Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1050 E. 2023/1027 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1050
KARAR NO : 2023/1027
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020
NUMARASI : 2020/147 E. – 2020/385 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/12/2020 tarih ve 2020/147 Esas – 2020/385 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2018/72108, 2018/69144, 2018/69143, 2018/64906, 2018/64895, 2016/58821, 2016/57530, 2016/54164, 2016/32019, 2016/32014, 2016/13357, 2016/13354, 2016/13332, 2016/13324, 2016/100107, 2016/100099, 2015/99633, 2015/64220 sayılı “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2019/13529 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa davalı Şirketin marka başvurusunu müvekkili şirkete ait markaların tescilli olduğu sınıflarda yaptığını, itiraza konu markanın müvekkili şirket markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı markasının sınıfları ile müvekkili şirkete ait markaların sınıflarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı ve bağlantılı bulunduğunu, “…” markasının 2008 yılından bu yana 15 farklı ülkede yaygın olarak faaliyet gösteren ve tanınmış olan müvekkili şirket bünyesinde kullanıldığını, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili şirketin itibarından haksız yararlanmanın söz konusu olacağını, davalı markası ile müvekkili şirket markaları arasında iltibas tehlikesi bulunduğunu, müvekkili şirket markaları ile dava konusu markanın yazılış, fonetik, şekil ve anlam bakımından benzer olduğunu, davalı markasının müvekkiline ait markaların serisi gibi algılanma ihtimalinin bulunduğunu, dava konusu markayı gören tüketicilerin markaları ya benzeteceklerini ya da markalar arasında bağlantı kuracaklarını, müvekkili şirkete ait “… …” ve “…” ibareli markaların gıda sektöründe bilinir markalar olduğunu, müvekkili şirket ait ürünlerin üzerinde “…” ibaresinin daha ön planda bulunduğunu, davalı şirket başvurusundaki “…” ibaresinin baskın olmasının bilinçli olduğunu, davalı şirketin kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-3172 sayılı kararının iptaline, davalı şirket adına tescilli 2019/13529 sayılı “…+şekil” markasının sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka kapsamında yer alan 29. ve 30. sınıf emtia ile 31. sınıftaki “Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” mallarının, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/ benzer olduğu, buna karşılık davacıya ait markalar ile dava konusu markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı ve dava konusu markanın davalı markaları ile karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olduğunun da ispatlanamadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece itiraz ettikleri hukuka aykırı bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğunu, markalar arasında yapılan benzerlik değerlendirmesinin kanuna, doktrine ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkil Şirketin tescilli markası olan “…” ve “… …” ibareleri ile davalının “…” ibaresinin, fonetik, görsel ve işitsel açılardan yüksek benzerlik taşıdığını, müvekkil şirket markalarının tanınmış olduklarını, bu hususun mahkemece dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre ” …+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…”, “… …” ve “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, ülkemizdeki bir coğrafi bölgenin adı olduğu ve tek başına kimsenin tekeline bırakılamayacağı, dolayısıyla bu ibareye yapım ve çekim ekleri getirilerek oluşturulan ibarelerin ayırt ediciliklerinin de düşük bulunduğu, kaldı ki ibareler arasında anlamsal farklılık da olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve 2014/11 E., 2016/778 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi iltibas değerlendirmesi, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümleneceğinden, davacı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 210,55 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 04/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip