Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1136 E. 2023/1033 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1136 – 2023/1033
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1136
KARAR NO : 2023/1033
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2021
NUMARASI : 2020/231 E. – 2021/107 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/03/2021 tarih ve 2020/231 Esas – 2021/107 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2019/27781 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusunun, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı itirazı üzerine Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, bu karara yaptıkları itirazın ise YİDK tarafından kısmen haklı bulunarak “geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” açısından başvurunun tescil edilmesine, 43. sınıftaki diğer hizmetler yönünden ise itirazın reddine karar verildiğini, YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu, 43.sınıfta talep edilen tüm mal ve hizmetler açısından markanın tesciline karar verilmesi gerektiğini, YİDK kararı verilirken müvekkilinin eskiye dayalı kullanımının göz ardı edildiğini, “…” ibareli markaların 30 yılı aşkın süredir “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakımı ( kreş) hizmetleri, Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” alanında hizmet veren tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin 43.sınıfta tescilli markalarından sonra davalı şirketin 2016/12527, 2010/57015, 2009/51786 no’lu markalarını tescil ettirdiğini, davacının otelcilik faaliyetleri kapsamında hizmet verdiğini, davacının “…” ibareli marka başvurusunun ilk kez 2000 yılında yapıldığını, dava konusu marka başvurusunun seri marka niteliği taşıdığını, müvekkilinin önceki markalarının 43.sınıfta tescilli olduğunu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarına göre seri markalara ilişkin marka başvurularının SMK m.6/1’in istisnası olarak nitelendirildildiğini, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, “…” ibaresinin Eski Yunan mitolojisindeki önemli tanrıçılardan biri olduğunu, ”…” ibaresinin ise ABD Illinois eyaletinde bir yerleşim yeri anlamına geldiğini, markaların işitsel ve kavramsal olarak farklı olduğunu, davacı markasının turizm sektöründe öncü tanınmış bir marka bulunduğunu, itiraz sahibinin farklı sektörlerde faaliyet gösterdiğini, davacı markalarının ilk tescilinin 2000 yılına dayanması, davalı şirket markaları ile uzun süredir birlikte var olmasına rağmen dava konusu marka başvurusuna itiraz edilmesinin kötüniyet göstergesi olduğunu, davacının www…..com alan adının sahibi bulunduğunu ve “…” markasını sosyal medyada da aktif bir şekilde kullandığını ileri sürerek, 2020-M-5494 sayılı YİDK kararının “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakım ( kreş) hizmetleri, Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” yönünden iptaline, 2019/27781 sayılı başvuru markasının 43.sınıfın reddedilen kısmını da kapsayacak şekilde tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davacının marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, markaların asli unsularını oluşturan “…” ve “…” ibareleri arasında güçlü görsel, işitsel benzerlik olduğunu, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimalinin yüksek bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili, müvekkili markaları ile davacı başvurusu arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış marka olduğunu, tüketicilerin markaların sahibi olan firmalar arasında ticari, idari ve ekonomik bir ilişki olabileceği yanılgısına düşebileceğini, davacı tarafın seri marka iddialarının yerinde olmadığını, seri marka yaratılırken başkalarının tescilli markalarına yanaşılmaması, onların asli ve ayırt edici unsurlarının kullanılmaması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerle redde mesnet markaların kapsamlarındaki hizmetlerin aynı, aynı tür ve benzer oldukları, redde mesnet markaların esas unsurunu “…” ibaresinin, davacıya ait başvurunun esas unsurunu ise “…” ibaresinin oluşturduğu, davaya konu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesiminin en azından bir kısmının “…” ve “…” ibarelerinin işaret ettiği anlamsal karşılıkları bilemeyeceği, bu ibareleri anlamsız yabancı kelimeler olarak algılayacakları, ortalama tüketici kesiminin markaların başlangıç kısmına diğer kısımlarına göre daha çok meylettiği ve markaların başlangıç kısımlarını daha çok zihninde tutarak tüketici tercihlerini belirlediği, bu hale göre daha önce redde mesnet “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davacıya ait “…” esas unsurlu markayı aynı/aynı tür hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, bu markayı redde mesnet markalardan biri zannedebileceği, redde mesnet markaların serisi niteliğinde yeni bir marka olarak algılayabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davacının 2000/00261 sayılı “… …” markası ile dava konusu “… …” markasının esas unsurları olan “…” ibaresinin aynı olduğu, davacının 2000/00261 sayılı “… …” markasının 43.sınıfta yer alan “Barınma hizmetleri, geçici barınma için yer ayırtma hizmetleri, geçici barınma için kiralama hizmetleri, barınma yerleri (otel, motel) hizmetleri, otel rezervasyonları hizmetleri, otel hizmetleri (geçici barınma), motel hizmetleri (geçici barınma), turist evleri (barınma ve yer ayırma) hizmetleri”ni kapsadığı ve bu hizmetlerinYargıtay tarafından benimsenmiş müktesep hak kriterlerine göre dava konusu marka başvurusunda yer alan 43.sınıf kapsamında “Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” ile aynı ve aynı tür hizmetler olduğu, dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” ile davacının önceden tescilli 2000/00261 sayılı “… …” markasının kapsamında yer alan hizmetlerin aynı ve/ya aynı tür olmadığı, başka bir deyişle önceki tarihli marka kapsamındaki hizmetlerin davaya konu hizmetleri kapsamadığı, müktesep hak müessesesinin yargı kararları ile oluşturulmuş hukuki bir kurum olduğu ve istisnai bir müessese bulunduğu nazara alındığında, istisnaların dar yorumlanması ilkesi gereği, önceki tarihli marka kapsamındaki hizmetlerin davaya konu hizmetleri kapsaması gerektiğinden hareketle bu kurumun şartlarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” ile “Geçici konaklama hizmetleri ” nin aynı/aynı tür hizmetler olarak değerlendirilemeyeceği, çünkü adı geçen hizmetlerin farklı ihtiyaçları karşıladığı anlaşıldığından davacının 2000/00261 sayılı markasının dava konusu marka başvurusundan çıkartılan hizmetler bakımından müktesep hak oluşturduğu iddiasının yerinde olmadığı, davacıya ait müktesep hak iddiasına mesnet 2012/83871 sayılı markası 25.02.2015 tarihinde, 2016/81169 sayılı markası ise 13.12.2017 tarihinde tescil edildiği, bu markaların tescil tarihleri ile dava konusu marka başvuru tarihi arasında 5 yıldan daha az süre bulunduğu, dolayısıyla dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle davacıya ait önceki tarihli bu markaların hali hazırda hükümsüzlük tehdidi altında bulundukları gözetildiğinde, bu markaların da müktesep hak iddiasına mesnet markalar olamayacakları, davacı taraf marka işlem dosyasında her ne kadar 1984 yılından itibaren “…” markasını aktif olarak kullandığını iddia etse de, marka işlem dosyasında davacının bu markayı tescilsiz olarak davaya konu “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” üzerinde fiilen kullandığını ispat eder nitelikte belge ibraz etmediği, eldeki davaya konu “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” üzerinde davacının “…” markasını uzun süreli olarak ve markasal etki doğuracak şekilde kullandığını ispatlayamadığı, bu nedenle bu hizmetler bakımından redde mesnet markalarla birlikte var olma koşullarının somut olayda oluşmadığı, dolayısıyla davacının önceki tarihli tescilsiz kullanımları iddiasından kaynaklı nisbi tescil engelinin bertaraf edilemeyeceği, davalı şirketin kötüniyetli olarak dava konusu marka başvurusuna itiraz ettiği iddiasının da somut olayda nispi tescil engelini bertaraf edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, bilirkişi raporuna yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını ve eksik hazırlanmış bilirkişi raporu üzerinden hüküm kurulduğunu, müvekkilinin reddedilen sınıflarda yıllardır hizmet verdiğini, “…” markasının 40 yıla yakın süredir otelcilik sektöründe hizmet verdiğini, hükme esas alınan bilirkişi incelemesinde seri marka iddialarının dikkate alınmadığını ve müvekkiline ait markalardan yalnızca “… …” markasının incelendiğini, müvekkilinin yiyecek ve içecek sağlanması hizmetlerini de uzun yıllardır sunduğunu, buna ilişkin delillerinin dosyaya ibraz edildiğini, yapılan benzer sınıf değerlendirmesinin de Yargıtay görüşüne açıkça aykırı olduğunu, müvekkiline ait … ibareli markaların, marka işlem dosyasına da sunulduğu üzere 40 yıldır 43. sınıfta yer alan tüm mal ve hizmetler bakımından aktif olarak kullanıldığını, Yargıtay içtihatları da gözetildiğinde 43. sınıftaki mal ve hizmetlerin birbirlerini tamamladıkları ve aynı türde kabul edilmeleri gerektiğini, müvekkilinin yeme-içme yönünde hizmet sunmaya devam edebileceğinin davalı tarafından açıkça belirtildiğini, bunun da birlikte var olma (co-exıstence) ilkesine uygun olduğunu, kararda co-exıstence ilkesinin eksik ve yanlış değerlendirildiğini, müktesep hak değerlendirmesinin de hatalı yapıldığını, müvekkilinin eskiye dayalı hakkının göz ardı edildiğini, müvekkili başvurusunun seri marka niteliği taşıdığını, markaların sektörel farklılıkları da göz önüne alındığında markalar arasında benzerliğin yok denecek kadar az olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel ve işitsel olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, zira markaların asli unsurları arasında yüksek düzeyli görsel ve işitsel benzerlik olduğu, önceki tarihli markanın müktesep hak teşkil edebilmesi için kapsamının genişletilmemesinin gerektiği, somut olayda da süre yönünden müktesep hakka dayanak teşkil edebilecek davacının önceki tarihli 2000/00261 sayılı markasının kapsamında yalnızca 43/2. sınıf hizmetlerin yer aldığı, dolayısıyla ancak bu hizmetler yönünden müktesep hak oluşturduğu, her ne kadar 43. sınıf hizmetlerin tamamı arasında benzerlik bulunduğu ve bu hizmetler yönünden de müktesep hakkın bulunduğu ileri sürülmüş ise de müktesep hak değerlendirmesi yapılırken SMK’nın 6/1 maddesi anlamında bir benzerlik incelemesi yapılamayacağı, çünkü her şeyden önce böyle bir değerlendirme yapmanın yasal dayanağının olmadığı, zaten müktesep hak (seri marka) kurumunun hukukumuza Yargıtay kararları ile girdiği, bu kararlarda da açıkça önceki markanın kapsamının genişletilmemesinin seri markanın şartlarından biri olarak kabul edildiği, önceki tarihli markanın, kapsamındaki mal ve hizmetlerin SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzeri mal ve hizmetler yönünden de müktesep hak teşkil edeceğinin kabulü halinde markanın tekliği ilkesi zedeleneceği gibi yargı kararı ile hukukumuza giren müktesep hak (seri marka) kurumunun kapsamının da amacının ötesinde genişleyeceği, dolayısıyla davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının yerinde bulunmadığı, yine davacı iddialarının aksine mahkemece, davacının dayandığı tüm markalarının seri marka değerlendirilmesinde dikkate alındığı, somut olayda birlikte var olma koşullarının da gerçekleşmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.