Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1056 E. 2023/889 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1056
KARAR NO : 2023/889
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/11/2020
NUMARASI : 2019/133 E. – 2020/329 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : … –

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan –
Ticaret Unvanının Korunması

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/11/2020 tarih ve 2019/133 E. – 2020/329 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketler grubundan müteşekkil … AŞ’nin 52 yıldan bu yana inşaat-endüstri tesisleri imalat, montaj ve enerji-iletişim alanlarında faaliyet gösterdiğini, kurumsal olarak … esas unsurlu yarattığı markaların haklı bir çabanın ürünü olarak dünya çapında maruf hale getirilmiş tanınmış markalar olduğunu, müvekkilinin markalarının tescil kapsamlarındaki iştigal alanlarının tamamen aynı ve benzeri sektörlerde faaliyet gösteren davalının, müvekkiline ait … esas unsurlu markaları bastırmış olduğu kataloglarda, reklam, ilan ve tanıtım broşürlerinde … ibaresi adı altında markasal olarak kullandığını ve davalının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin davacının markasal haklarını ihlal eder mahiyette olduğunu, davalının ticaret unvanında yer alan … ibaresinin, markasal olarak haksız kullanımı neticesinde ortalama müşteri nezdinde bu kullanımın müvekkiline ait seri markalardan biri olduğu intibaının uyandığını, bu yolla karşı tarafın müvekkilinin 52 yıldan bu yana haklı olarak sağladığı şöhret-prestij ve itibardan haksız yararlanma amacına matuf olarak kötüniyetli hareket ettiğini, müvekkiline ait internet alan adının www…com.tr olduğunu, davalının internet alan adlarına da tecavüzde bulunduğunu, karşı tarafın internet alan adının www…net olduğunu, gerek alan adı gerekse site içeriğinde markasal ihlal oluştuğunu, davalı firmanın, sektörde 52 yıldan bu yana var olan ve dünya ölçeğinde bir sıralaması ve yeri olan müvekkilini ve müvekkiline ait “…” markalarını bilmemesinin söz konusu olmadığını, davalının kötüniyetli olarak müvekkilinin tanınmışlığından istifade etmeyi amaçladığını, bu durumun iltibasa sebebiyet verdiğini ileri sürerek müvekkilinin tescilli ticaret ünvanına davalı tarafça yapılan tecavüzün ve iltibasın tespiti-durdurulması ve önlenmesi ile karşı tarafın ihlal yaratan markasal kullanımının tespiti- durdurulması ve tecavüzün önlenmesine, davalının ticaret unvanından … ibaresinin iptali ile sicilden terkin edilmesine, davalıya ait www…net adlı internet alan adının iptaline ve erişimin engellenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Diğer davalı cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, “www…net” alan adının 04.11.2007 tarihinde kayıt ettirildiği, davalı ticaret unvanının 17.04.2008 tarihinde tescil edildiği, davalı alan adının davacıya ait tescilli marka kapsamındaki “inşaat hizmetleri” ile aynı sektörde ticari etki doğuracak şekilde kullanıldığı, davalıya ait ticaret unvanın “inşaat hizmetlerine” ilişkin faaliyetlerinin davacıya ait “…” esas unsurlu ve “inşaat hizmetleri” bakımından tescilli marka ile aynı/aynı tür sektöre ilişkin olduğu, yine davalıya ait ticaret unvanı kapsamındaki bir kısım faaliyet türünün davacıya ait ticaret unvanı kapsamındaki faaliyet türü ile benzer olduğu, eldeki davanın 04/10/2019 tarihinde açıldığı, bu tarihten önce, davacının, davalıya ait alan adı veya ticaret unvanının kullanımının men’ine ilişkin olarak dava, ihtarname vb. hukuki çaba içerisinde bulunduğunun ispatlanamadığı, en erken tarih olarak delil tespiti istemine ilişkin 24/01/2019 tarihi dikkate alınsa bile, bu tarih itibariyle davalıya ait alan adının kayıt tarihi üzerinden 11 yılı aşkın, ticaret unvanının tescil tarihi üzerinden 10 yılı aşkın süre geçtiği, davalıya ait ticaret unvanının herkese açık olması ve davalıya ait alan adının da yine internet bağlantısı bulunan her yerden erişime açık olması karşısında, davacının marka ve ticaret unvanından kaynaklı benzer iştigal alanı ile faaliyet gösteren davalıdan 10 yılı aşkın süre boyunca haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davacının, davalıya ait bu eylemleri bilmese bile basiretli bir tacir olarak benzer sektörde faaliyet gösteren davalı eylemlerinden bu kadar uzun süre boyunca haberdar olması gerektiğini bilmesi gerektiği, bu hale göre 10 yılı aşkın süre boyunca sessiz kalarak davalı hakkında hukuki takibatta bulunmayan davalının, uzun süreli sessizliği nedeniyle davalının alan adını ve ticaret unvanını kullanmasına zımnen rıza gösterdiği, dolayısıyla sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının sonuçları somut olayda gerçekleştiğinden, dürüstlük kuralına aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, sessiz kalma yoluyla hak kaybının en önemli koşulu kötüniyetli sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedebilmek için öncelikle davalı tarafın seçip kullandığı ve tescil ettirdiği ticaret ünvanı yönünden iyiniyetli olması gerektiği, ticaret unvanı, ticaret siciline tescil edildiği için tescilin olumlu etkisinden, yani tescilin iyi iyeti ortadan kaldırma fonksiyonundan yararlanacağı, yani karşı tarafın, müvekkilinin tescilli ticaret ünvanını bilmediği savunmasında bulunamayacağı, unvanı sonradan kullanan kişinin, genel kuralın aksine iyi niyetli olduğunun kabulü mümkün olmadığını, bunun doğal bir sonucu olarak da iyi niyetli olduğunu ileri süren üçüncü kişinin, bu iddiasını ispatla yükümlü bulunduğunu, oysa ki karşı taraf böyle bir iddiayı (iyiniyet iddiasını) ileri sürmediğini, davalı tarafın tescil aşamasında kötüniyetli davranarak özellikle … ibaresini tescil ettirerek müvekkili firmaların dünya çapındaki tanınmışlığından istifade etmek istediklerini, müvekkilinin markasının tanınmış olduğunu, mahkemece eksik inceleme yapıldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına ve ticaret unvanına tecavüzün tespiti, meni ve ticaret unvanı terkini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.06.2012 tarih, 2010/8788 Esas, 2012/10516 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere, marka hakkı sahibinin, hareket tarzı ile hakkın ihlaline zımnen müsaade ettiği hallerde, markayı uzunca bir süre izinsiz kullanan kişinin bu kullanımına artık karşı çıkamayacağı, hukuka aykırı davranışın önlenmesine veya hukuka aykırı duruma son verilmesine ilişkin talebin kullanılmasını çok geciktiren kimsenin TMK’nın 2. maddesinde anlamını bulan dürüstlüğe aykırı davranıp davranmadığının değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu, zira, haklı başka bir gerekçe olmadığı sürece, uzun süre tecavüze sessiz kalarak üçüncü kişiler nezdinde güven yaratan kişilere dava açma hakkı tanınmaması gerektiği, somut olayda da, davalının internet alan adının kayıt tarihi üzerinden 11 yıl, ticaret unvanının tescil tarihi üzerinden de 10 yıldan fazla süre geçtiği, ticaret unvanının ve alan adının herkesin erişimine açık olması nedeniyle davacının davalı şirketten haberdar olmamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, ayrıca tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdikleri hususunun da bunu desteklediği, davacının 10 yılı aşkın süre boyunca sessiz kalarak davalının alan adını ve ticaret unvanını kullanmasına zımnen rıza gösterdiği, somut uyuşmazlıkta sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının gerçekleştiği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 2206/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip