Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1089 E. 2023/1016 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1089
KARAR NO : 2023/1016
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2020/511 E. – 2020/407 K.

DAVACI
VEKİLİ :
DAVALI : …

DAVANIN KONUSU : Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali

Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 21/09/2020 tarih ve 2020/511 E. – 2020/407 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya taşıma hizmeti verdiğini ve bu sebeple fatura tanzim ettiğini, davalının, fatura bedelini ödememiş olduğundan müvekkilinin alacağının tahsili için Eskişehir 3. İcra Müdürlüğünün 2017/1181 E sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının ise söz konusu icra takibine kötüniyetli ve tahsili engelleyici mahiyette, hem yetkiye hem de borca ve ferilerine itirazda bulunarak takibin durmasına ve alacağın akamete uğramasına neden olduğunu, para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemelerinin yetkili olduğunu ileri sürerek, davalının haksız itirazının iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanmasına, böylece takibin devamına ve asıl alacak miktarının %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ilamsız bir takipte yetkili icra dairesinin yetkisinin de İİK’nın 50. maddesinin yollaması ile HMK’nın genel hükümlerine göre belirleneceği, HMK.’nın 6. maddesine göre, genel yetkili icra dairesinin, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesi olduğu, aynı Kanun’un 10. maddesine göre ise, sözleşmeden doğan takiplerde, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesinin de yetkili bulunduğu, takibin konusu para borcu olduğunda ise, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK.’nun 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği, somut olayda akdi ilişkinin varlığının ispatının, davacı/alacaklı üzerinde olduğu, dosyaya faturaların sunulduğu, itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı dava türlerinden olup akdi ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı, gerek icra daireleri bakımından gerekse mahkemeler olarak genel yetki kuralı gereğince HMK. 6 maddesine göre davalının yerleşim yeri Kocaeli İcra Daireleri yetkili olduğu, usulüne uygun başlatılmış bir icra takibinin ve itirazın iptali davası açısından dava şartının bulunmadığı gerekçesi ile yetkili icra dairesinde icra takibi yapılmadığından dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davaya konu Eskişehir 3. İcra Müdürlüğü’nün 2017/1181 E. sayılı icra takibinde alacağın kaynağının fatura alacağı olduğunu, fatura alacağının taraflar arasında meydana gelen ticari sözleşme nedeniyle doğduğunu, icra takibine konu faturanın taraflar arasındaki akdi ilişkiden kaynaklandığının ortada bulunduğunu, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmadığını, taraflar arasındaki akdi ilişki inkâr edilmemiş olup, dosya kapsamına göre sözleşmenin ifa edileceği yer de açıkça belirlenmediğinden davacı, yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabileceğini, TBK hükümleri gereğince alacaklının yerleşim yeri icra dairelerinin yetkili olduğunu, öte yandan alacağa dayanak fatura taraflar arasındaki taşıma işinden kaynaklanmakta olup, taşıma işine ilişkin sevk irsaliyesi ve taşıma irsaliyesi düzenlendiğini, taraflar arasında taşıma işine ilişkin akit ilişkisi bulunduğunu, tüm bunların yanında, davalının eldeki davaya cevap vermediğini, yetki itirazında bulunmadığını ve ön inceleme duruşmasına katılmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelere göre, davacı davalıya taşıma hizmeti verdiğini, taşıma ücretine dayalı fatura bedelinin ödenmediğini, fatura bedelinin tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürmüş, davalı taraf davaya cevap vermemiş, ancak mahkemece, somut olayda akdi ilişkinin varlığının ispatının, davacı/alacaklı üzerinde olduğu, dosyaya faturaların sunulduğu, itirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı dava türlerinden olup akdi ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı, gerek icra daireleri bakımından gerekse mahkemeler olarak genel yetki kuralı gereğince HMK. 6 maddesine göre davalının yerleşim yeri Kocaeli İcra Daireleri yetkili olduğu, usulüne uygun başlatılmış bir icra takibinin ve itirazın iptali davası açısından dava şartının bulunmadığı gerekçesi dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş olup, dosya kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı alacaklının kendi ikamet yerinde icra takibi yapma yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasındadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) (Yargıtay HGK, 2013/13-372 Esas, 2013/1606 Karar).
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Saim Üstündağ, İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102, Yargıtay HGK, 2013/13-372 Esas, 2013/1606 Karar).
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK. 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E.,2002/208 K.).
Öte yandan, itirazın iptali davasının görülebilmesi için usulüne uygun şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibinin bulunması gerekir. Ortada, geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hallerde, bu itiraz usulünce incelenerek sonuçlandırılmadığı sürece, açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı açıktır.
Somut olayda, icra takibinin yapıldığı Eskişehir 3. İcra Müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiş olduğundan, itirazın iptali davasında, mahkemenin, öncelikle bu itirazı inceleyip, sonuçlandırması gereklidir. Davacının ikametgahının icra takibinin başlatıldığı Eskişehir’de olduğu ve davalının adresinin takip tarihi itibariyle Derince/Kocaeli adresinde bulunduğu görülmektedir. Bu durumda alacaklının kendi ikamet yerinde icra takibi başlatma yetkisinin bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesinin yetkisinin İİK’nın 50. maddesinin yollaması ile HMK’nın genel hükümlerine göre belirlenecek olup, 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesi uyarınca bir davada genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanun’un 10. maddesinde de sözleşmeden doğan davalar için, ayrıca, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda, aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden, alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Ayrıca TTK’nın 890. maddesi uyarınca da TTK’nın Birinci ve İkinci Kısım hükümlerine tabi taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda, malın teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Ancak davacının ikamet ettiği yer mahkemelerinin yetkili olup olmadığının belirlenebilmesi için öncelikle taraflar arasında akdi ilişki ve davaya konu edilen alacağın gerçekte bir para alacağına dayalı olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir (Yargıtay HGK, 27/11/2013 Tarih, 2013/13-372 E., 2013/1606 K.).
Anılan bu yasa hükmlerine göre, bir para borcunun alacaklısının, kendi ikamet adresinde bulunan icra dairelerinde takip başlatmasında bir usulsüzlük yoktur. Ancak, somut olayda davalı borçlu vekili, alacaklıya para borcunun bulunmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda, alacaklının ikamet ettiği yer olan Osmaniye İcra Dairesi’nin yetkili olup olmadığının belirlenebilmesi için, öncelikle taraflar arasında akdi ilişki olup olmadığının ve icra takibinin gerçekte bir para alacağına dayalı olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu durum karşısında mahkemece akdi ilişkinin varlığı bakımından taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek yetkili mahkemenin de bu değerlendirmeye göre belirlenip uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta bir araştırma yapılmaksızın, dosya kapsamında bulunan deliller değerlendirilmeksizin akdi ilişkinin ispat edilemediği sonucuna varılması ve açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi 21/09/2020 gün ve 2020/511 E. – 2020/407 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip