Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1129 E. 2023/1137 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1129 – 2023/1137
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1129
KARAR NO : 2023/1137
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2020
NUMARASI : 2019/256 E. – 2020/291 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/11/2020 tarih ve 2019/256 E. – 2020/291 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, tütün sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin tanınmış “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, Türkiye’de ilk kez 1973 yılında tescil edilen “…” markasının tanınmış marka olarak tescil edildiğini ve dünya genelinde tanındığını, davalı şirketin “…” ibaresinin marka olarak tescili için davalı kuruma başvurduğunu, başvurunun 32 ve 33. sınıf mallar ile 35(05). sınıf perakendecilik hizmetleri kapsamında 29 ve 30. sınıf malların satışı hizmetleri ve 43. sınıf hizmetler yönünden yayınına karar verildiğini, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa davalı markasının müvekkilinin markasına ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, markada “…” ibaresinin diğer ibarelerden ayrışacak şekilde ve daha büyük puntolarla yazıldığını, “…” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalının kardeş şirketinin uzun yıllardır müvekkili markasıyla benzer marka başvurularında bulunduğunu, dava konusu markanın iltibasa sebebiyet vereceğini, tüketicilerin müvekkilinin tanınmış markasıyla bağlantılı olduğu yanılgısına düşebileceğini, başvurunun müvekkilinin markasından haksız yarar sağlayacağını, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin de benzer olduğunu, markanın tescili halinde tabelalarda da kullanılabileceğini, bunun da SMK’nın 6/5. maddesi anlamında imaj transferine sebep olabileceğini, tanınmışlık nedeniyle de başvurunun tüm sınıflarda reddinin gerektiğini, başvurunun kötüniyetle yapıldığını, eski tarihli “… …” ibareli markaların sahibi davalı şirket olmadığından kazanılmış hak iddiasının doğru olmadığını, bu markaların hükümsüzlüğü talebiyle dava açtıklarını, söz konusu davayı sürüncemede bırakmak için dava konusu başvurunun yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 22.08.2019 tarih ve 2019-M-6656 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraf markaları ile kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin benzer olmadığını, müvekkilinin markasını davacının markasından değil bir İngiliz siyasetçi ve devlet adamının isminden esinlenerek oluşturduğunu, markalar benzer olmadığından SMK’nın 6/4. maddesinin uygulanamayacağını, 6/5. madde koşullarının da oluşmadığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkilinin kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkili markaları aleyhine açılan hükümsüzlük davaları reddedilmiş olup kararın henüz kesinleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davaya konu YİDK kararı ile aynı zamanda başvuru kapsamından daha önce SMK’nın 5/1-ç maddesi uyarınca reddedilen bir kısım malların başvuruya iadesine de karar verilmişse de, bu kısım bakımından davacının dava ehliyetinin bulunmadığı ve eldeki davanın konusunun da bu hizmetler olmadığı, davacı yanın markalarının tamamı spesifik olarak 34. sınıftaki “sigara ve tütün mamulleri, kibritler” emtialarına ilişkin iken davaya konu marka başvurusunun 32, 33, 35 ve 43. sınıf faaliyetlerine ilişkin olduğu, söz konusu mal ve hizmetler ile davacı markaları kapsamındaki emtialar arasında doğrudan bir ilişki kurulmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla tamamen farklı ihtiyaçlara dönük, farklı tüketici kitlelerini hedef alan (tütün mamulleri yalnızca belirli bir yaş (18) ve üzeri yetişkinlere hitap etmekte olup tüketicilerin bilgilenme seviyelerinin yüksek olduğu, bununla birlikte davaya konu başvurunun tescil sınıflarının ise daha geniş tüketici kitlesine hitap ettiği), özellikle sunum, satış ve dağıtım kanalları birbirlerinden bambaşka olan, birbirleri yerine ikame edilemeyen veya birbirlerini tamamlamayan emtialar oldukları, hal böyleyken taraf markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetler arasında bir benzerlik bulunmamakta olup iltibas ihtimalinin ilk şartı olan emtia benzerliği kriterinin somut uyuşmazlıkta gerçekleşmediği, davacının tütün ve tütün mamüllerinde tanınmış markasının başvuruda aynen yer aldığı, ancak dava konusu markanın asli unsurunun, her ne kadar “…” ibaresine göre daha büyük yazılmış ise de, “… …’s” şeklindeki ibarenin bütünü olduğu, markada yer alan “…” ibaresi tali nitelikte bir kullanıma haiz olmakla birlikte 35. sınıf hizmetler açısından doğrudan tanımlayıcı olmadığı, davaya konu markayı bir bütün olarak algılayan tüketicilerin davacı markasını aklına getirmeyeceği, başvuru markasının bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, bu bütünsel algıda da davacı markalarından yeterince uzaklaştığı, tanınmış markaların tanınmışlığının bulunduğu mal ve hizmet sınıflarının ötesinde bir korumaya haiz olduğu noktasında bir tereddüt bulunmamakla birlikte tanınmış markanın bu korumadan yararlanabilmesi için sonraki markadaki kullanımın da tanınmış marka ile herşeyden evvel benzerlik gösterecek nitelikte bir algı oluşturması gerektiği, ayrıca karşılaştırılan farklı sınıflar arasında bir ilişki kurulmasının mümkün olup olmamasının yanında sonraki markada başkaca ayırt edici vasfı bulunan ibareler olmaksızın birebir/ayırt edilemeyecek düzeyde benzer kullanımın varlığının da önem teşkil ettiği, halbuki somut olayda davalı markasının bütün olarak “…” şeklinde somut ve farklı bir kavrama işaret eder nitelikte olduğu, özellikle tütün sektöründe faaliyet gösteren markaların, tüketici algılarında yalnızca ilgili tütün mamulleri ile özdeş algılar yarattığı ve tüketicinin farklı mal ve hizmet gruplarında, daha önce tütün mamullerinde karşılaştığı markalara benzer işaretler ile karşılaştıklarında, bir ilişkilendirme eğiliminde olması için mezkur ilişkinin salt sözcük unsurunun ötesinde çok daha yoğun bir şekilde aranmasının gerektiği, somut olayda ise dava konusu markanın gerek görsel bütünlüğü gerekse de yarattığı kavramsal farklılık ile birlikte sicilde kayıtlı sair “…” ibareli markaların varlığı, “…” kelimesinin aynı zamanda bir isim oluşu da göz önüne alındığında, davacı markalarının itibarına, ayırt ediciliğine zarar vermeyeceği, ondan haksız yarar sağlamayacağı, imaj transferi ihtimalinin bulunmadığı, genel olarak davacı markalarının sulanması sonucunu doğurmayacağı ve bu nedenlerle SMK 6/4 ve 6/5. maddesindeki koşulların somut olayda oluşmadığı, kötüniyetin ispatlanamadığı, müktesep hakka mesnet gösterilen önceki tarihli markaların dava dışı başka bir tüzel kişiye ait olduğu, davalı şirkete ait marka başvuru tarihinden en az 5 yıl önce tescil edilmiş, hükümsüzlük tehdidi altında bulunmayan, fiilen kullanılarak tüketici nezdinde belli bir imaj oluşturan, asli unsuru itibariyle davaya konu marka başvurusu ile benzer ve davaya konu mal ve hizmetleri kapsayan önceki tarihli tescilli markası bulunmadığından müktesep hak iddiası yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, SMK’nın 6/1. maddesi koşullarının oluştuğunu, tütün mamülleriyle 33. sınıf malların ve 43. sınıftaki hizmetlerin benzerliğine ilişkin mahkeme kararlarının bulunduğunu, SMK’nın 6/4-5 maddesi koşullarının da oluştuğunu, başvurunu kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, zira markalar arasında emtia ve işaret benzerliği şartının gerçekleşmediği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.02.2020 tarih ve 2019/3614 E.-2020/1257 K. sayılı ilamında davacının 34. sınıftaki markasıyla 43. sınıfta tescilli “…” ibareli markanın emtia ve işaret yönünden benzer bulunmadığı, somut uyuşmazlık yönünden dosya arasında bulunan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda taraf markaları kapsamındaki emtialar arasında doğrudan bir ilişki kurulmasının mümkün olmadığının, birbirleri yerine ikame edilemeyen ve birbirlerini tamamlamayan emtialar olduklarının belirtildiği, davacı vekili 34. sınıftaki sigara ürünleri ile özellikle 33. sınıftaki alkollü içecekler arasında emtia benzerliği bulunduğunu ileri sürmüş ise de, alkollü içeceklerin satışı yönünden ilgili tüketicinin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğunu, aynı dikkat seviyesinin bilirkişi raporunda belirtildiği gibi sigara tüketicileri yönünden de geçerli olduğu, sigara ve alkollü içecekler arasında var olduğu iddia edilen ilişkinin dolaylı olup zorunlu olmadığı, işaret benzerliği yönünden ise yukarıda belirtilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararında tanımlayıcı nitelikteki “… (yaşlı)” ve “… (ev)” ibarelerinin davaya konu markanın farklılaşması için yeterli bulunduğu, somut uyuşmazlıkta başvuruda kullanılan “…” ibaresinin Cambridge Dictionary’deki açıklamaya göre “Birleşik Krallık’ta resmi olarak saygı duyulan veya yüksek sosyal statüye sahip bir adamın adından önce kullanılan bir unvan” olduğu, bu hali ile davacının Amerika menşeli sigarasını değil, Birleşik Krallıktaki bir insanı çağrıştırdığı, böylece, başvurunun anlamsal olarak davacının markasından yeterince farklılaştığı, başvuruya gören ve davacının itiraza mesnet markasını bilen tüketicilerin bunların farklı ticari kaynaktan geldiğini derhal ve ilk bakışta algılayabilecekleri, taraf markaları benzer bulunmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa etkisinin bulunmadığı, başvurunun kötüniyetle yapıldığının da kanıtlanmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 28/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.