Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1085 – 2023/1138
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1085
KARAR NO : 2023/1138
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2021
NUMARASI : 2020/86 E. – 2021/109 K.
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali
Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/04/2021 tarih ve 2020/86 E. – 2021/109 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, tütün sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin tanınmış …, …, …, … ibareli markaların sahibi olduğunu, Türkiye’de ilk kez 1973 yılında tescil edilen “…” markasının tanınmış marka olarak tescil edildiğini ve dünya genelinde tanındığını, davalı şirketin “…” ibaresinin 35 ve 43. sınıflarda tescili için başvurduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa davalı markasının müvekkilinin markasına ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, markada “…” ibaresinin diğer ibarelerden ayrışacak şekilde ve daha büyük puntolarla yazıldığını, “…” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalı şirketin uzun yıllardır müvekkili markasıyla benzer marka başvurularında bulunduğunu, dava konusu markanın iltibasa sebebiyet vereceğini, tüketicilerin müvekkilinin tanınmış markasıyla bağlantılı olduğu yanılgısına düşebileceğini, başvurunun haksız yarar sağlayacağını, taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetlerin de benzer olduğunu, markanın tescili halinde tabelalarda da kullanılabileceğini, bunun da SMK’nın 6/5. maddesi anlamında imaj transferine sebep olabileceğini, tanınmışlık nedeniyle de başvurunun tüm sınıflarda reddinin gerektiğini, başvurunun kötüniyetle yapıldığını, davalı şirketin “…” ibareli markaları aleyhine hükümsüzlük davaları açtıklarını, eski tarihli markaların sahibi davalı şirket olmadığından kazanılmış hak iddiasının doğru olmadığını ileri sürerek, YİDK’nın 30.12.2019 tarih ve 2019-M-11274 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraf markaları ile kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin benzer olmadığını, müvekkilinin markasını davacının markasından değil bir İngiliz siyasetçi ve devlet adamının isminden esinlenerek oluşturduğunu, markalar benzer olmadığından SMK’nın 6/4. maddesinin uygulanamayacağını, 6/5. madde koşullarının da oluşmadığını, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, müvekkilinin kazanılmış hakkının bulunduğunu, müvekkili markaları aleyhine açılan hükümsüzlük davalarının reddedilmiş olup kararın henüz kesinleşmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “…+şekil” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle her iki markada … ibaresi yer alsa da görsel ve sesçil olarak benzerlik bulunmadığı gibi mal/hizmet benzerliği de oluşmadığı, zira markaların karşılaştırılmasında markaların bütünselliğinin dikkate alınması gerektiği, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar ve hizmetler için ayırdığı satın alma veya faydalanma süresi içinde, davalının “…+şekil” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının “…” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından davacının “…” ibareli tescilli markalı mallarından/hizmetinden satın almak veya yararlanmak isterken davalının “…+şekil” ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak veya yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısı da oluşmayacağı, SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibas-karıştırılma-benzerlik koşulunun gerçekleşmediği, davacı taraf markasının yurt dışında tanınmış olduğunu iddia ederek SMK’nın 6/4. maddesini de gerekçe göstermiş ise de taraf marka işaretleri benzemediği gibi mal/hizmet benzerliği de oluşmadığından SMK’nın 6/4. maddesindeki koşulların da oluşmadığı; davalının marka başvurusu dolayısıyla davacıya ait tanınmış olduğu iddia edilen markadan SMK’nın 6/5 kapsamında “haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği” hususlarının ise kanıtlanmadığı; dava konusu marka açısından kötüniyetli başvuru yapıldığı iddiasının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, SMK’nın 6/1. maddesi koşullarının oluştuğunu, tütün mamülleriyle 33. sınıf malların ve 43. sınıftaki hizmetlerin benzerliğine ilişkin mahkeme kararlarının bulunduğunu, SMK’nın 6/4-5 maddesi koşullarının da oluştuğunu, başvurunu kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, zira markalar arasında emtia ve işaret benzerliği şartının gerçekleşmediği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.02.2020 tarih ve 2019/3614 E.-2020/1257 K. sayılı ilamında davacının 34. sınıftaki markasıyla 43. sınıfta tescilli “…” ibareli markanın emtia ve işaret yönünden benzer bulunmadığı, somut uyuşmazlık yönünden davacı vekili 34. sınıftaki sigara ürünleri ile özellikle 33. sınıftaki alkollü içecekler malları arasında emtia benzerliği bulunduğunu savunmuş ise de, dosya arasında bulunan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda özellikle alkollü içeceklerin satışı yönünden ilgili tüketicinin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğunun, sigara ve alkollü içecekler arasında var olduğu iddia edilen ilişkinin dolaylı olup zorunlu olmadığının, mallar için durum bu iken söz konusu malların satışı yönünden ilişkinin daha da uzaklaştığının belirtildiği, davalının markasını tescil ettirmek istediği perakendecilik hizmetleri kapsamında da 34. sınıf emtiaların yer almadığı, işaret benzerliği yönünden ise yukarıda belirtilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararında tanımlayıcı nitelikteki “… (yaşlı)” ve “… (ev)” ibarelerinin davaya konu markanın farklılaşması için yeterli bulunduğu, somut uyuşmazlıkta başvuruda kullanılan “…” ibaresinin Cambridge Dictionary’deki açıklamaya göre “Birleşik Krallık’ta resmi olarak saygı duyulan veya yüksek sosyal statüye sahip bir adamın adından önce kullanılan bir unvan” olduğu, bu hali ile davacının Amerika menşeli sigarasını değil, Birleşik Krallık’taki bir insanı çağrıştırdığı, böylece, başvurunun davacının markasından anlamsal olarak yeterince farklılaştığı, başvuruya gören ve davacının itiraza mesnet markasını bilen tüketicilerin bunların farklı ticari kaynaktan geldiğini derhal ve ilk bakışta algılayabilecekleri, taraf markaları benzer bulunmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa etkisinin bulunmadığı, başvurunun kötüniyetle yapıldığının da kanıtlanmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 28/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 28/10/2023
Başkan
Üye
Üye
Katip
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.