Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1063 E. 2023/912 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1063
KARAR NO : 2023/912
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2021
NUMARASI : 2019/398 E. – 2021/92 K.

DAVACILAR :
DAVACILAR VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Durdurulması, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 19/02/2021 tarih ve 2019/398 E. – 2021/92 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkili …’nin 2000/17929, 2014/69374, 2017/100459 sayılı tescilli markaların sahibi olduğunu, diğer müvekkiline ise bu markaların lisans verildiğini, davalı tarafın ise müvekkiline ait söz konusu markaları Sınai Mülkiyet Kanununa göre marka hakkına tecavüz oluşturacak şekilde hukuka aykırı şekilde kullandığını, dava açılmadan önce İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi eliyle delil tespiti işlemi yapıldığını, delil tespiti işlemi ile davalının müvekkillerinin marka haklarına tecavüz ettiğinin tespit edildiğini ileri sürerek, markaya tecavüzün tespitine, önlenmesine, halihazırdaki tecavüz fiillerinin durdurulmasına ve kaldırılmasına, hükmün ilanına, şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davayı görmeye İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğunu, delil tespiti dosyasına sunulan rapor kapsamında müvekkiline ait iş yerinde iddia edilen markaların kullanılmadığının ortaya çıktığını, müvekkiline … Belediyesi tarafından verilen işyeri açma ruhsat tarihinin 31.05.2010, Esnaf ve Sanatkar Sicili Tasdiknamesinin düzenleme tarihinin ise 18.01.2008 olduğunu, bu tarihler itibariyle davacının hak iddia edebileceği marka tescillerinin bulunmadığını, müvekkili tarafından marka tescilleri öncesinde kullanılan unvanın “…” şeklinde olduğunu, tespit sırasında bu kullanımın da bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı …’nin 2000/17929, 2014/69374, 2017/100459 numaralı 36. sınıfta bulunan “Gayrimenkul Komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri” ni kapsayan tescilli ve “…” ibaresini esas unsur olarak içeren markalarının bulunduğu, bu markaların kullanımı hususunda diğer davacı şirkete inhisari olmayan lisans verildiği, davalının emlakçılık faaliyetine dair ilk fatura kesiminin 18/06/2009 tarihine ilişkin olduğu, söz konusu fatura üzerinde “…” ibaresinin bulunduğu, davalının yıllık beyannameleri incelendiğinde 2008 yılından 2019 yılına kadar her yıl değişen miktarlarda ticari gelir elde ettiğinin anlaşıldığı, davalının “…” ibaresini emlakçılık faaliyetine ilişkin olarak 2008 yılından bu yana kullandığı, davacıya ait 2014/69374 ve 2017/100459 sayılı markaların, davalının “…” ibaresi ile markasal faaliyette bulunduğu 2009 yılından sonraki yıllarda tescil başvurusuna konu edildiği, tescilli bir markayı tescilden önce kullanan ve bu markanın tescilsiz kullanımına bağlı olarak üstün hak elde eden kimsenin tescilden sonra da kullanımının, sonradan başkası tarafından tescil ettirilen markaya tecavüz oluşturmayacağı, davacı …’ye ait 2000/17929 sayılı marka kapsamında yer alan “Gayrimenkul İşleri: Emlak komisyonculuğu hizmetleri” ile davalıya ait emlakçılık faaliyetinin aynı/aynı tür hizmetler oldukları, 2000/17929 sayılı markasının kelime ve şekil unsurundan oluştuğu, “…” ibaresinin yanı sıra şekil unsuruna da markada yer verildiği, davalının markasal kullanımlarının “…” şeklinde olduğu, markada yer alan “…” ibaresinin coğrafi kaynak, “…” ibaresinin ise faaliyetin adını belirttiği, dolayısıyla markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kalan ibareler oldukları, bu hale göre davalıya ait markasal kullanımların esas unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğu, markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinin gerek büyük su kütlesi gerekse de kişi ismi olarak yaygın kullanılan, sıradan ve fantezi olmayan bir sözcük olduğu, ticari yaşamda değişik sektörlerde yaygın olarak kullanılagelen bir ibare bulunduğu, bu nedenle zayıf marka mahiyetinde bulunan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, davacıya ait 2000/17929 sayılı markanın salt “…” ibaresinden oluşmadığı, bu ibarenin yanı sıra şekil unsuru da içerdiği, markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olması, davacıya ait markada yer alan şekil unsuru ile aynı ya da benzer bir şekil unsurunun davalı markasal kullanımlarında yer almaması, emlakçılık hizmetlerinin ortalama tüketici kesiminin dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu nazara alındığında karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, bir an için markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğu varsayılsa bile; bu kez davalının 2009 yılından dava tarihine kadar ki dönemi kapsayan 10 yıllık süre içerisinde “…” ibaresini markasal olarak kullanması, bu süre içerisinde taraflar arasında iltibas tehlikesine ilişkin uyuşmazlığın söz konusu olmaması olgularının göz ardı edilemeyeceği, dava tarihi itibariyle davalıya ait uzun süreli markasal kullanım ve taraflar arasında bu kullanımdan kaynaklı olarak önceki tarihli niza bulunmaması nedeniyle davalıya ait markasal kullanımla davacıya ait 2000/17929 sayılı markanın birlikte piyasada var oldukları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, davalının eylemleri müvekkillerinin marka tescilinden doğan haklarını ihlal ettiğinden tesis edilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkillerinin markalarının esaslı ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğunu, marka sahibi müvekkilinin “…” kelimesini emlak sektöründe öne çıkan bir marka yapmak adına yatırımlar yaptığını ve mesleki faaliyetlerini sürdürdüğünü, dosyaya da müvekkilinin “… …” markasını yoğun bir şekilde kullanıldığına dair delillerin sunulduğunu, davalının “…+…+…” ibaresini içeren kullanımlarında da “…” sözcüğünün esaslı ve ayırt edici unsur olarak yer aldığını, müvekkili markaları ile davalının markasal kullanımlarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, nitekim mahkemece de bu tespitin yapıldığını, mahkemenin, müvekkillerine ait 2014/69374 ve 2017/10059 sayılı markalar yönünden davalının 2008 tarihinden itibaren bu markayı kullanması nedeniyle tecavüzün bulunmadığı yönündeki tespitinin kabul edilemeyeceğini, “…” ibaresinin, “gayrimenkul işleri ve komisyonculuğu hizmetleri” için soyut ve somut olarak ayırt ediciliğinin yüksek seviyede bulunduğunu, çünkü anılan hizmetlerle hiçbir bağlantısının bulunmadığını, diğer bir deyişle emlak sektöründe “…” kelimesinin nitelik belirtmediğini, mahkeme kararıyla kanunilik ve tescil ilkesinin derinden yaralandığını, müvekkillerinin tescilli markalarının korunmadığını, somut olayda davalının, gayrimenkul işleri ve komisyonculuğu hizmetlerinde tescilli olmasına rağmen “…” ibaresini marka olarak kullandığını, davalının mesleki faaliyetinin 2008 yılından beri devam etmesinin, dava konusu kullanımını meşru hale getirmediğini, zira müvekkillerinin, 2017 yılında yaptıkları araştırma sonucu davalının kullanımlarından haberdar olduklarını, bu tarih itibariyle sessiz kalma süresi olan beş yıllık sürenin geçmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, önlenmesi, durdurulması, kaldırılması ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının “…” şeklindeki markasal kullanımlarının 18.01.2008 tarihine dayandığı, eldeki davanın ise bu tarihten yaklaşık 12 yıl sonra 26.11.2019 tarihinde açıldığı, arada geçen süre içinde taraflar arasında herhangi bir niza çıkmadığı gibi markaların karıştırıldığına ilişkin bir delil de sunulmadığı, dolayısıyla birlikte var olma koşullarının gerçekleştiği, aksi yöndeki davacı istinaf itirazlarının yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60-TL harcın davacılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından mükerrer olarak yatırılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talepleri halinde davacılara iadesine,
4-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacıların uhdesinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip