Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1143 E. 2021/1148 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2017
NUMARASI …

DAVA : Islahçı Hakkı Hükümsüzlüğü
….

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece, davacı şirket tarafından davalılar aleyhine 5042 sayılı Kanun kapsamında hukuka aykırılığın tespiti, tecavüzün önlenmesi, maddi-manevi tazminat davası açılmış ise de sunulan ve toplanan deliller kapsamında alınan 07.08.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu … çeşitlerinin, tescil ve ıslahçı hakkı başvuruları öncesi başka isimler altında satıldığının veya morfolojik tip ve yapılarının umumca bilindiğinin, bu durumun 5042 Sayılı Kanun’da belirtilen farklılık tanımı dışında kaldığının, aynı yasa kapsamında dava konusu … çeşitleri için yenilik kavramından bahsedilemeyeceğinin açıklandığı, buna göre 5042 sayılı Kanun kapsamında farklılık ve yenilik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, birleşen …… tescil sayılı … … ıslahçı haklarının hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı birleşen davalarda davalı vekili, mahkemece hükme esas alınan 07.08.2017 tarihli bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların değerlendirilmediğini ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, oysa söz konusu raporda yapılan değerlendirmelerin son derece hatalı olduğunu ve bu rapora dayalı olarak hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığını, dava konusu çeşitlerin ıslahçı hakkı başvurularının yurt dışında 2003 ve 2004 yıllarında gerçekleştirildiğini, yaklaşık 6 yıl süren testlerden sonra söz konusu çeşitlerin dünyadaki tüm çeşitlerden farklı olduklarının tescillendiğini, çeşitlerin Türkiye başvurusunda FYD testine sokulmadığını, yurt dışındaki testlerin yeterli görüldüğünü, buna rağmen bilirkişilerce söz konusu çeşitlerin farklı olmadıklarına ilişkin değerlendirme yapıldığını ve değerlendirmenin son derece hatalı olduğunu, ayrıca bilirkişi heyetince farklılık ve yenilik kavramının da kanunda düzenlenen anlamlarına aykırı olarak sözlük anlamları ile yorumlandığını, bilirkişi değerlendirmelerinin aksine dava konusu çeşitlerin yeni ve farklı olduklarını, … Mahkemesince yapılan delil tespiti sonucu düzenlenen raporun yargılama sırasında çürütüldüğünü ancak bilirkişi heyetince bu durumun da gözetilmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve asıl davanın kabulüne, birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Dairemizin 18.12.2019 tarih…. sayılı kararıyla, ilk derece mahkemesince birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenilen ıslahçı haklarının yeni olmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de ıslahçı hakkı için başvurunun yapıldığı tarihten geriye doğru yurt içinde bir yıl, yurt dışında dört yıl, ağaç ve asmalarda altı yıl öncesine kadar kullanım amacıyla hak sahibi tarafından veya onun rızasıyla satılmamış veya umuma sunulmamış ise çeşidin yeni kabul edilmesi gerektiği, bu konuda dosyaya sunulan 2003 yılına ait fatura ve gümrük belgelerinden, … aşı kalemi ithal edildiği anlaşılmakta ise de bu ürünlerin, asıl davaya dayanak çeşitler olduğuna dair herhangi bir bilginin söz konusu belgelerde yer almadığı, ayrıca, bu belgelerde ithalatçı olan şirketin, davacı ıslahçının temsilcisi olduğu ya da ıslahçının rızasıyla söz konusu ürünleri sattığı hususunun da dosya kapsamı ile ispat edilemediği, oysa, bir çeşidin yenilik niteliğinin ortadan kalkması için Kanun’da belirtilen sürelerden önce kullanım amacıyla hak sahibi tarafından veya onun rızasıyla satılması veya umuma sunulmasının gerektiği, dolayısıyla, birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenen ıslahçı haklarının yenilik niteliğini haiz olmadıklarının ispat edilemediği, asıl davada davacı şirkete ait çeşitlerin, 2000’li yılların başından itibaren ülkemizdeki çiftçilerce kullanıldığı, dolayısıyla asıl davaya dayanak çeşitlerin, başvuru veya rüçhan tarihinde herkesçe bilindiği, dolayısıyla farklılık kriterini haiz olmadıkları ve 5042 sayılı Kanun’un 52. maddesi kapsamında hükümsüzlükleri koşullarının oluştuğu, birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenilen ıslahçı haklarının, farklılık niteliğini haiz olmadıkları ve bu nedenle hükümsüzlükleri koşullarının oluştuğu anlaşıldığından, birleşen davaların kabulüne karar vermek gerektiği, asıl davada hükümsüzlüğü koşulları oluşan söz konusu ıslahçı haklarına dayanıldığı, bu ıslahçı haklarının hükümsüzlüğü koşulları oluştuğundan 5042 sayılı Kanun kapsamında sağlanan korumanın doğmamış sayılacağı, dolayısıyla asıl davada anılan Kanun kapsamındaki taleplerin yerinde olmadığı, her ne kadar haksız rekabete de dayanılmış ise de davalıların haksız rekabet teşkil eden bir eylemlerinin de ispat edilemediği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, asıl davanın reddine, birleşen davaların ise kabulüne karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 24/06/2021 TARİH VE….. SAYILI İLAMNIN ÖZETİ : Dairemiz kararının, asıl davada davacı, birleşen davalarda davalı Şirket vekilince temyizi üzerine anılan Yargıtay ilamı ile özetle, Anayasamızın 36. maddesinde de düzenleme konusu olan Adil Yargılanma İlkesinin bir gereğinin de, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde hukuki dinlenilme hakkına sahip olmak bulunduğu, HMK’nın 27.maddesinde, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduklarının ifade edildiği, hukuki dinlenilme hakkının kapsamında; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkı ile mahkemelerin, yapılan açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapması ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesinin bulunduğu, dosya içerisinde … 2.SHM’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasına tesadüf edilemediği, bu dosyaya sunulan raporlar itibariyle, …-… …’nin vekillerinin talebi üzerine delil tespiti yapıldığı, ancak, mahallinde yapıldığı ileri sürülen delil tespitinin hangi … sayılı taşınmazlar üzerinde gerçekleştirildiğini tevsik ve tespit edecek fen bilirkişisi raporuna tesadüf edilemediği gibi, delil tespitine kaç adet bilirkişinin katıldığı, delil tespit raporlarının tebliğ edilip edilmediği, rapora itiraz gelip gelmediği, bu hususun gerekçeli kararda da tartışılmadığı, bu dosyaya sunulan rapor örneklerinden de delil tespitinde bu dosya davacısının taraf olarak gösterilmediği, aleyhine delil tespit edilen taraf olarak Vitroplant isimli bir şirketin yer aldığı, delil tespit dosyasına rapor sunan bilirkişi …’ın 02.06.2014 tarihli raporunda; … ……. bahçesinden numune alındığı ve numunelerin … Ünv. Biyoteknoloji Merkezine teslim edildiği bilgisi yer almakta ise de, numunelerin ileride yapılacak itirazları karşılayabilmek adına mühürlü bir kaba alındığına ilişkin bir kaydın olmadığı, numune alma sırasında, bilirkişiye ağaçların gösterilerek DNA tespiti yapılmadan her bir ağacı tanımlayarak numune alımının yapıldığının söylendiği, raporun sonuç kısmında, ağaçların yaşı konusunda kendi içinde çelişkili ifadeler bulunduğu, ağaç yaşlarının bazı yerde 4-5, bazı yerde 14-15 olarak tanımlandığı, hangi köydeki/parseldeki ağaçların hangi yaşta olduğunu belirlemenin mümkün görülmediği, her şeyden önce hangi parseldeki hangi ağaçların hangi teknik veriye istinaden yaş belirlemesi yapıldığının raporda açık olmadığı, yine bu dosyada, numunelerin getirildiği araştırma merkezinde görevli … isimli bilim insanının teknik raporundan, …-… bahçesinden alınan numunelerin test edildiği ve DNA’larının davacı adına tescilli üç adet … ile aynı olduğunun tespit edildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar bilirkişi … raporunda çelişkili ifadeler yer alsa da, raporun sonuç kısmında “… bahçesinden, numune alınan ağaçların yaşının 4-5 yaşlarında olduğu” bilgisinin yer aldığı, Bölge Adliye Mahkemesince, buna rağmen ağaçların yaşının 14-15 olduğu ve davacı/birleşen dosya davalısı şirkete ait ıslahçı hakkı tescil tarihlerinden çok daha öncesinde ekilmiş ve bilinen bir ağaç çeşidi olduğu gerekçesiyle, birleşen dosya davalısının rapora yönelik ciddi itirazları da karşılanmaksızın birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan 22.01.2016 tarihli keşfe istinaden hazırlanan 21.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacının tescile bağlı haklarına karşı yenilik kırıcı olarak ileri sürülen … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasında bahsi geçen … Köyü 17, 18, 19 numaralı parsellerde dikili nektarinlerin yerinde olmadığı, … 1572 … sayılı taşınmazda halen var olan … ağaçlarından alınan numunelerin ise DNA’larının davacıya ait çeşitlerin DNA’larından farklı olduğunun tespit edildiği ve … raporundaki teknik verilerin aksinin ispatlandığı halde, Bölge Adliye Mahkemesince, bu raporla açık bir çelişki oluşturan, delil tespitinin dahi ne şekilde yapıldığı anlaşılamayan … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasına sunulan kendi içinde çelişkili …’a ait bilirkişi raporuna niçin üstünlük tanındığı açıklanmaksızın ve en azından raporlar arasındaki hukuki ve teknik çelişki giderilmeksizin birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin de doğru olmadığı, davacı/birleşen dosya davalısı vekilinin, … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasında delil tespitinin yapıldığı tarih itibariyle Google haritalarda alınan teknik veri itibariyle, 2006 yılı itibariyle … Köyü 17-18-19 … sayılı arazide her hangi bir ağacın ekili olmadığı 2014 yılı başında yapılan delil tespit tarihi itibariyle 14-15 yaşlı ağaç barındırmasının mümkün olmadığı ileri sürülmüş olup, bu itirazın da harita konusunda uzman teknik bilirkişi raporu ile doğruluğunun değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği, davacı/ birleşen dosya davalısı vekilinin, müvekkilinin Türkiye’deki ıslahçı belgelerini yurtdışındaki 2003 ve 2004 tarihli başvuru rüçhanlarına dayalı olarak gerçekleştirildiğini, yenilik kriterinin buna göre değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüş olup Bölge Adliye Mahkemesince bu hususta bir değerlendirme yapılmamasının da doğru görülmediği gerekçesiyle Dairemiz kararının asıl dosyada davacı birleşen dosyalarda davalı Şirket yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE :Asıl dava, ıslahçı hakkına tecavüzün önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen davalar ise ıslahçı haklarının hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davaların kabulüne dair karar verilmiş, bu kararı asıl davada davacı birleşen davalarda davalı vekilinin istinaf etmesi üzerine Dairemizce duruşmalı olarak istinaf incelemesi yapılmış, yapılan yargılama sonucunda Dairemizce de değişik gerekçe ile asıl davanın reddine, birleşen davaların kabulüne karar verilmiş, bu defa Dairemiz kararının asıl davada davacı, birleşen davalarda davalı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay Yüksek Dairesince de, özetlenen gerekçe ile Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay bozma kararının birinci bendi, adil yargılanma ilkesinin gereği olarak yargılamanın taraflarının hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hak kapsamında, yargılama ile ilgili tarafların bilgi sahibi olması, açıklama ve ispat hakkı ile mahkemelerin, yapılan açıklamaları dikkate alarak değerlendirme yapması ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesi gerektiği, dosya içerisinde … 2.SHM’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasının bulunmadığı, mahallinde yapıldığı ileri sürülen delil tespitinin hangi … sayılı taşınmazlar üzerinde gerçekleştirildiğini tevsik ve tespit edecek fen bilirkişisi raporuna tesadüf edilemediğinin, delil tespitine kaç adet bilirkişinin katıldığının, delil tespit raporlarının tebliğ edilip edilmediğinin, rapora itiraz gelip gelmediğinin, bu hususun gerekçeli kararda da tartışılmadığının görüldüğü, delil tespit dosyasına rapor sunan bilirkişi …’ın 02.06.2014 tarihli raporunda; … 1572 ve … Köyü 17-18 ve 19 no’lu parsellerde … bahçesinden numune alındığı ve numunelerin … Ünv. Biyoteknoloji Merkezine teslim edildiği bilgisi yer almakta ise de, numunelerin ileride yapılacak itirazları karşılayabilmek adına mühürlü bir kaba alındığına ilişkin bir kaydın olmadığı, numune alma sırasında, bilirkişiye ağaçların gösterilerek DNA tespiti yapılmadan her bir ağacı tanımlayarak numune alımının yapıldığının söylendiği, raporun sonuç kısmında, ağaçların yaşı konusunda kendi içinde çelişkili ifadeler bulunduğu, ağaç yaşlarının bazı yerde 4-5, bazı yerde 14-15 olarak tanımlandığı, hangi köydeki / parseldeki ağaçların hangi yaşta olduğunu belirlemenin mümkün görülmediği, her şeyden önce hangi parseldeki hangi ağaçların hangi teknik veriye istinaden yaş belirlemesi yapıldığının raporda açık olmadığı, yine bu dosyada, numunelerin getirildiği araştırma merkezinde görevli … isimli bilim insanının teknik raporundan, …-… bahçesinden alınan numunelerin test edildiği ve DNA’larının davacı adına tescilli üç adet … ile aynı olduğunun tespit edildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar bilirkişi … raporunda çelişkili ifadeler yer alsa da, raporun sonuç kısmında “… bahçesinden, numune alınan ağaçların yaşının 4-5 yaşlarında olduğu” bilgisinin yer aldığı, Bölge Adliye Mahkemesince, buna rağmen ağaçların yaşının 14-15 olduğu ve davacı/birleşen dosya davalısı şirkete ait ıslahçı hakkı tescil tarihlerinden çok daha öncesinde ekilmiş ve bilinen bir ağaç çeşidi olduğu gerekçesiyle, birleşen dosya davalısının rapora yönelik ciddi itirazları da karşılanmaksızın birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı hususlarına dayanmaktadır.
Dosya kapsamında … 2. SHM’nin … D.İş sayılı tespit dosyası bulunmamakla birlikte, birleşen Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2014/261 esas sayılı dosyasındaki dava dilekçesine ekli olarak, … 2. SHM’nin … D.İş sayılı tespit dosyasına sunulan ziraat mühendisi bilirkişi raporu sunulmuştur. Asıl dava davacısı tarafından dosyaya ibraz edilen 11.02.2015 tarihli dilekçenin ekinde de, söz konusu tespit dosyasındaki tespit tutanağı bulunmaktadır. Anılan delil tespitinin, asıl dosya davacısına değil, onun Türkiye’de satış yetkisi verdiği dava dışı şirkete karşı yapıldığı da gözetildiğinde, bu dosyada alınan raporun, davacıya tebliğ edilmeyeceği tabiidir. Bozma ilamında, tespitin hangi parselde yapıldığını gösteren fen bilirkişi raporuna tesadüf edilmediği, delil tespitine kaç bilirkişinin katıldığının ve rapora itiraz gelip gelmediğinin belli olmadığı, bu hususun gerekçeli kararda da tartışılmadığı belirtilmiştir. Oysa, bizzat davacı tarafından dosyaya sunulan tespit tutanağından, tespite yalnızca ziraat bilirkişisinin katıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tespite kaç bilirkişinin katıldığı açık olup, tespite fen bilirkişisi katılmadığından, fen bilirkişi raporunun dosyada olmaması da tabiidir. Yine yukarıda belirtildiği üzere, delil tespiti davacıya karşı yapılmadığından, bilirkişi raporunun davacıya tebliği ve onun tarafından itiraza uğraması da söz konusu değildir. Her ne kadar Yargıtay Yüksek Dairesinin bozma ilamında bu hususların tartışılmadığı belirtilmiş ise de Dairemizin önceki kararının 6. ve 7. sayfalarında, “Asıl davada davacı tarafça, anılan tespitin fen bilirkişisi olmadan ve söz konusu parsellerin yeri uzman bilirkişi tarafından tespit edilmeden gerçekleştirildiği, dolayısıyla tespit konusu bahçelerin doğruluğunun şüpheli olduğu, yeterli süre olmasına rağmen kendilerine tebligat yapılmadan yokluklarında tespit yapıldığı, alınan numunelerin koyulduğu torbaların mühürlenmediği, ziraat mühendisi bilirkişinin davalılar birleşen davada davacıların bahçelerinden haricen ve hukuk dışı olarak numune temin ettiği, keşif anında çekilen fotoğrafların mahkeme tarafından onaylanmadığı, 2004 tarihine kadar boş olan taşınmazlarda tespit tarihi olan 11.12.2013 tarihi itibariyle 14-15 yaşında ağaçlar olduğunun belirtildiği, bunun mümkün olamayacağı gerekçeleriyle söz konusu tespitteki bulgulara itiraz edilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki hakim huzurunda numuneler alınmış olup, esasen bu numunelerin hangi parsellerden alındığının somut uyuşmazlık yönünden bir önemi yoktur. Çünkü, çeşidin kullanılmaya başlanması herkesçe bilinme unsurunun tespiti için yeterli olup, bu çeşidin kullanıldığı taşınmazın ya da kim tarafından kullanıldığının sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Öte yandan, yeterli süre olmasına rağmen davacı tarafa tebligat yapılmayarak tespitin yokluğunda yapılması doğru değil ise de bu durum tek başına tespitte elde edilen maddi bulguların değerlendirilmesine engel olarak kabul edilmemelidir. Aynı kabul, tespitte çekilen fotoğrafların mahkeme tarafından onaylanmaması ya da alınan numunelerin mühürlü torbalara konulmaması için de geçerlidir. Zira, alınan numunenin mühürlü torbaya konulmaması, nitelikçe söz konusu numunenin bozulmasına yol açmamış ve alınan numune usulünce incelenebilmiştir. Akla gelebilecek bir diğer husus ise alınan numunenin mühürlü torbaya konulmaması nedeniyle numunenin değiştirilmiş olması ihtimalidir. Söz konusu numune bilirkişi tarafından alındığından ve ilgili laboratuvara da aynı bilirkişi tarafından teslim edildiğinden, numunenin değiştirilmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 276. ve 281. maddeleri kapsamında suç olarak düzenlenmiş olup, ilgili bilirkişi hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ya da bir ceza soruşturmasının yapıldığı yönünde herhangi bir bilgi dosya kapsamında yoktur. O halde sırf varsayıma dayalı olarak alınan numunenin, mühürsüz torbaya konulması nedeniyle değerlendirme dışı tutulması doğru değildir. Yine, bilirkişinin davalı birleşen dosyada davacıların bahçelerinden hukuka aykırı olarak numune aldığı yönündeki itirazları da aynı gerekçelerle yerinde değildir.” denilerek, davacının söz konusu tespite yönelik itirazları tek tek değerlendirilmiştir. Görüldüğü üzere Dairemizin önceki kararında davacının, … 2. SHM’nin … D.İş sayılı dosyasına yönelik tüm itirazları tartışılmış ve varılan kanaatin gerekçeleri açıklanmıştır. Gerçekten de önceki kararımızda da belirtildiği üzere çeşidin kullanılmaya başlanması herkesçe bilinme unsurunun tespiti için yeterli olup, bu çeşidin kullanıldığı taşınmazın ya da kim tarafından kullanıldığının sonuca bir etkisi bulunmadığından, tespite fen bilirkişisinin katılmaması bir eksiklik olarak değerlendirilmemiştir. Zira, ilgili numuneler hakim huzurunda alınmış ve usulüne uygun olarak incelenmişlerdir. Bu itibarla, tarafların adil yargılanma hakkının gereği olan hukuki dinlenilme haklarının ihlal edilmediği, ileri sürülen ve savunulan her iddia ve savunmanın gerekçeli olarak değerlendirildiği, … 2. SHM’nin … D.İş sayılı dosyasına hangi bilirkişinin katıldığının açık olduğu, bu hususta esasen taraflar arasında da bir uyuşmazlık olmadığı, tespit tutanağı ve bilirkişi raporunun taraflarca dosyaya sunulduğu, yargılamaya hakim olan ilkelerden birinin de HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi olduğu, buna göre hakimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü bulunduğu, tespit tutanağı ve bilirkişi raporlarının dosyaya sunulması karşısında artık sırf tespit dosyasının bulunmamasının bir eksiklik teşkil etmediği kanaatine varılmış, bu yönden bozma ilamına uyulmamıştır.
Yüksek Dairenin bozma ilamının 1 nolu bendinde belirtilen bir diğer bozma nedeni ise delil tespit dosyasına rapor sunan bilirkişi …’ın 02.06.2014 tarihli raporunda; ……… bahçesinden numune alındığı ve numunelerin … Ünv. Biyoteknoloji Merkezine teslim edildiği bilgisi yer almakta ise de, numunelerin ileride yapılacak itirazları karşılayabilmek adına mühürlü bir kaba alındığına ilişkin bir kaydın olmadığı hususudur. Bu durum Dairemizin de kabulünde olup, bozulan önceki kararımızda da vurgulandığı üzere, numunelerin mühürlü bir kaba konulmaması tek başına tespitte elde edilen maddi bulguların değerlendirilmesine engel olarak kabul edilmemelidir. Zira, alınan numunenin mühürlü torbaya konulmaması, nitelikçe söz konusu numunenin bozulmasına yol açmamış ve alınan numune usulünce incelenebilmiştir. Dairemizin önceki kararında belirtildiği üzere akla gelebilecek bir diğer husus, alınan numunenin mühürlü torbaya konulmaması nedeniyle numunenin değiştirilmiş olması ihtimalidir. Söz konusu numune bilirkişi tarafından alındığından ve ilgili laboratuvara da aynı bilirkişi tarafından teslim edildiğinden, numunenin değiştirilmesi, Türk Ceza Kanunu’nun 276. ve 281. maddeleri kapsamında suç olarak düzenlenmiş olup, ilgili bilirkişi hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ya da bir ceza soruşturmasının yapıldığı yönünde herhangi bir bilgi dosya kapsamında yoktur. Bu durumda, özellikle eldeki davanın niteliği ve ilgili numunelerin alındıkları ağaçların kesilmiş olmaları nedeniyle zeminde fiilen bulunmadıkları da gözetildiğinde, sırf varsayıma dayalı olarak alınan numunenin, mühürsüz torbaya konulmaması nedeniyle değerlendirme dışı tutulması doğru görülmemiştir. Diğer taraftan, hakim tarafından yapılan tespitte, tespit yapılan taşınmazlar üzerinde … ağaçlarının bulunduğu, bu ağaçlardan numune alındığı belirtilmiş olup, hakim huzurunda gerçekleştirilen tespitte elde edilen maddi bulgulara, bu tutanağın sahteliği ispat edilmediği sürece itibar edilmesi gerektiğinden, Dairemizce bu yönden de bozma ilamına uyulması yerinde görülmemiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamının 1 nolu bendinde belirtilen diğer hususlar ise … 2. SHM’nin … D. İş sayılı dosyasına rapor sunan …’ın 02.06.2014 tarihli raporunun sonuç kısmında, ağaçların yaşı konusunda kendi içinde çelişkili ifadeler bulunması, ağaç yaşlarının bazı yerde 4-5, bazı yerde 14-15 olarak tanımlanması, hangi köydeki/parseldeki ağaçların hangi yaşta olduğunu belirlemenin mümkün görülmemesi, hangi parseldeki hangi ağaçların hangi teknik veriye istinaden yaş belirlemesi yapıldığının raporda açık olmaması, numunelerin getirildiği araştırma merkezinde görevli … isimli bilim insanının teknik raporunda, …-… bahçesinden alınan numunelerin test edildiği ve DNA’larının davacı adına tescilli üç adet … ile aynı olduğunun tespit edildiğinin belirtilmesi, her ne kadar bilirkişi … raporunda çelişkili ifadeler yer alsa da, raporun sonuç kısmında “… bahçesinden, numune alınan ağaçların yaşının 4-5 yaşlarında olduğu” bilgisinin yer alması, Bölge Adliye Mahkemesince, buna rağmen ağaçların yaşının 14-15 olduğu ve davacı/birleşen dosya davalısı şirkete ait ıslahçı hakkı tescil tarihlerinden çok daha öncesinde ekilmiş ve bilinen bir ağaç çeşidi olduğu gerekçesiyle, birleşen dosya davalısının rapora yönelik ciddi itirazları da karşılanmaksızın birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmaması hususlarıdır. Oysa, tespit dosyasına … tarafından sunulan bilirkişi raporunda, ağaçların yaşı yönünden herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. Zira, bilirkişi raporunda açıkça, numune alınan … … …. nolu … ağaçların 14-15 yaşlarında olduğu, karşılaştırması yapılan davalılar … ve …’nin bahçesinden numune alınan ağaçların yaşının ise 4-5 olduğu açıklanmıştır. Buna göre bozma ilamında belirtildiği gibi, raporun kendi içinde bir çelişkisi söz konusu olmayıp, bu rapora göre numune alınan … … …….. yaşında, asıl dosyada davalı birleşen davada davacı olan … ve …’nin bahçelerindeki ağaçlar ise 4-5 yaşındadır. Yine ağaçların yaşının hangi teknik veriye göre tespit edildiğinin açık olmadığı belirtilmiş olup, esasen dosya kapsamında bulunan ve davacı tarafın talebi üzerine yapılan delil tespiti sonrası hazırlanarak Adana 2. SHM’nin … D.İş sayılı dosyasına ziraat mühendisi … tarafından sunulan 17.07.2013 tarihli raporda, … ve …’nin bahçesindeki ağaçların 2-3 yaşlarında oldukları belirtilmiştir. İşbu dosya kapsamında Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesince talimat yoluyla alınan ve ziraat mühendisi … tarafından hazırlanan 07.04.2016 bilirkişi raporunda da, asıl dosyada davalılar … ve …’nin bahçesindeki ağaçların 5-6 yaşlarında olduğu açıklanmıştır. Görüldüğü üzere hepsi ziraat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan üç ayrı bilirkişi raporundaki tespitler birbirlerini doğrulamaktadır. Gerçekten de, asıl dosyada davalılar … ve …’nin Adana ili … ilçesinde bulunan ve davacı tarafından ıslahçı haklarına tecavüz teşkil ettiği ileri sürülen ağaçların yer aldığı bahçelerde ilk olarak yapılan tespit sonrası … tarafından hazırlanan 17.07.2013 tarihli raporda ağaçların 2-3 yaşlarında olduğu, ziraat mühendisi … tarafından hazırlanan 04.06.2014 tarihli raporda aynı ağaçların 3-4 yaşlarında bulunduğu, son olarak … tarafından hazırlanan 07.04.2016 tarihli raporda ise bu ağaçların 5-6 yaşlarında olduğu açıklanmıştır. O halde, ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından kendi mesleki bilgileri çerçevesinde belirlenen ve birbirlerini teyit eden raporlardaki ağaç yaşlarına itibar edilmesi gerektiği kanaatine varılmış, bozma ilamında yer alan hangi köydeki/parseldeki ağaçların hangi yaşta olduğunu belirlemenin mümkün görülmediği, hangi parseldeki hangi ağaçların hangi teknik veriye istinaden yaş belirlemesi yapıldığının raporda açık olmadığı yönündeki tespite iştirak edilmemiştir. Dairemizce 14-15 yaşında olduğu belirtilen ağaçlar ise davalılar … ve …’nin bahçesindeki ağaçlar değil, hakim huzurunda uzman bilirkişi … tarafından numune alınan bahçelerdeki ağaçlardır. Bu itibarla tekraren belirtmek gerekir ki; ziraat mühendisi bilirkişi … tarafından hazırlanan raporda, ağaçların yaşı konusunda bozma ilamında açıklandığı gibi bir çelişki olmayıp, numune alınan … … … 1572 … ile … Köyü 17,18,19 … ağaçların 14-15 yaşında, buna karşılık asıl dosyada davalılar … ve …’nin bahçesindeki ağaçların ise 4-5 yaşında olduğunun söz konusu raporda açıklandığı, davalıların bahçesindeki ağaçların 3-4 yaşlarında olduğuna ilişkin bilirkişi …’ın tespitlerinin, dosya kapsamında alınan diğer iki raporla da doğrulandığı, Dairemizce de bu kapsamda numune alınan bahçedeki ağaçların yaşının 14-15 olduğu yönündeki bilirkişi raporuna itibar edildiği, diğer bir deyişle ağaçların yaşının uzman bilirkişinin, kendi mesleki bilgisi kapsamında belirlenebileceğinin kabul edildiği ve buna göre değerlendirme yapıldığı, birleşen dosya davalısının rapora yönelik itirazlarının da Dairemizin önceki ilamının 6. ve 7. sayfalarında ayrıntılı olarak değerlendirildiği anlaşılmakla, bu yönden de Dairemizin önceki kararında direnilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamının iki nolu bendinde, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan 22.01.2016 tarihli keşfe istinaden hazırlanan 21.03.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacının tescile bağlı haklarına karşı yenilik kırıcı olarak ileri sürülen … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasında bahsi geçen … Köyü 17, 18, 19 numaralı parsellerde dikili nektarinlerin yerinde olmadığı,…. sayılı taşınmazda halen var olan … ağaçlarından alınan numunelerin ise DNA’larının davacıya ait çeşitlerin DNA’larından farklı olduğunun tespit edildiği ve … raporundaki teknik verilerin aksi ispatlandığı halde, Bölge Adliye Mahkemesince, bu raporla açık bir çelişki oluşturan, delil tespitinin dahi ne şekilde yapıldığı anlaşılamayan … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasına sunulan kendi içinde çelişkili …’a ait bilirkişi raporuna niçin üstünlük tanındığı açıklanmaksızın ve en azından raporlar arasındaki hukuki ve teknik çelişki giderilmeksizin birleşen davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı açıklanmış ise de Dairemizin önceki kararının 7. sayfasında, “İlk derece mahkemesince, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin tespit tarihinden yaklaşık iki yıl sonra mahallinde yaptırılan keşifte, söz konusu ağaçların zeminde bulunmaması da varılan kanaati değiştirmez. Çünkü, dosyada mevcut tespit raporunda belirtildiği üzere söz konusu … ağaçlarının ekonomik ömrü 12-15 yıl olup, tespit tarihinde 13-14 yaşında olduğu belirtilen ağaçların iki yıl içinde sökülmüş olmaları mümkündür.” gerekçesine yer verilerek, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan 22.01.2016 tarihli keşif sonrası hazırlanan raporun, Dairemizce varılan kanaati değiştirmeyeceği belirtilmiştir. Yine, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı dosyası kapsamında … tarafından hazırlanan raporda bir çelişkinin bulunmadığı da yukarıdaki paragraflarda açıklanmıştır. O halde, bozma ilamında belirtilen, …’a ait bilirkişi raporuna niçin üstünlük tanındığının gerekçeli kararda açıklanmadığı gerekçesi yerinde olmadığı gibi esasen Dairemiz kabulüne göre iki rapor arasında da bir çelişki yoktur. Çünkü, davacının talebi üzerine yapılan delil tespiti sonrasında ziraat mühendisi bilirkişi … tarafından hazırlanan 17.07.2013 tarihli raporda, şeftali ve … çeşitlerinin ekonomik yaşlarının takriben 12-15 yıl olduğu belirtilmiş, Dairemizce itibar edilen ziraat mühendisi … tarafından hazırlanan rapor da, 29.04.2014 tarihinde yapılan tespit sonrası hazırlanmış olup, bu raporda numune alınan … ağaçlarının 14-15 yaşlarında olduğu açıklanmıştır. … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ise bu tarihten yaklaşık iki yıl sonra 22.01.2016 tarihinde keşif yapılmıştır. Dolayısıyla, 29.04.2014 tarihinde 14-15 yaşında olduğu belirlenen … ağaçlarının, ekonomik ömürlerinin 12-15 yaş olduğu gözetildiğinde, 22.01.2016 tarihinde sökülmeleri dosya kapsamındaki verilerle uyumludur. Nitekim, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesine sunulan ziraat mühendisi bilirkişi raporunda bu konuda açıklık olmamakla beraber fen bilirkişisi … tarafından sunulan 05.02.2016 tarihli raporda da, … mahallesi 17,18 ve 19 nolu parsellerde yer alan narenciye fidanlarının, … ağaçları sökülerek onların yerine dikildiği açıklanmış olup, bu tespit de Dairemizce varılan kanaati teyit etmektedir. Bu itibarla, bozma ilamının iki nolu bendinde açıklanan gerekçe yönünden de bozma ilamına uyulması mümkün görülmemiştir.
Bozma ilamının üç nolu bendinde, … 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.İş sayılı delil tespit dosyasında delil tespitinin yapıldığı tarih itibariyle Google haritalardan alınan teknik veri itibariyle, 2006 yılında … Köyü 17-18-19 … sayılı arazide her hangi bir ağacın ekili olmadığı, 2014 yılı başında yapılan delil tespit tarihi itibariyle 14-15 yaşlı ağaç barındırmasının mümkün bulunmadığı ileri sürülmüş olup, bu itirazın da harita konusunda uzman teknik bilirkişi raporu ile doğruluğunun değerlendirilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesine yer verilmiştir. Esasen bu husus ta Dairemizin önceki kararında değerlendirilmiştir. Önceki kararda da açıklandığı üzere, davacı tarafça google haritalarına dayanılmış ise de bu görüntülerin resmi bir vasfı olmayıp, Dairemizce …’na yazılan yazıya verilen cevaptan, 2003-2018 yılları arasında söz konusu parsellere ilişkin uydu görüntüsünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre ülkemiz tarımı için oldukça önemli olan ve çok sayıda çiftçiyi etkileyecek böyle bir uyuşmazlıkta, sahteliği ispat edilmemiş … Sulh Hukuk Mahkemesi’nce gerçekleştirilen tespitteki maddi bulgulara ve mahallinde inceleme yapan uzman ziraat mühendisi bilirkişinin ağaçların yaşına ilişkin tespitine itibar edilmesi gerektiği kanaatine varılmış, herhangi bir resmi vasfı olmayan google haritalarına dayalı olarak söz konusu delillerin aksinin kanıtlanamayacağı kabul olunmuştur. Kaldı ki yukarıda da açıklandığı üzere, yenilik kırıcı numunelerin hangi parsellerden alındığının da önemi olmadığı gözetildiğinde, bu yönden de Dairemizce önceki kararda direnilmiştir.
Dairemiz kararının bozulmasına ilişkin bozma ilamının dört nolu bendinde yer son gerekçe ise davacı tarafça, Türkiye’deki ıslahçı belgelerini yurtdışındaki 2003 ve 2004 tarihli başvuru rüçhanlarına dayalı olarak gerçekleştirildiği, yenilik kriterinin buna göre değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince bu hususta bir değerlendirme yapılmamasıdır. Ancak, bu bozma nedeninin dosya kapsamı ile uyuşmadığı açıktır. Zira, Dairemizin önceki kararının 6. sayfasında, “İlk derece mahkemesince birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenilen ıslahçı haklarının yeni olmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de yukarıda belirtildiği üzere ancak ıslahçı hakkı için başvurunun yapıldığı tarihten geriye doğru yurt içinde bir yıl, yurt dışında dört yıl, ağaç ve asmalarda altı yıl öncesine kadar kullanım amacıyla hak sahibi tarafından veya onun rızasıyla satılmamış veya umuma sunulmamış ise çeşidin yeni kabul edilmesi gerekmektedir. Bu konuda dosyaya sunulan 2003 yılına ait fatura ve gümrük belgelerinden, … aşı kalemi ithal edildiği anlaşılmakta ise de bu ürünlerin, asıl davaya dayanak çeşitler olduğuna dair herhangi bir bilgi söz konusu belgelerde yer almamaktadır. Ayrıca, bu belgelerde ithalatçı olan şirketin, davacı ıslahçının temsilcisi olduğu ya da ıslahçının rızasıyla söz konusu ürünleri sattığı hususu da dosya kapsamı ile ispat edilememiştir. Oysa, bir çeşidin yenilik niteliğinin ortadan kalkması için Kanun’da belirtilen sürelerden önce kullanım amacıyla hak sahibi tarafından veya onun rızasıyla satılması veya umuma sunulması gerekmektedir. Dolayısıyla, birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenen ıslahçı haklarının yenilik niteliğini haiz olmadıklarının ispat edilemediğinin kabulü gerekmekte olup, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü yerinde değildir.” gerekçesine yer verilerek, asıl davadaki ıslahçı haklarının yenilik kriterini haiz olup olmadığı değerlendirilmiş ve söz konusu ıslahçı haklarının yeni olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durumda, bozma ilamının dört nolu bendine uyulması mümkün görülmemiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar çerçevesinde; … Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası kapsamında mahallinde yapılan tespitte elde edilen bulgulara itibar edilmesinin gerektiği, bu bulgular gözetildiğinde, asıl davada davacı şirkete ait çeşitlerin, 2000’li yılların başından itibaren ülkemizdeki çiftçilerce kullanıldığı, dolayısıyla asıl davaya dayanak çeşitlerin, başvuru veya rüçhan tarihinde herkesçe bilindiği, buna göre asıl davaya dayanak olan ve birleşen davalarda hükümsüzlüğü istenilen ıslahçı haklarının, başvuru veya rüçhan tarihinden önce herkesçe bilindikleri, dolayısıyla farklılık kriterini haiz olmadıkları ve 5042 sayılı Kanun’un 52. maddesi kapsamında hükümsüzlükleri koşullarının oluştuğu, asıl davada ise hükümsüzlüğü koşulları oluşan söz konusu ıslahçı haklarına dayanıldığı, bu ıslahçı haklarının hükümsüzlüğü koşulları oluştuğundan 5042 sayılı Kanun kapsamında sağlanan korumanın doğmamış sayılacağı, dolayısıyla asıl davada anılan Kanun kapsamındaki taleplerin yerinde olmadığı anlaşıldığından, Dairemizce bozma ilamına uyulmamış, önceki kararda direnilmesine ve önceki hükmün aynen kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Dairemizin 18.12.2019 tarih …. karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davacı-birleşen davalarda davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 27.12.2017 gün ve ….Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca asıl davada alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcının, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 426,95.TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 367,65TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl davada davacıya iadesine,
5-İlk derece mahkemesince asıl davanın reddi nedeniyle maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davalı taraf yararına iki ayrı vekalet ücretine hükmedildiğinden ve bu karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmadığı için davacı yararına usulü müktesep hak doğduğundan Dairemizin önceki kararı tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca maddi tazminat talebi yönünden 3.931,00.TL vekalet ücreti ile manevi tazminat talebi yönünden yönünden 3.931,00.TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 7.862,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine,
6-Asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Birleşen Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/27 esas sayılı dosyasındaki davanın kabulü ile, davalı adına tescilli … sayılı …….sayılı … … çeşitlerinin ıslahçı haklarının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden SİLİNMELERİNE,
9-Harçlar Kanunu uyarınca bu dava yönünden alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından, davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 29,20.TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 30,10 TL harcın, birleşen davada davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına
10-Birleşen davada davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin önceki kararı tarihinde yürürlükte bulanan AAÜT gereğince hesaplanan 3.931,00.TL maktu vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
11-Davacılar tarafından bu dava yönünden ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücretinden ibaret yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
12-Birleşen Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/261 esas sayılı dosyasındaki davanın kabulü ile, davalı adına tescilli…… çeşitlerinin ıslahçı haklarının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve sicilden SİLİNMELERİNE,
13-Harçlar Kanunu uyarınca bu dava yönünden alınması gereken 59,30.TL maktu karar ve ilam harcından, davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 25,20.TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 34,10 TL harcın, birleşen davada davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına
14-Birleşen davada davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin önceki kararı tarihinde yürürlükte bulanan AAÜT gereğince hesaplanan 3.931,00.TL maktu vekalet ücretinin birleşen davada davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
15-Davacılar tarafından bu dava yönünden ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
16-Asıl ve birleşen davalar yönünden yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
17-Davacı-birleşen davalarda davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan toplam 107,70.TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı-birleşen davalarda davalıya iadesine,
18-İstinaf aşamasında duruşma açıldığından ve birden fazla duruşma yapıldığından, Dairemizin önceki kararı tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin, asıl davada davacı birleşen davalarda davalıdan tahsili ile asıl davada davalılar birleşen davalarda davacılara verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı yapılan açık yargılama sonucunda 29/09/2021 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/10/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip