Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1061 E. 2023/894 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1061 – 2023/894
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1061
KARAR NO : 2023/894
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/03/2021
NUMARASI : 2020/58 E. – 2021/106 K.

DAVACILAR
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05/03/2021 tarih ve 2020/58 E. – 2021/106 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili, müvekkili …’nin 2013 yılından ve diğer müvekkili … …. A.Ş’nin 2015 yılından bu yana tercüme hizmetleri sunduğunu, “….com.tr” alan adının da sahibi olduğunu, davacıların ticaret ünvanlarını markasal olarak da kullandığını, davalının tescil ettirdiği “…” ibareli markanın SMK’nın 6/3. maddesi anlamında gerçek hak sahibinin müvekkilleri olduğunu, davalı markasının davacının ticaret ünvanları dikkate alınarak SMK’nın 6/6. maddesi uyarınca da hükümsüz kılınmasının gerektirdiğini, davaya konu markanın SMK’nın 6/9. maddesi anlamında kötüniyete dayalı engelleme markası olduğunu ileri sürerek 2016/106377 sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Şti. vekili, müvekkilinin 27.04.2015 itibarıyla tescille faaliyete geçtiğini, davaya konu 27.12.2016 tarihli başvurunun ilanı sürecinde davacıların itiraz başvurusu yapmadığını ve markanın 03.01.2018 tarihinde tescil edildiğini, müvekkilinin “www…com” alan adını da tescil ettirdiğini, davacı şirketin ticaret ünvanının müvekkilinden sonra 08.07.2015 tarihinde tescil edildiğini, davacı şahıs şirketinin 2013-2018 döneminde kazancının yüksek olmadığını, davacı sermaye şirketinin ise pek çok alanda faaliyet gösterdiği halde kazancının sadece tercüme hizmetlerinden elde edilmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını, davacının markasal kullanım iddialarından ilk kez bu dava ile haberdar oldukları için dava konusu markanın bir engelleme markası olarak görülemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davaya konu 2016/106377 sayılı “şekil+…” ibareli marka ile davacılara ait “…” kök sözcüklü ve “…” kök sözcüklü ticaret unvanlarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik taşıdığı, davalı markası ile davacıların ticaret unvanlarının bir arada birebir aynı hizmet niteliği taşıyan, ekonomik değeri çok yüksek olmadığından yüksek dikkat göstermeksizin bir anda veya kısa sürede satın alınabilecek “Tercüme Hizmetlerinde” kullanılması halinde, tarafların marka ve ticaret unvanları arasında iltibas tehlikesinin ortaya çıkacağı, davaya konu marka başvusunun yapıldığı 27.12.2016 tarihi öncesinde, davacı “…”nin en erken 01.11.2013’den itibaren 2013-2015 döneminde ve davacı “… A.Ş”nin 30.07.2015’den itibaren 2015-2020 döneminde, ticaret unvanlarını fiilen tercüme hizmetleri bakımından kullandıklarına ve … ibaresini tescil ettirmeksizin markasal etki yaratacak şekilde kullandıklarına dair hizmet satış faturası ve el broşürü gibi belgeleri sundukları, davacıların … ibaresini tercüme hizmeti bakımından fiilen kullanıma başladıkları 01.11.2013 veya 30.07.2015 veyahut dava tarihi 27.02.2020 öncesinde, davalı şirketin herhangi bir kişi ya da kuruma fiilen … unvanı veya … markası altında tercüme hizmeti sunduğuna ilişkin tarih ihtiva eden katolog, broşür, işyeri tabelası, internet sitesi ekran görüntüsü, hizmet satış faturası, yazarkasa satış fişi, gazete ilanı, gazete haberi veya benzeri delile dosya münderecatında rastlanmadığı, dava konusu marka başvuru tarihinden önce davacıların ticari unvanlarını ve “…” ibaresini markasal olarak dava konusu markanın tescili kapsamındaki “Tercüme Hizmetleri” bakımından fiili olarak kullandıkları, kullandıkları işaretlere markasal olarak asgari düzeyde ayırt edicilik kazandırdıkları, davacı “…”nin serbest meslek makbuzlarında “…” ibaresinin ön planda olacak şekilde ve markasal olarak kullanıldığının somut olgu olarak saptandığı, yine diğer davacı … A.Ş’nin de dava konusu marka başvuru tarihinden önceki 2015 ve 2016 yılına ait faturalarda davacı şirketin ticari unvanının yanı sıra “www…com” ibaresine yer verildiği, her ne kadar bu ibare bir alan adı olsa da, aynı zamanda tescilsiz ve marka fonksiyonu icra etme kabiliyetini haiz bir işaret olduğunun da göz ardı edilemeyeceği, bu alan adı içerisinde yer alan “…” ibaresinin ayırt edici unsuru oluşturduğu, dolayısıyla davacı bu şirketin de gerek ticari unvan olarak gerekse tescilsiz işaret olarak “…” ibaresini dava konusu marka başvuru tarihinden önce davaya konu hizmetler üzerinde kullandığı, bu yasal koşulların somut olayda oluştuğu, davacılar vekili her ne kadar davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötüniyetli olduğunu iddia etmekteyseler de, davacıların ticari unvanları ve önceki tarihli tescilsiz markasal kullanımları ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunmasının haricinde, davalı şirketin engelleme, spekülasyon, şantaj, davacıların ticari faaliyetlerini ticari dürüstlük kurallarına aykırı şekilde baltalama vb. amaçlı olarak dava konusu markanın tescili için müracaatta bulunduğu hususuna ilişkin olarak somut olgu bulunmadığından, davalı şirketin kötüniyetli olduğu iddiası yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davacıların davalarının kabulü ile davalıya ait 2016/106377 sayımı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerekçeli kararın gerçeği yansıtmadığını, ihtilafa neden olan “…” ibaresinin müvekkili lehine bir itiraza uğramadan markalaştığını, davacı şirketlerin sadece ticaret unvanlarını, işletme adlarını ticaret sicil müdürlüğüne tescil ettirdiklerini, “…” markasına yönelik hiçbir iş veya işlemde bulunmadıklarını, davacı şahıs şirketinin müvekkili şirketten 2 yıl gibi kısa bir süre önce kullanmaya başlamış olmasının, bu ibareyi uzun süredir kullandığını, eskiye dayalı kullanımdan ötürü hak sahibi olduğunu kanıtlamadığını, davacı Anonim Şirket ise 08.07.2015 tarihinde ticaret sicil müdürlüğüne tescil ettirmiş, … ticaret unvanı ile ise 2018 tarihinden itibaren ticari faaliyetlerine devam ettiğini iddia ettiğini, davacı şirketin müvekkili şirketten daha uzun süre “…” unvanını kullanımının söz konusu olmadığını, diğer yandan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını ve yahut herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermediğini, kanuni süresi içerisinde itiraz etmeyen davacı şirketin iş bu davayı açmış olmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu, müvekkili şirketin aracı firma ile anlaşarak yabancı öğrencilere tercüme hizmeti sunduğunu, tercüme hizmetini bir nevi taşeron firma ile öğrencilere sağladığını, gerekçeli kararda müvekkilinin tercüme hizmeti sağlamadığı, tercüme hizmetini aldığı biçiminde anlam çıkmakta ise de bu durumun gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalının 2016/106377 sayılı “şekil+…” ibareli markası ile davacıların “…” ve “…” ibareli markasal kullanımları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik olduğu, tarafların işaretleri arasında iltibas tehlikesi bulunduğu, dosya kapsamındaki belirlemelere göre dava konusu marka başvuru tarihinden önce davacıların ticari unvanlarını ve “…” ibaresini markasal olarak dava konusu markanın tescili kapsamındaki “Tercüme Hizmetleri” bakımından fiili olarak asgari düzeyde ayırt edicilik kazandıracak şekilde kullandıkları, her iki davacının da ayrı ayrı davalı markasının hükümsüzlüğünü talep edebileceği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.