Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1133 E. 2023/1140 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1133 – 2023/1140
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1133
KARAR NO : 2023/1140
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI : 2019/221 E. – 2020/119 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/07/2020 tarih ve 2019/221 Esas – 2020/119 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin tütün sektöründe faaliyet gösteren, alanında lider bir firma olarak … gibi tanınmış markaların sahibi olduğunu, bunlardan “…” markasının, Türkiye pazarına ilk olarak 1994 yılında girdiğini, Ağustos 2019 itibariyle %12.7’lik pazar payı ile en büyük sigara markası olduğunu, “…” markasının aynı zamanda … nezdinde tanınmış marka olarak tescilli bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2018/28037 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın diğer davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun, müvekkiline ait “…” ibareli markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, dava konusu başvurunun kapsamında 35. sınıf hizmetlerin bulunduğu düşünüldüğünde, başvuruda yer alan “…” ibaresinin tanımlayıcı nitelikte olduğunu, başvurunun asli unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, davalı Şirketin sistematik olarak müvekkiline ait tanınmış “…” markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer marka başvurularında bulunduğunu, davalı Şirketin uzun yıllardan beri müvekkiline ait tanınmış “…” markalarına ayırt edilemeyecek derecede benzer marka başvurularında bulunan dava dışı … isimli şirketin de kardeş şirketi olduğunu, … aleyhine ikame edilen ve sonuçlanması beklenen hükümsüzlük davasının sonuçlarını bertaraf etmek adına davalı Şirketin kurulduğunu, sigaranın özellikle “Kahve, kakao, çaylar, biralar, meyve suları, alkollü içecekler” gibi emtia ile yakın bağlantısı dikkate alındığında, YİDK tarafından verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-6504 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, bu nedenle müşteri kitlesi tarafından markaların karıştırılmayacağını, davacı tarafın tanınmışlık ile ilgili iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkiline ait marka ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin olmadığını, müvekkili başvurusunun esaslı unsurunun “… …” olduğu halde davacı markalarının esaslı unsurunun ise sadece “…” ibaresinden oluştuğunu, davacının “… ” markasının North Carolina eyaletinde bir şehir adı olduğunu, bu markanın bir kişi adıyla ilgisinin bulunmadığını, taraf markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de farklı olduğunu, müvekkili Şirket başvurusunun esaslı unsurunu teşkil eden “… …” ibaresinin, müvekkil adına tescilli bulunduğunu ve davacının beş yılı aşan bir sürede bu tescile ses çıkarmadığından sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markalarının tamamının spesifik olarak “sigara ve tütün mamulleri, kibritler” emtiasına özgülenmiş olup dava konusu başvurunun ise 35. sınıfta yer alan hizmetleri kapsadığı, iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtia benzerliği kriteri somut uyuşmazlıkta gerçekleşmediğinden, SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında bir iltibas tehlikesinin söz konusu olmadığı, davacı yanın tütün ve tütün mamullerinde tanınmış markalarının esas unsurunun “…” şeklinde olduğu, dava konusu markanın ise bir bütün olarak “… …’S …” şeklinde bulunduğu, davacının tanınmış “…” markasının dava konusu sonraki başvuruda aynen yer aldığı, ancak dava konusu markanın asli unsurunun “… …’s” şeklindeki ibarenin bütünü olduğu, markada yer alan “…” ibaresi, tali nitelikte bir kullanımı haiz olmakla birlikte 35. sınıf hizmetler açısından doğrudan tanımlayıcı olmadığı, dolayısıyla dava konusu markanın bütün olarak “… …’s …” şeklinde algılanacağı, “… …” ibaresinin bir bütün olarak doğrudan kişi adı algısı yarattığı, davacı yanın markalarının tanınmışlığı bulunan tütün mamulleri emtiasının piyasaya arzlarının dahi çeşitli yasal düzenlemelere bağlı, belli kriterleri olan özellikli bir ürün grubu olduğu, dolayısıyla farklı bir hizmet sektörü olan mağazacılık alanında “… …” ibaresinden oluşan dava konusu marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, bu ibareyi, hiç tereddütsüz olarak davacı markalarıyla link kuracak şekilde akıllara getirmeyeceği, başka bir ifadeyle dava konusu markanın tescilinin, davacının tanınmış markasının sahip olduğu “kimliğin” kaybolmasına neden olmayacağı, davacı markasının sulanmasına neden olmayacağı, tüketici algısında tek başına “…” ibaresinden oluşan markaların halen davacı markası ile birlikte anılabileceği gerçeğiyle birlikte dava konusu markadaki gibi bir başvurunun, davacın markasından bir imaj temini sonucu doğurmayacağı, davacının itibarına zarar verici nitelikte olmayacağı, bu nedenlerle SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesindeki koşulların somut olayda oluşmadığı, davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde dava dışı … Ticaret A.Ş ile davalı şirket arasında organik bir bağlantı bulunması ve dava dışı şirket ile davacı şirketin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2018/202 Esas sayılı dosyasına konu “… …” ibareli markaların hükümsüzlüğüne ilişkin aralarında husumet bulunmasının eldeki davaya konu marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ispatlamaya yeter olmadığı, nitekim söz konusu davanın sonucunda hükümsüzlük iddiasının reddine karar verildiği, söz konusu davanın davacı lehine kesinleştiğine ilişkin bilgi ve belge ibraz edilmediği, YİDK kararının denetiminin söz konusu karar tarihi itibariyle mevcut maddi ve hukuki olgular çerçevesinde yapılması gerektiği, bu nedenle YİDK karar tarihi itibariyle mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığından kötüniyet iddiası yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesi tarafından ilk adımda sınıfsal benzerliğin tespitinin gerektiği, bu yoksa iltibas incelemesinin sona ereceği yaklaşımının sergilenmiş olup, bu yaklaşımın isabetsiz bulunduğunu, nihai kıstasın tüketici algısı ve bu algı kapsamında doğan karıştırılma ihtimali olduğundan, iki markanın arasındaki benzerlik ne derece yüksek olursa karıştırılma ihtimalinin doğması için gerekli görülen sınıfsal benzerlik derecesinin o oranda düşeceğini, bu nedenle SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında aranan şartların tamamı incelenmesinin, birisi bakımından kanaate varıldığı anda
incelemenin durdurulmasından kaçınılmasının gerektiğini, ilk derece mahkemesinin SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında yürüttüğü incelemenin hatalı olduğunu, müvekkili ile özdeşleşen “…” ibaresinin, dava konusu başvuruda da asli unsur olarak kullanıldığını, “…” ibaresinin İngilizce bir kelime olup, Türkçe’de beyefendi anlamına geldiğini, dolayısıyla ilk derece mahkemesinin “…” ibaresinin dava konusu marka başvurusunu ayırt edici kıldığı yönündeki gerekçesinin yerinde bulunmadığını, öte yandan her ne kadar “…” ve “… …” ibareleri İngilizce konuşulan ülkelerde bilindik bir isim olarak algılansa da, ortalama bir Türk tüketicisinin “…” ibaresini bir şahıs ismi olarak algılamayacağını, aksine tanınmış bir sigara markası olan “…” ibaresi ile ilişkilendireceğini, yine başvurudaki “…” ibaresinin de tanımlayıcı olduğunu, buna göre dava konusu “… …” markasının müvekkili tarafından oluşturulan “…” esas unsurlu markaların serisi olarak algılanabileceğini, 34. sınıfta yer alan tütün ürünleri ile 28, 29, 30, 32 ve 33. sınıflardaki emtia arasındaki ilişkinin göz ardı edildiğini, SMK’nın 6/4. ve 6/5. maddesi kapsamında da eksik ve hatalı değerlendirme yapıldığını, somut olayda anılan hükümlerde öngörülen koşulların da gerçekleştiğini, dava dışı …’nın yeni bir şirket adına aynı marka başvurularını yeniden gerçekleştirerek yasal sürecin
sonuçlarından kaçınmaya çalışmasının kötü niyeti ispat ettiğini, müvekkilinin markasının birebir
aynısını ihtiva eden davaya konu markanın davalı tarafından tesadüfen seçilmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında 34. sınıf malların yer aldığı, dava konusu başvurunun ise 35/01-04. sınıf hizmetlerle, 28.,29.,30.,32. ve 33. sınıf malların satışına özgülenmiş 35. sınıf perakendecilik hizmetlerini kapsadığı, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere taraf markalarının kapsadıkları mal ve hizmetler arasında bir benzerlik olmadığı, dolayısıyla SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, davacı markalarının tütün ve tütün mamulleri ürünlerinde tanınmış olduğu, ancak bu tanınmışlığın 35. sınıftaki hizmetlere sirayet etmeyeceği, diğer bir deyişle işaretler arasındaki benzerlik derecesi ve davacı markalarının tanınmış olduğu sektör ile 35. sınıf hizmetler arasında bir ilişki bulunmaması gözetildiğinde SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının da ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.