Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1167 E. 2023/1194 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1167
KARAR NO : 2023/1194
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN VEKİLİ : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2021
NUMARASI : 2020/247 E. – 2021/158 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : FSEK’e Aykırılık Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat ile
Eski Hale Getirme

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/04/2021 tarih ve 2020/247 Esas – 2021/158 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili ile davalı Şirket arasında bila tarihli “Mimarlık Hizmetleri Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşme ile müvekkilinin, bedeli karşılığında davalıya ait taşınmaz üzerine yapılacak ticaret merkezinin mimari projelerini çizmeyi üstlendiğini, müvekkilinin sözleşmede belirtilen mimari projeleri hazırlayarak süresinde davalıya teslim ettiğini, ancak davalının, müvekkiline danışmadan, onun görüşünü ve onayını almadan proje dışı imalatlar yaptığını, bu hususun düzenleme şeklindeki noter tutanağı ile tespit edildiğini, davalı Şirketin, mimari projeyi fen ve sanat kurallarına aykırı olarak yaptığını, bu hususun ayrıca Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce de tespit edildiğini, değişikliklerin 31.12.2017 tarihinden sonra yapıldığını, 3194 sayılı yasanın geçici 16. maddesi uyarınca söz konusu yapının kaçak yapı sayıldığını, 17.02.2020 tarihli ihtarname ile projeye aykırı imalatın giderilmesinin ve müvekkiline tazminat ödenmesinin istenildiğini, davalının ihtarnameye olumsuz cevap verdiğini, FSEK’in 68/2 maddesi uyarınca, eserin hak sahibinin izni olmadan çoğaltılması halinde, izni alınmamış eser sahibinin, sözleşme olması durumunda isteyebileceği tutarın 3 kat fazlasını isteyebileceğini ileri sürerek, projeye aykırılığın giderilmesine, projeye aykırı yapılan ilave değişikliklerin FSEK’in 13 ve 66. maddeleri gereğince kal’ine/ref’ine (eski haline getirilmesine), FSEK’in 16, 68/2 ve 70.maddeleri gereğince, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 50.000.00-TL maddi tazminatın ve 100.000.00-TL manevi tazminatın 26.02.2020 olan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Şirket vekili, davacı tarafından sıradan bir yapıya ilişkin olarak proje çizildiğini, yapının eser olarak korunabilmesi için estetik nitelik taşıması gerektiğini, estetik nitelik taşımayan, sıradan yapılarda yapılacak değişiklikler için mimarın iznine gerek bulunmadığını, davacının iddia ettiği değişikliklerin bizzat davacının bilgisi, kontrolü ve taahhüdü altında, davacı tarafından imal edilmiş değişiklikler olduğunu, yapılan değişikliklerin yapının bütünlüğünü de bozmadığı gibi kullanım amacı bakımından zorunlu değişiklikler niteliğinde bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacıya ait mimari projenin FSEK m.2 kapsamında ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu, dosya içeriğinden hareketle, projenin uygulanması suretiyle ortaya çıkan yapının FSEK m.4 kapsamında mimari eser niteliğinde olmadığı, davalı tarafından davacıya ait mimari projede bir takım değişiklikler yapıldığı, ancak bunların, teknik ve yönetimsel gereksinimler dikkate alınarak ve binanın bütünlüğü, görünümü bozulmadan gerçekleştirildiği, dolayısıyla FSEK m.16/2 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davalı tarafından yapılan değişikliklerin davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarının ihlali niteliğinde olmadığı, eski hale getirme ve tazminat taleplerinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişilerin, mimari eser değerlendirmesi yapacak ehliyette olmadıklarını, bilirkişi kurulunun hatalı teşekkül ettirildiğini, yapının estetik niteliğe sahip olup olmadığı hususundaki değerlendirmeyi yapacak olan bilirkişi heyetinin arasında akademisyen mimar bulunması gerektiğini, denetime elverişli olmayan raporun hükme esas alınamayacağını, mahkeme kararında, mimari yapının sahibinin hususiyetini taşıması gerektiğinin, dava konusu yapının, diğer yapılar ile benzer olduğunun, bu sebeple yapının, mimari eser olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığının açıklandığını, bir yapının, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu anlamında mimari eser niteliğini haiz olabilmesi için tamamen özgün olmasının gerekmediğini, kendinden önceki eserlere benzemesinin, yapının güzel sanat eseri olmasına engel olmadığını, kaldı ki Yargıtay kararları gereğince bir ticaret merkezinin ticari fonksiyonu gereği, marjinal, absürt veya aykırı olamayacağının da göz önünde bulundurulması gerektiğini, mahkemece bu hususun hiç değerlendirilmediğini, tamamen kendine özgü olmasa da eser sahibinin fikrini yansıtan eserlerin de güzel sanat eseri olarak kabul edileceğini, davaya konu yapının da, mimari eser olduğunu, mahkemece, mimari projenin sahibinin hususiyetini taşıdığı, bu anlamda fikir ve sanat eseri olduğu kabul edilmesine rağmen fikir ve sanat eseri olan mimari projenin uygulanması ile elde edilen yapının “mimari eser” olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, zira mimari projenin uygulanmasının FSEK’in 22.maddesi anlamında çoğaltma sayıldığından, yapıda meydana gelen mimari projeye aykırı değişikliklerin mevcudiyeti halinde, eser sahibinin bunu engelleme hakkının bulunduğunu, bunun gibi FSEK’in 16. maddesinin de eser sahibine, mimari projeye aykırı değişiklikleri engelleme hakkı verdiğini, her ne kadar mimari yapıda yapılan değişikliklerin binanın bütünlüğünü, görünümünü bozmadan gerçekleştirildiği, yapılan değişiklikler ile binanın albenisinin arttığı ve boş alanların değerlendirildiği kabul edilmiş ise de Yargıtay kararlarına göre, mimari projeye aykırı olarak yapılan yapılarda değişikliğin meşru olarak görülebilmesi için bu değişiklikler ile binanın sağlamlaştırılmasının, bakım ve kullanım işlevinin arttırılmasının veya kolaylaştırılmasının, ömrünün uzatılmasının gerektiğini, yapının albenisinin arttırılması değerlendirmesinin sübjektif bir değerlendirme olduğunu ve böyle bir kriterin Yargıtay kararlarında yer almadığını, davalı tarafından yapılan değişikliklerin yukarıda sayılan amaçlara yönelik bulunmadığını, mahkeme tarafından davalı lehine maddi tazminat için 5.900,00 TL, manevi istemler için 5.900,00 TL vekalet ücretine hükmettikten sonra tekrar “maddi istemler” için 5.900,00 TL vekalet ücretine hükmedilerek 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüz nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile projeye aykırı değişikliklerin giderilmesi istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı tarafça, taraflar arasında düzenlenen mimarlık hizmetleri sözleşmesi kapsamında mimari proje hazırladıkları, davalının, davacı eser sahibinin iznini almadan proje dışı imalatlar yaptığı ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince de, davacıya ait mimari projenin ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu, projenin uygulanması suretiyle ortaya çıkan yapının mimari eser niteliğinde olmadığı, davalı tarafından davacıya ait mimari projede bir takım değişiklikler yapıldığı, ancak bunların, teknik ve yönetimsel gereksinimler dikkate alınarak ve binanın bütünlüğü, görünümü bozulmadan gerçekleştirildiği, davalı tarafından yapılan değişikliklerin davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarının ihlali niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
5846 sayılı FSEK’in 2/3.maddesine göre mimari projeler, sahibinin hususiyetini taşıması koşuluyla ilim ve edebiyat eseri niteliğindedir. Burada mimari proje ilim ve edebiyat eseri sayıldığından, eser sahipliği de bu proje üzerinde doğmakta olup, şayet projenin uygulandığı yapı(bina) aynı Kanun’un 4/3.maddesi anlamında güzel sanat eseri (mimari eser) vasfında değilse proje sahibi mimarın, bu yapı üzerinde bir hak sahipliği bulunmamaktadır. Nitekim bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin birçok kararında da vurgulanmıştır (Örneğin 2011/14054 E., 2012/1045 K.- 2014/4558 E., 2014/10892 K.- 2011/12553 E., 2013/14085 K.-2015/8620 E., 2016/4026 K. sayılı ilamlar).

Somut olayda da, davacı tarafından hazırlanan mimari projenin ilim ve edebiyat eseri niteliğinde bulunduğu, buna karşılık projenin uygulanması ile ortaya çıkan yapının ise güzel sanat eseri niteliğinde olmadığı ilk derece mahkemesince tespit edilmiş olup, mahkemenin bu tespitlerinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Buna göre, davacıya ait mimari projenin uygulanması suretiyle ortaya çıkan yapı, güzel sanat eseri niteliğinde bulunmadığından, davacının bu yapı üzerinde FSEK’ten kaynaklanan bir hakkı yoktur. Bunun dışında, davacıya ait mimari projenin değiştirildiği ya da bu projeden faydalanılarak yeni bir proje hazırlandığı da iddia ve ispat edilemediği gibi esasen dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da, söz konusu binanın 2 bodrum ve normal katlarının, davacı yanca hazırlanan ve ilgili belediyece tasdik edilen projeye göre yapıldığı açıklanmıştır. O halde ilk derece mahkemesince, davacının mimari projesi uygulanmak suretiyle yapılan yapının güzel sanat eseri niteliğinde bulunmadığı, dolayısıyla yapı üzerinde davacının FSEK’ten kaynaklanan bir hakkının olmadığı, davacının eser sahipliğinin, yalnızca hazırladığı mimari proje üzerinde bulunduğu, bu projenin değiştirildiğinin ya da bu projeden faydalanılarak yeni bir proje hazırlandığının da iddia ve ispat edilemediği, davacının projesi üzerinde herhangi bir tadilat projesi olmaksızın bizzat binanın kendisinde yapılan değişikliğin, İmar Kanunu hükümleri kapsamında değerlendirilebileceği, ancak FSEK hükümlerine dayalı bir hak sağlamayacağı, diğer bir deyişle binanın kendisinde yapılan değişikliğin, mimari proje üzerindeki eser sahipliğinden kaynaklanan haklara tecavüz teşkil etmeyeceği gözetilerek, davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Her ne kadar davacı tarafça, davaya konu yapının güzel sanat eseri (mimari eser) niteliğinde olup olmadığı hususunun içinde akademisyen mimar olan bir bilirkişi heyetince değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişi heyetinde, mimar bilirkişinin bulunması, söz konusu raporda yapılan değerlendirmelerin gerekçeli ve denetime elverişli olması karşısında, davacının anılan istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Öte yandan, somut uyuşmazlıkta 6100 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle düzenleme altına alınan davaların yığılması durumunun bulunduğu, dolayısıyla her bir talep yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince de buna göre üç ayrı vekalet ücretinin takdir edildiği gözetildiğinde, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da yerinde değildir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 21/04/2021 gün ve 2020/247 Esas – 2021/158 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yukarıda açıklanan nedenlerle REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.561,63 TL’nin düşümü ile kalan 2.291,78 TL harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Maddi tazminat talebi yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf kanun yoluna başvuranın aleyhine olacak biçimde hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesi uyarınca belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Manevi tazminat talebi yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf kanun yoluna başvuranın aleyhine olacak biçimde hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesi uyarınca belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacının projeye aykırılığın giderilmesi ve kal talepleri yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf kanun yoluna başvuranın aleyhine olacak biçimde hüküm kurulamayacağından ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
10-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 05/10/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/11/2023

Başkan V.

Üye

Üye

Katip