Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1040 E. 2023/1008 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1040
KARAR NO : 2023/1008
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/04/2021
NUMARASI : 2020/349 E. – 2021/173 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/04/2021 Tarih ve 2020/349 Esas – 2021/173 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı …ile davalı şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2018/75122 başvuru sayılı “şekil+…” ibaresinin 35, 37, 38, 39, 42 ve 45. sınıflarda tescili için davalı … başvurduğunu, kısmen reddedilen başvurunun yayımı üzerine diğer davalının “…” ibareli markalarını mesnet göstererek başvuruya itiraz ettiğini, davalı şirketin itirazı üzerine başvurunun reddedildiğini, bu karara yaptıkları itirazın da Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa taraf markaları arasında iltibas tehlikesi yaratacak derecede benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin SMK’nın 5/1-b ve c maddesi uyarınca tek başına tescil edilemeyeceğini, ayrıca bu ibareyi içeren çok sayıda tescilli marka bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-7564 sayılı kararın iptaline ve dava konusu marka başvurusunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin “…” ibareli markalarının herkes tarafından tanınır hale geldiğini, kullanımla ayırt ediciliğinin arttığını, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğunu, markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, başvurudaki makine ibaresinin ve şekil unsurunun tanımlayıcı olup markaya ayırt edicilik katmadığını, markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğunu, bu ibarenin zayıf marka olarak kabul edilemeyeceğini, zira marka olarak güçlü bir ayırt ediciliğe sahip olduğunu, markalar arasında emtia benzerliği şartının da gerçekleştiğini, başvurunun müvekkili markalarının türevi olarak algılanacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 35, 37, 38, 39, 42, 45. sınıftaki hizmetlerin itiraza dayanak marka kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı/benzer oldukları, çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “şekil+…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu, taraf markalarının anlamsal olarak karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, fonetik açıdan her ne kadar taraf markaları arasında ortak unsur “…” kelimesi olsa da taraf markalarının diğer sözcüklerle ayırt edicilik sağlamasının taraf markalarının telaffuzlarının farklı olmasına yol açtığı, görsel açıdan yapılan karşılaştırmada da davacının başvuru markasının marka işareti açısından ayırt edici olduğu, bu durumun taraf markaları arasında farklılaşmayı sağladığı, uyuşmazlık konusu “…” kelimesinin marka yaratmada sıkça kullanılabilecek bir kelime olabileceği, her ne kadar davalı sayesinde bir marka olarak yerleştiği kabul edilse de böylesi bir kelimenin tek bir firmanın tekeline bırakılmasının marka hukuku ilkeleriyle bağdaşmayacağı, bu çerçevede yapılan değerlendirmede taraf markaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde anlamsal, işitsel ve görsel olarak birbirinin aynı veya devamı olduğu intibaı uyandırmadığı, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, dosya içeriği itibari ile SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşullar oluşmadığı gibi taraf markaları benzer olmadığından tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne, YİDK’nın 2020-M-7564 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı …vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında benzerlik olduğunu, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, markaların aynı hizmetleri kapsadığını ve karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, gerekçeli kararda markaların ayırt edicilik düzeyi ve tanınmışlığına ilişkin değerlendirme yapılmadığını, “…” ibaresinin zayıf marka niteliğinde olmadığını, kullanımla ayırt edicilik kazandığını, müvekkili markasının tanınmışlığının karıştırılma ihtimalini artıracağını, başvurunun müvekkilinin markasını bütünüyle içerdiğini, başvuru markasındaki diğer ibarelerin ise tanımlayıcı olduğunu, müvekkilinin yeni bir markası olarak algılanacağını, SMK’nın 6/9. maddesine ilişkin iddialarının değerlendirilmediğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacının “şekil+…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, tescil kapsamında 35, 37, 38, 39, 42 ve 45. sınıftaki bir kısım hizmetlerin yer aldığı, başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığınca kısmen reddedilerek başvuru kapsamından 35 ve 37. sınıftaki bir kısım hizmetlerin çıkartılmasına, başvurunun kalan mal ve hizmetleri için yayınlanmasına karar verildiği, başvurunun yayımı sonrası davalı şirketin “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptığı başvuru reddedilmiş ise de, bu karara davalı şirketin yaptığı itiraz üzerine 2020-M-7564 sayılı YİDK kararı ile başvuruya itiraz kabul edilerek dava konusu marka başvurusunun tümden reddine karar verildiği, 07.09.2020 tarihli bu kararın davacı tarafa 09.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın yasal iki aylık süre içerisinde 03.11.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olup, davalılar vekillerinin istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık başvuru ile itiraza mesnet markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas ve SMK’nın 6/5 ve 6/9. maddesi anlamında tescil engeli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacının başvurusunun “…” ibaresinden oluştuğu, başvurudaki diğer ibareler tanımlayıcı olduğundan markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, bu ibarenin aynı zamanda davalı şirketin itiraza mesnet markalarının esas unsurunu oluşturduğu, buna göre dava konusu başvuruda davalı şirketin itiraza mesnet markasının aynen yer almasından kaynaklı benzerlik bulunduğu, başvuruda yer alan şekil unsuru ve tanımlayıcı ibareler başvuruyu itiraza mesnet markalardan yeterince farklılaştırmadığından bu hali ile taraf markaları arasında aynı/benzer mal ve hizmetlerde kullanılmaları halinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin olduğu kanaatine varılmıştır.
Ancak 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanabilmesi için karşılaştırılan markaların kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği şartının da gerçekleşmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden davacının başvurusunun kapsamındaki hizmetler davacının itiraza mesnet markası kapsamında aynen yer aldığından emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği, SMK’nın 6/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluştuğu sonucuna ulaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davalı şirket vekili, tanınmışlık ve kötüniyet nedeniyle de tescil engeli bulunduğunu ileri sürmüş ise de, SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların oluşacağı ve başvurunun kötüniyetle yapıldığı kanıtlanamadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas koşullarının oluşması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davalı …vekili ile davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı …ile davalı şirket vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 22/04/2021 gün ve 2020/349 Esas – 2021/173 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 215,45-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı …tarafından istinaf aşamasında yapılan 42,50-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 204,60-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı şirket tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı 162,10-TL olarak yatırılan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, kararın kesinleşmesinden sonra ve talebi halinde davalılara iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 30/09/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip