Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1116 E. 2021/1068 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 27/06/2019 tarih ve … sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflarca istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin 1987 yılından bu yana Türkiye geneline yayılmış bayilikleri vasıtasıyla eğitim ve öğretim araçlarını üreterek piyasaya arz ettiğini, aynı gruba bağlı … Yayınları, … Yayınları isimli firmalarının bulunduğunu, bu şirketlerin yanı sıra … ibaresini ticaret unvanı, işletme adı ve marka olarak tescil ettiren müvekkilinin sektörde tanınmış olduğunu, aynı sektörde faaliyet gösteren, aynı tüketici kitlesine hitap eden davalının …numaralı 16. sınıfta tescilli müvekkiline ait marka hakkına tecavüz edecek şekilde eğitim ve öğretim araçları üreterek satışa arz ettiğini, davalının haksız şekilde eğitim ve öğretim araçlarında “… YAYINLARI” ibaresini kullandığını, davalının basiretli tacir gibi davranmadığını, davalı eylemlerinin haksız rekabete ve marka hakkına tecavüze yol açtığını ileri sürerek, davalı eyleminin markaya tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine, tecavüz meni, ref-i talebiyle birlikte 5.000,00.-TL maddi, 20.000,00.-TL manevi tazminatın, haksız fiil tarihinden itebaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 30.04.2019 havale tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 68.374,04 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin … ismiyle 2013 yılından bu yana ticari faaliyette bulunduğunu, davacıya ait olmayan 3 farklı logo ile ilköğretim grubu için yayıncılık faaliyeti sürdürdüğünü, müvekkilinin kusuru ve kötü niyeti olmadığını, kendi soy ismi olan … ibaresini unvan olarak seçtiğini, davacı tarafın tazminat taleplerinin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı tarafından dava konusu ürünler üzerinde ve internet ortamında kullanılan “…” markası ile davacı adına…. sayılarla tescilli “…” markaları arasında güçlü bir benzerlik bulunduğu, davalı tarafından “…” markası altında sunulan malların davacı markasının tescil kapsamında bulunan mallarla aynı olduğu, ortalama dikkate sahip tüketiciler nezdinde markalar arasında ilişkilendirme ve karıştırılma ihtimalinin yüksek bulunduğu, davalı kullanımının 6769 sayılı SMK’nın 7/2-a ve 7/2-b maddeleri kapsamında değerlendirilebileceği ve aynı Kanun’un 29. maddesi uyarınca davacının tescilli markalarından doğan haklarına tecavüz teşkil ettiği, davalı kullanımlarının haksız rekabet teşkil eden fiillerden olduğu, bu nedenle maddi ve manevi tazminat istenebileceği, davacının dava dilekçesinde fazlaya dair haklarını saklı tutmaması dikkate alınarak 5.000,00.-TL maddi tazminat ile tarafların sosyal ve ekonomik durumu, ihlalin niteliği dikkate alınarak 5.000,00.-TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine, muhtemel tecavüzün önlenmesine, tecavüz fiillerinin durdurulmasına, davalının ürettiği piyasaya sürdüğü davacı şirketin tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden tüm ürünlerin piyasadan toplatılmasına ve imhasına, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği tarih olan 27.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davanın HMK’nın 109. maddesi uyarınca kısmi dava olarak açıldığını, mahkemece dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle dava dilekçesindeki taleple bağlı olarak maddi tazminata hükmedilmiş ise de açıkça feragat edilmediği takdirde ıslahla talebin artırılabileceği, bu yönden yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, takdir edilen manevi tazminatın da düşük kaldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin … Bakanlığı’ndan aldığı isim ve soy isminden oluşan “…” firma isimli, sertifikalı ve bandrollü olarak, ticaret odası nezdinde kayıtlı unvanı altında faaliyet gösterdiğini, davacı ile müvekkilinin faaliyet alanlarının farklı olduğunu, farklı tüketici kesimlerine hitap ettiklerini, müvekkilinin dürüstçe kendi soy ismini kullandığını, bu nedenlerle markaya tecavüz bulunmadığından maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı adına tescilli “…” ibareli markalarla, davalının “… YAYINLARI” ibareli markasal kullanımları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğu, davalının söz konusu ibareyi üzerinde kullandığı malların da davacı markalarının kapsamlarında yer aldığı, davalı kullanımının tescilli işletme adı biçiminde olmadığı, aksine “…” ibaresinin ön plana çıkarılarak markasal biçimde kullanıldığı, bu şekilde bir kullanımın, SMK’nın 7/5-a maddesi kapsamında dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içine bir kullanım olarak da değerlendirilemeyeceği, bu itibarla davacının …. sayılı markasına tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiği, bu nedenle maddi ve manevi tazminat koşullarının da oluştuğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; İlk derece mahkemesince davacının, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı gerekçesiyle 5.000,00 TL maddi tazminat hüküm altına alınmıştır. Ancak, HMK’nın kısmi davanın düzenlendiği HMK’nın 109. maddesinde, talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği hüküm altına alınmış, maddenin son fıkrasında ise dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasının, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda da, davacı tarafça dava dilekçesinde, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmediği ve davacının davasını maddi tazminat talebi yönünden ıslah ettiği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince davanın kısmi dava olarak kabulü ile davacının ıslah talebinin değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere eldeki dava kısmi dava niteliğinde kabul edildiğinden, davacının 30.04.2019 tarihli ıslah talebinin de değerlendirilmesi gerekmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı Kanun’un 150/1. maddesi uyarınca sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Aynı Kanun’un 151. maddesinde ise hak sahibinin uğradığı zararın, fiili kaybı ve yoksun kalınan kazancı kapsadığı, yoksun kalınan kazancın, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanç veya sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre hesaplanacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Davacı taraf, 28.03.2018 tarihli dilekçesinde, yoksun kaldığı kazancın, marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelire göre yoksun kaldığı kazancın hesaplanmasını tercih etmiştir.
SMK’nın 151/2-a. maddesinde, 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesinden farklı olarak, “markanın kullanılması” ibaresine yer verilmemiştir. Madde gerekçesinde de, tecavüz suretiyle yapılan satışlardan elde edilen kazanca, markanın katkısı oranında tazminata hükmedilmesinin, oldukça düşük tazminatlara hükmedilmesine yol açtığı, kanun metninden, “tecavüz suretiyle elde edilen gelire sadece sınai mülkiyet hakkının sağladığı katkı” anlamı çıkmaması gerektiğinin düşünüldüğü, yapılan düzenleme ile davaların ve ve tazminat sorumluluğunun daha etkin hale getirilmesinin amaçlandığı açıklanmıştır. O halde, 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulandığı uyuşmazlıklarda tazminat belirlenirken, sınai mülkiyet hakkının elde edilen kazanca katkısı dikkate alınmayacaktır. Eldeki davada 02.11.2017 tarihinde açılmış olduğundan, uyuşmazlığın 6769 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir. Buna göre, dosyada mevcut 11.04.2019 tarihli bilirkişi raporunda, davacının SMK’nın 151/2-a maddesi uyarınca 68.374,04 TL talep edebileceği açıklanmış olup, söz konusu raporda yapılan hesaplama usul ve yasaya uygun bulunmuş, rapor denetime ve hüküm kurmaya elverişli görüldüğünden, hükme esas alınarak bu raporda belirtilen 68.374,04 TL hüküm altına alınmıştır. Her ne kadar aynı raporda, markanın faaliyet karına etkisi gözetilerek de ayrı bir hesaplama yapılmış ise de, yukarıda açıklandığı üzere dava konusu uyuşmazlığın, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden ve 6769 sayılı SMK hükümleri uyarınca, markanın faaliyet karına etkisinin tazminatın belirlenmesinde dikkate alınması mümkün olmadığından, bilirkişi raporundaki bu hesaplamaya itibar edilmemiştir.
Diğer taraftan, davacının marka hakkının ihlali nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149/1-ç maddesine dayalı olarak manevi tazminat talep hakkı mevcuttur. Özel durumlar göz önünde tutularak hükmedilecek manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat koşullarının davacı yararına gerçekleştiği yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarı, olayın oluş şekli, ihlalin süresi ve boyutu, olay tarihindeki paranın satın alma gücü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun görülmemiş, açıklanan nedenlerle Dairemizce 10.000,00 TL manevi tazminatın, somut olayın özelliklerine ve hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilmiştir.
HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/06/2019 gün ve… sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı eylemlerinin markaya tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine, muhtemel tecavüzün önlenmesine, tecavüz fiillerinin durdurulmasına, davalının ürettiği ve piyasaya sürdüğü davacı şirketin tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil eden tüm ürünlerin piyasadan toplatılmasına ve imhasına,
4-68.374,04 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin işlendiği tarih olan 27.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 5.353,73 TL. nispi karar ve ilam harcından, peşin ve ıslah harcı olarak alınan toplam 1.509,94 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.843,79 TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,

6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen maddi tazminat için hesap edilen takdiren 9.688,62.-TL nispi, kabul olunan ve değere tabii olmayan diğer maddi istemler için hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu ve kabul edilen manevi tazminat için hesap edilen takdiren 5.900,00.-TL maktu olmak üzere, üç ayrı ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre reddedilen manevi tazminat için belirlenen 5.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 36,00 TL ilk masraf, 1.500,00 bilirkişi ücreti, 362,15 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 84,10 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 1.982,25 TL’nin, davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 1.757,95 TL.’ye, 1.509,94 TL peşin ve ıslah harç tutarı eklenerek oluşan toplam 3.267,89 TL.’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan bilirkişi ücreti giderleri toplamı 1.800,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 203,68 TL.’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Davalıdan alınması gereken 727,50 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, istinaf başvurusunda yatırılan 171,00 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 556,50 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/09/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip