Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1151 E. 2023/1088 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1151 – 2023/1088
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1151
KARAR NO : 2023/1088
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2021
NUMARASI : 2020/191 E. – 2021/152 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/04/2021 tarih ve 2020/191 Esas – 2021/152 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2019/38053 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak bu başvuruya yaptığı itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edildiğini ve müvekkili başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin 2011 yılından beri ticaret unvanında yer alan “…” ibaresini kullanarak dünyaca ünlü markaların distribütörlüğünü yaptığını, “…” ibaresinin müvekkili Şirketin ortaklarının isimlerinin ilk hecelerinin birleştirilmesinden oluşturulmuş orjinal bir ibare olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman üretici bir firma olmadığını, “…” markalı/etiketli ürünler satmadığını, ancak ticaret unvanında geçen “…” ibaresini distribütörlük faaliyetlerinde ve özgün markaların bir arada satıldığı konsept mağazacılık faaliyetleri kapsamında kullandığını, davaya konu “…” markası altında distribütörlüğünü yaptığı markaları İstanbul ve Dalaman Havalimanları’nda satışa sunduğunu, yani tarafların markalarını birbirlerinden tamamen farklı mal ve hizmetlerde kullandıklarını, davalının söz konusu lokasyonlarda mağazasının da bulunmadığını, müvekkilinin online perakende mağazasını ziyaret eden tüketici ile davalının online mağazasını ziyaret eden tüketicinin de ürünler üzerinde farklı markalar görecek olması nedeniyle markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-2348 sayılı kararının iptaline ve müvekkilinin marka tescil başvurusunun kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı TÜRKPATENT vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili adına tescilli “…” markasının tanınmış marka olduğunu, aynı zamanda ticaret unvanının çekirdek kısmını da bu ibarenin oluşturduğunu, bu ibarenin çok sayıdaki marka tescili sayesinde seri marka hüviyeti kazandığını, taraf markalarının esas unsuru konumunda bulunan “…” ve “…” ibarelerinin ayırt edilemeyecek derecede benzer ibareler olduğunu, markaların karıştırılacağını, davacının, “…” markalarının gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu bilmesine rağmen davaya konu marka başvurusunda bulunmasının kötü niyetli bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının “…” ibareli marka başvurusu ile davalının “…” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, her iki markada belirgin asli unsurun …-… ibareleri olduğu, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde yargılama konusu mallar/hizmetlerde başvuru konusu işaret ile davalı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı oluşabileceği, yani markaların karıştırabileceği, bu açıdan SMK’nın 6/1 maddesindeki koşulların oluştuğu, davacı tarafın başvuru ibaresi üzerinde önceye dayalı ve gerçek hak sahipliği iddialarının kendi başvurusunun tescilini sağlamayı değil başkasının başvurusunu engelleyen hükümler olduğundan YİDK kararına etkisi görülmediği, davalının “perakendecilik/mağazacılık hizmetleri” açısından “tanınmış marka” korumasından yararlanmasının mümkün olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dava dilekçesinin ıslahı yoluyla genişletilen iddialarının değerlendirilmesi gerekirken mahkemece ıslah talebi hakkında karar verilmeden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, ıslah dilekçesiyle birlikte ileri sürülen piyasada birlikte var olma ilkesine göre iddiaları yönünden değerlendirilme yapılmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hatalı bir şekilde önceye dayalı kullanımla ilgili SMK md. 6/3 bağlamında değerlendirme yapıldığını, oysa anılan madde kapsamında bir iddialarının bulunmadığını, işbu davaya konu “… …” markasını, müvekkilinin 9 seneyi aşkın bir süredir markasal olarak kullandığını ve aynı zamanda ticaret unvanı da olan “…” kök unsurlu seri markalarının devamı niteliğinde olduğunu, bu kapsamda, ilgili mal ve hizmetler bakımından teşebbüs ile sıkı bağlantı kuran markayı teşkil eden işaretin, diğer marka ile uzun bir dönem boyunca piyasada çatışma yaşamaksızın birlikte var olması sonucunda, işbu markanın tescilinin piyasada birlikte var olma ilkesi gereğince engellenemeyeceğini, mahkeme kararındaki hatalı değerlendirmenin aksine 2011 yılından beri müvekkilinin kullanımında olan mezkur markanın, davalıya ait “…” ibareli markalar ile piyasada barışçıl şekilde birlikte var olma ilkesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin ortadan kalktığını, ancak mahkemece eskiye dayalı kullanımlarının hukuki mahiyetinin hatalı şekilde değerlendirildiğini ve bu kullanımların YİDK kararına etkisi olmadığından bahisle davanın reddine karar verildiğini, bilirkişi raporunda, işbu markanın tescili talep edilen 35. sınıftaki perakendecelik hizmetleri bakımından kullanımına ilişkin olarak sunulan delillerin ve delil listesinde belirtilen inceleme taleplerinin dikkate alınmadığını, bilirkişilerin hatalı ve eksik olarak yaptıkları değerlendirmenin aksine “…” ibaresi ile “…” ibarelerinin sadece ilk hecelerinin ortak olduğunu, bu markalar arasında işitsel bakımdan kısmi bir benzerlik yaratan ilk hece dışında yeterli benzerliğin bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira başvuruda yer alan “…” ibaresinin, gümrüksüz alışveriş anlamına geldiği ve ülkemizde de yaygın olarak bilindiği, dolayısıyla bu ibarenin ayırt edici olmadığı, buna göre başvurunun asli unsurunun “…” ibaresi olup, redde mesnet markalar karşısında görsel ve işitsel olarak bu ibarenin yeterli ayırt ediciliği taşımadığı, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu yönündeki ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu, birlikte var olma ilkesinin de karıştırılma tehlikesinin doğup doğmadığı değerlendirilirken dikkate alınması gereken bir unsur olduğu ve ilk derece mahkemesince markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunmadığının kabul edilmesi karşısında davacının bu yöne ilişkin istinaf itirazları yerinde olmadığı gibi esasen somut olayda başvuru konusu ibarenin, sürekli ve yoğun şekilde kullanılmak suretiyle ayırt edicilik kazandığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/09/2023

Başkan
¸E-İmzalıdır¸

Üye
¸E-İmzalıdır¸

Üye
¸E-İmzalıdır¸

Katip
¸E-İmzalıdır¸

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.