Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1131 E. 2023/1031 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1131
KARAR NO : 2023/1031
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2021
NUMARASI : 2020/123 E. – 2021/102 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/03/2021 tarih ve 2020/123 Esas – 2021/102 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 08.01.2019 tarihinde 2019/01628 başvuru numarasıyla “…” ibaresinin tescili için marka başvurusu yaptığını, davalı Şirketin 35. sınıfta tescilli olan 2018/57108 sayılı “…” ibareli markasına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın kısmen yerinde görüldüğünü ve 35. sınıftaki bir kısım hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarıldığını, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, “…” ibareli başvuruda ana unsurun “…”, yardımcı unsurun “… …” olduğunu, kısmi red nedeni olarak gösterilen markada ise ana unsurun “…”, yardımcı unsurun “en iyi yolculukların ortak yönü” ibaresinden oluştuğunu, dolayısı ile markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, redde mesnet markaya konu mal ve hizmetin … olduğunu, bu itibarla mal ve hizmetlerin de aynı olmasının söz konusu bulunmadığını, karıştırılma ihtimali kriterleri doğrultusunda marka örnekleri birlikte incelendiğinde, markaların görsel, biçimsel, anlamsal ve işitsel benzerliğinden söz etmenin mümkün olmadığını, taraf markalarındaki esas unsurlar ve tamamlayıcı unsurların farklı olduğunu, … nezdinde 35. sınıfta tescil edilmiş, içinde “…” ibaresi geçen davalı … … firmasına tescilli olmayan başka markaların da mevcut bulunduğunu, davaya konu başvurunun, müvekkili firmanın paydaşı olduğu şirketin markası ile seri marka oluşturduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-2439 sayılı kısmi red kararının iptaline ve “…” ibaresinin 35. sınıfta müvekkili firma adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, taraf markalarının bütün olarak bıraktıkları izlenim göz önüne alındığında, göze çarpan ve ortalama tüketicinin hafızasında kalan kısmının “…” sözcüğü olduğunu, ortalama tüketici üzerinde bıraktıkları toplu intiba yönünden de markalar arasında benzerlik bulunduğunu, Markalar Dairesince başvuru konusu markanın mal/hizmet listesinden çıkarılan 35. sınıftaki mal/hizmetlerin, itiraza mesnet markanın mal/hizmet listesinde de aynen yer aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvurudan çıkarılan hizmetlerle redde mesnet markanın kapsamında yer alan hizmetlerin aynı/aynı tür hizmetler oldukları, karşılaştırılan markalarda müşterek olarak yer alan “…” ibaresinin; Türkçe olduğu, bir gemi veya uçağın gidiş yönü, izleyeceği yol, görüş veya tutuma göre gidilen, izlenen yol anlamlarına geldiği, “…” ibaresinin ticari hayatta sıklıkla kullanıldığı, “…” ibaresi ile başlayan ve “…” ibaresinden oluşan çok sayıda tescilli markanın bulunduğu, 35. sınıfın 01., 04., 05. alt sınıfları açısından “…” ibaresinin zayıf düzeyde ayırt ediciliğe sahip olduğu, taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davaya konu hizmetlerin gündelik hizmetler olmadıkları, bir kısmının iş profesyonellerine hitap eden hizmetler oldukları, günlük ve sıradan ürünlere nazaran görece daha pahalı bulundukları, dolayısıyla bu hizmetlerin günlük, sıradan ve ucuz ürünlere hitaben nispeten daha dikkatli ve bilinçli bir tüketici kesimine hitap ettiği, karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 2020-M-2439 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, istinafa konu mahkeme kararının aksine taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, taraf markalarında göze çarpan ve ortalama tüketicinin hafızasında kalan kısmın “…” sözcüğü olduğunu, bu ibarenin tescili talep edilen mal/hizmetlerde zayıf karakterli bir ibare olmayıp ayırt ediciliği yüksek bir ibare niteliği taşıdığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markalarının bütün olarak bıraktıkları izlenim göz önüne alındığında, göze çarpan ve ortalama tüketicinin hafızasında yer alan kısmın … sözcüğü olduğunu, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde bırakılan intiba yönünden benzer markalar bulunduğunu, hizmet sınıflarının da aynı olduğunu, bu nedenle karıştırılma ve iltibas ihtimalinin bulunduğunu ve 6769 Sayılı Kanunun 6/1 maddesi uyarınca tescil talebinin reddinin hukuka uygun olduğunu, yerel mahkeme kararında davacı markası için “…” kelimesinin ayırt edici unsur, müvekkili markası için ise “…” ibaresinin ayırt edici unsur olduğunun kabul edildiğini, ancak bu kabulün yerinde olmadığını, müvekkili markasının ayırt edici ve asli unsurunun “… …” ibaresi değil “…” ibaresi olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin 08.01.2019 tarihinde 2019/01628 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 35. ve 37. sınıflarda yer alan hizmetlerin olduğu, başvurunun ilanına davalı Şirketin 2018/57108 sayılı “…” ibareli markaya dayalı olarak itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK’nın 6/1 maddesine dayalı itirazın kısmen kabulü ile 35. sınıftaki bir kısım hizmetlerin başvuru kapsamından çıkarılmasına karar verildiği, davacının bu karara yönelik itirazının ise YİDK’in 18.03.2020 tarih, 2020-M-2439 sayılı kararıyla reddedildiği, kararın 23.03.2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Buna göre davaya konu uyuşmazlık, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığıdır.
6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvurunun kapsamından 35/01,04. sınıf hizmetlerle 9. sınıf malların satışına özgü 35/05. sınıf perakendecilik hizmetleri çıkarılmıştır. Redde mesnet 2018/57108 sayılı markanın kapsamında da 35. sınıf hizmetler yer almakta olup, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler, redde mesnet markanın kapsamında aynen yer aldığından emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmiştir.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru “…” ibareli olup, başvuruda başkaca bir unsura yer verilmemiştir. Başvuruda yer alan “…” ibaresi, “sergi, gösteri, fuar, teşhir” anlamlarına gelip, ayırt ediciliğe katkısı yoktur. Yine Türkiye anlamına gelen “…” ibaresi de ayırt edici olmadığından dava konusu başvurunun asli unsuru “…” ibaresidir. Redde mesnet marka ise “…” ibareli olup, bu hali ile redde mesnet markanın asli unsuru da “…” ibaresidir. Zira, bu ibare dışında başvuruda yer alan ibareler tanımlayıcı ya da ayırt edicilikte geri planda kalmaktadırlar. Öte yandan başvuruda yer verilen şekil unsuru da tali unsur konumundadır. Buna göre gerek dava konusu başvurunun gerekse de redde mesnet markanın asli unsuru “…” ibaresinden oluşmaktadır. İlk derece mahkemesinin kabulünün aksine bu ibare 35. sınıf hizmetler yönünden düşük ayırt edici de değildir. Çünkü her ne kadar ticaret hayatında sıklıkla kullanılan bir ibare ise de 35. sınıf hizmetleri tasvir eden ya da tanımlayan bir ibare olmayan “…” ibaresinin ayırt edici olduğunun kabulü gerekmektedir. Öte yandan, 35. sınıf hizmetlerin tüketicileri ortalama tüketiciler olup, yüksek bir özen ve dikkat seviyesine sahip değildirler. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak tüketiciler üzerinde bıraktıkları genel intiba yönünden ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğu kanaatine varılmıştır. O halde ilk derece mahkemesince, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yerinde olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalıların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 03/03/2021 gün ve 2020/123 Esas – 2021/102 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 215,45 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4- Davalı … ile davalı … kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesine göre belirlenen 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … ile davalı … tarafından ilk derece mahkemesi yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı … ile davalı … peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalılara ayrı ayrı iadesine,
9-İstinaf aşamasında davalı … ile davalı … tarafından ayrı ayrı 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olarak yapılan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalılara ayrı ayrı verilmesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip