Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1170 E. 2023/1090 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1170 – 2023/1090
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1170
KARAR NO : 2023/1090
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : 2021/20 E. – 2021/227 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/06/2021 tarih ve 2021/20 Esas – 2021/227 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2017/23611 sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunun, davalının 2011/100648 ve 2015/50086 sayılı markalarına dayalı olarak 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi uyarınca kısmen reddedildiğini, tescili istenen ibarenin müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu ve 2003 yılından beri tescilli bulunduğunu, o tarihten bu yana müvekkilinin mevcut ticaret unvanı ile tüketiciye hizmet verdiğini, bu nedenle söz konusu ibare üzerinde kullanımdan doğan hakkının bulunduğunu, müvekkilinin ayrıca 2012/09805 sayılı “… +şekil” markasının tescilli olduğunu, müvekkilinin markası ile ticaret unvanının aynı bulunduğunu, davalının hükümsüzlüğü talep edilen markalarının, müvekkilinin ticaret unvanından haksız olarak yararlandığını, SMK’nın 6/6. maddesi ile Paris Sözleşmesi’nin 8. maddesi uyarınca müvekkili ticaret unvanı ile aynı olan davalı markalarının hükümsüzlüklerinin gerektiğini ileri sürerek, davalı adına tescilli 2011/100648 ve 2015/50086 sayılı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket, süresi içinde davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının önceki kullanımlarına dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı, davacının ticaret unvanının … “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin, davalının hükümsüzlüğü talep edilen 2011/100648 sayılı “…” ibareli ve 2015/50086 sayılı “… …” ibareli markalarında da birebir mevcut bulunduğu, SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan korumanın fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsadığı, ticaret unvanı olan “…” ibaresinin yalnızca “çorap” emtiası için kullanıldığı, bu nedenle hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarından yalnızca 2015/50086 sayılı “… …” ibareli marka kapsamında yer alan 25. ve 35. sınıflardaki “çorap” emtiası bakımından hükümsüzlük koşullarının oluşacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının 2015/50086 sayılı markasının 25. sınıftaki “çoraplar” emtiası ile 35. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çoraplar malların bir araya getirilmesi hizmetleri(belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzen diğer yöntemler ile sağlanabilir).” ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin müşteri çevresince “…” ismiyle anıldığını ve piyasada bilinirlik kazandığını, “…” ibaresinin müvekkili tarafından uzun yıllardan beri kullanıldığını, müvekkilinin çorap imalatı ve satışı yaptığını, davaya konu hükümsüzlükleri istenen markaların başvuru tarihlerinden önceki tarihlere dayanan ticaret unvanına dayalı ve kullanımdan doğan hakkının bulunduğunu, bu nedenle dava konusu markaların hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin markasının ticaret unvanının aynısı olup, hükümsüzlüğü talep edilen markaların müvekkilinin ticaret unvanından haksız olarak yararlandığını, mahkeme kararının aksine müvekkilinin 2008,2009 ve 2010 yıllarında “…” markasını ciddi ve geniş bir şekilde kullandığını, dava konusu markaların başvuru tarihlerinin ise 2011 ve 2015 yıllarında yapıldığını, dolayısıyla müvekkil şirketin bu marka başvurularından önceki tarihlere dayanan kullanımından doğan hakkının bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dosyada mevcut ek bilirkişi raporunda, kök rapordaki markaların ayniyeti ve benzerliği ile markaların üzerinde kullanılacağı mal ve hizmetlerin ayniyeti /benzerliği üzerinde durulduğundan, kök rapordaki kanaatin değiştirilmediğinin açıkça belirtildiğini, öte yandan yine raporda, davacının önceki kullanımlarına dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmayacağınının da açıklandığını, kuruluşundan itibaren uzun süre “…” ibaresini marka yapmayan davacının, müvekkilinin “…” markasının bilinirliğinden yararlanma amacını taşıdığını, davacının, emtia aynılığı veya benzerliği yanında görsel, işitsel ve telaffuz bağlamında müvekkili markalarına yakınlaştığını, tanzim edilen bilirkişi raporunda, çorap emtiası bakımından hükümsüzlük koşulunun oluşacağı kanaatine varılmasının yerinde olmadığını, zira çorap emtiasının, koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç–dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler emtiası ile ayrılmaz bir bütün olduğunu, davacının markası ile müvekkilin markasının tekstil ürünü olması, aynı emtia sınıfları içerisinde ve aynı raflarda bulunması, hitap ettikleri ortalama tüketici ve hedef tüketiciler tarafından karıştırılma ihtimali de dahil olmak üzere iltibasa neden olabilecek derecede benzerlik bulunduğunun da ilk derece mahkemesi tarafından göz önüne alınmadığını, davacı markasının müvekkilinin bilinir (tanınmış) markasından istifade ederek haksız kazanç sağlayacağının da unutulmaması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı tarafça eskiye dayalı kullanım ve ticaret unvanına dayalı olarak dava konusu markaların hükümsüzlüğünün istenildiği, 6769 sayılı SMK’nın 6/3 maddesi uyarınca başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka vaya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusunun reddedileceği, aynı Kanunun 25/1. maddesi uyarınca bu halin aynı zamanda bir hükümsüzlük nedeni olduğu, ancak bu nedene dayalı hükümsüzlük kararı verilebilmesi için, söz konusu markanın ya da ticaret sırasında kullanılan işaretin, hükümsüzlüğü istenen markanın tescil başvurusundan önce, o işaretin hükümsüzlük isteyen tarafından uzun süredir, kesintisiz olarak kullanılması ve işarete belirli marufiyet/bilinirlik kazandırılması gerektiği, somut olayda dosya kapsamındaki delillerle, dava konusu markaların başvuru tarihleri olan 29.11.2015 ve 11.06.2015 tarihlerinden önce davacının “…” ibaresini ciddi ve geniş bir coğrafyada kullanarak bu ibareye belirli bir bilinirlik kazandırdığını ispat edemediği, dolayısıyla SMK’nın 6/3 maddesine dayalı iddianın yerinde olmadığı, buna karşılık davacının mevcut ticaret unvanının 2002 yılından beri tescilli olduğu, çekirdek kısmının “…” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin dava konusu markaların da asli unsurunu teşkil ettiği, şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulünün gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22.06.2017 tarih, 2016/1193 esas, 2017/4014 karar sayılı ilamının da bu yönde olduğu, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davacının ticaret unvanını çorap mallarında kullandığı, dava konusu 2011/100648 sayılı markanın kapsamında bu malların ya da benzerlerinin yer almadığı, 2015/50086 sayılı markanın kapsamında yer alan çorap mallarının, davacının ticaret unvanının kullanıldığı mallarla aynı, çorap mallarının satışına özgü mağazacılık hizmetlerinin ise benzer olduğu, dolayısıyla ilk derece mahkemesince 2015/50086 sayılı markanın sayılan mal ve hizmetler yönünden SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca hükümsüz kılınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, her ne kadar davalı tarafça sunulan uzman görüşünde uyuşmazlığın 556 sayılı KHK hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de dava tarihinde 6769 sayılı SMK’nın yürürlükte olması nedeniyle bu Kanun hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesinin gerektiği, zira anılan Kanunun geçici 1/1 maddesinde yalnızca marka başvurularının, başvuru tarihindeki mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılacağının düzenlendiği, hükümsüzlük davaları yönünden ise böyle bir düzenlemeye yer verilmediği, esasen 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi hükmü gözetildiğinde bu durumun sonuca da etkisinin olmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı ve davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan ve davalıdan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı ile davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdelerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.