduğu ve ilk bakışta anlaşıldığı sonucuna varıldığından, taraf markalarının KHK 7/1-b maddesi anlamında ayırt edilemeyecek derecede benzer oldukları, dava konusu marka başvurusunun; 30.sınıftaki; “Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtialarının, içeriğinde kahve ihtiva ettiği algısı uyandırarak yanıltıcı olabileceği, başvurunun bu hali ile KHK’nın 7/I-f maddesi anlamında tescil engelinin bulunduğu, davacının, dava konusu marka bakımından, önceki tarihli markasından kaynaklı müktesep hakkı bulunmadığı dava konusu marka başvurusunun tanınmışlığına ilişkin deliller sunulmadığı gibi dosya içeriği itibari ile de davacı markasının tanınmış marka olmadığı, davacının başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkeme tarafından denetime elverişliliği bulunmayan bilirkişi raporu göz önünde bulundurularak karar verildiğini, bilirkişi raporuna yönelik itirazların karşılanmadığını, markalara bakıldığında şekil unsurlarının hiçbir şekilde benzemediğini, aynı zamanda şekil unsurlarının farklılıklarının değerlendirmeye dahi alınmadığını, davaya konu “…” ibaresinin başlı başına ayırt ediciliği düşük olduğunu, görsel olarak farklılık bulunduğunu, müvekkilinin dava konusu markaları yalnızca kendi mağazalarında satışa sunulmakta olup dava dışı firma markalarıyla yanyana gelmesi mümkün olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davacının 2016/85293 başvuru numarasıyla 30. sınıfta tescil edilmek üzere “…” ibareli marka başvuru talebinde bulunduğu, … re’sen yapmış olduğu incelemesinde 2012/54660, 2016/82700 sayılı ve “…+şekil”, “…” ibareli markaların ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu gerekçesi ile başvurunun reddedildiği, iş bu ret kararını karşı davacı şirketin itirazda bulunduğu, ancak davacı şirket itirazının da dava konusu YİDK kararı ile reddedildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının marka başvurusunun 556 sayılı KHK’nın 7/1-b-f maddelerinde öngörülen mutlak ret sebeplerine dayanılarak reddedilip reddedilemeyeceğine ilişkin olduğu, davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın geçici 1/1. maddesinde “Bu Kanunun yayımı tarihinden önce Enstitüye yapılmış olan ulusal ve uluslararası marka ve tasarım başvuruları ile coğrafi işaret başvuruları, başvuru tarihinde yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılır.” hükmü yer aldığından, dava konusu markanın başvuru tarihinin dikkate alındığında somut uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
Somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nin 7/1-b maddesine göre, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan işaretler marka olarak tescil edilemeyecektir. Ancak bu maddenin uygulanabilmesi için başvuru konusu işaret ile redde mesnet markanın ya aynı yahut da ayırt edilemeyecek kadar benzer olması gerekli olup, ayırt edilemeyecek derecede benzerlikten kastedilen de biçim, renk, sözcük ve düzenleme tarzı itibariyle iki işaret arasında çok dikkatli bakılmadıkça farkedilemeyecek derecede bir benzerliktir.
Her ne kadar, İlk Derece Mahkemesince, redde mesnet alınan markalar ile davacının başvuru konusunu oluşturan marka arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi kapsamında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunduğu belirlenerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yukarıda ifade edildiği üzere 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi hükmünün uygulanabilmesi için markalar arasındaki benzerliğin iltibasa yol açacağının ayrıca inceleme yapılmasını gereksiz kılacak derecede güçlü ve açık olmasının gerektiği, davacının başvurusu ile redde mesnet alınan 2012/54660 sayılı marka arasında 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi kapsamında benzerlik bulunmadığı, zira 2012/54660 sayılı markada başvuru konusu markadan farklı olarak şekil bulunduğu, çünkü Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2021/190 Esas, 2022/3946 Karar ve 24/05/2022 Tarihli, “…+şekil” – …+şekil” ibareli markalara yönelik verdiği kararında, şekil unsurları bakımından yaratılan farklılığın SMK’nın 5/1-ç maddesinin uygulanmasını engelleyeceği sonucuna varıldığı, başvuru markasında yer alan şekil unsuru ile mesnet markadaki şekil unsurlarının aynı olmaması nedeniyle her iki markanın 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi bağlamında benzer kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Diğer yandan davacının başvurusu ile redde mesnet alınan 2016/82700 sayılı marka arasında da 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesi kapsamında benzerlik bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira bilirkişi raporunda belirlendiği üzere bu markanın kapsamında bulunan mallar ile davacının başvuru konusu yaptığı markanın kapsamında bulunan mallar aynı değildir. Markaların kapsamlarında bulunan malların aynı olmaması da 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinin somut olaya uygulanmasını engelleyeceğinden, redde mesnet alınan bu marka yönünden de 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinin şartlarının bulunmadığı anlaşılmıştır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesindeki benzerlik olgusunun dar yorumlanması gerektiği yerleşik Yargıtay kararları ile de kabul edilmiş olup, bu hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde İlk Derece Mahkemesince varılan sonuç doğru bulunmamıştır.
Öte yandan 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesinde “Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar marka olarak tescil edilemez.” hükümlerine yer verilmiştir. Bir işaretin marka olabilmesini sağlayacak temel ölçü ve önkoşul, işaretin somut ayırt ediciliğe sahip olmasıdır. Diğer bir anlatımla, işareti gören ortalama tüketici kitlesinin, tescil kapsamındaki mallar veya hizmetler yönünden bu işareti marka olarak, yani bir ticari işletmenin mal ve hizmetlerini tanıtan ve diğer işletmelerin aynı tür mal ve hizmetlerinden ayırt edildiğini algılaması zorunluluğu bulunmaktadır.
556 sayılı KHK’nın 7/1-f bendi gereğince, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak markalar da tek başlarına tescil edilemezler. Burada kast edilen mutlak yanıltıcılık olup, marka sahibinin böyle bir niyetinin olup olmadığı önemli değildir. Şayet böyle bir tehlike ciddi biçimde varsa marka tescil edilmeyecektir. İşaretin yanıltıcı olup olmadığının tespitinde ise ortalama tüketicilerin dikkate alınması gerekmektedir. Davacının “…” ibareli markası, marka kapsamında bulunan tüm hizmetler yönünden kullanılması halinde, mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya üretim yeri, coğrafi kaynağı gibi konularda yanıltıcı olmadığı, zira markanın esas unsurunun “…” olduğu, davacının bu şekilde söz konusu markaya farklılık kazandırdığı anlaşılmış olup, mahkemece bu yöne ilişkin değerlendirmesi de doğru bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/07/2018 Tarih ve 2017/431 Esas – 2018/250 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile, … 2017-M-7665 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 269,85.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 238,45‬.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 25.500,00.TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 149,50.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 34,13.TL tebligat ve posta giderleri toplamından oluşan 2.145,73‬ TL yargılama gideri ve 31,40.TL başvurma harcı, 31,40.TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.208,53‬.TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.