Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1036 E. 2023/1081 K. 22.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1036 – 2023/1081
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1036
KARAR NO : 2023/1081
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2021
NUMARASI : 2020/47 E. – 2021/84 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/03/2021 tarih ve 2020/47 E. – 2021/84 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış “…” esas unsurlu markalarının bulunduğunu, davalı şirketin 2018/120333 sayılı ve “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Markalar Dairesi Başkanlığınca sadece 41. sınıftaki hizmetler yönünden kabul edildiğini, itirazlarının kısmen reddi yönünden bu karara yaptıkları itirazın ise Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğunu, oysa taraf markalarının ayniyet derecesinde benzediğini, markaların aynı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, davalı firmanın marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve aynı zamanda davacının tescilli markalarıyla haksız rekabet yarattığını, başvurunun SMK’nın 6/5. maddesi uyarınca da reddinin gerektiğini, davalı şirketin markasında “İstanbul” ibaresini geçirerek İstanbul’da faaliyet gösteren, davacıyla bağlantılı bir firma intibası yaratmaya çalışmasının da davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, müvekkilinin “…” ibareli markalarının seri marka oluşturduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının özü olduğunu, bu nedenle davacının “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 02.01.2020 tarih ve 2019-M-11470 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin … Belediyesinin bir iştiraki olduğunu, … Belediyesine ve diğer iştiraklerine güvenlik hizmeti verdiğini, bu yüzden de davacının “sanki hastanelerin İstanbul’da yer alan bir şirketi izlenimi verilmeye çalışıldığı” yönündeki kötüniyet iddialarının doğru olmadığını, tarafların birbirlerinden çok farklı iki sektörde, sağlık ve güvenlik sektörlerinde faaliyet gösteriyor olmasından dolayı davalının davacının markasının tanınmışlığından haksız yarar elde etmesinin ve haksız rekabet yapmasının da mümkün olmadığını, davalının marka başvurusunun “… …” değil “… … AŞ … Şirketi” ibarelerini ihtiva ettiğini, davacının markalarında geçen “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin son derece düşük olduğunu, bu ibarenin davacının faaliyetleri nedeniyle anlamını kazanmış bir ibare olmadığını, davacının markasının davalı kurum nezdinde “tanınmış marka” statüsüne de alınmadığını, taraf markalarının birbirinden çok farklı emtia sınıflarını kapsadığını, “…” ibaresini taşıyan 5750 adet marka bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “… … AŞ + şekil” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının markasından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, davacının “…” ibareli tescilli markalı mallarından / hizmetinden yararlanmak isterken davalının “… … AŞ+şekil” ibareli başvuru markalı malı/hizmetini satın almak / yararlanmak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar / hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibasın bulunmadığı, davacı tarafın başvuru ibaresi üzerinde SMK’nın 6/3. maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliğini kanıtlamadığı, SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların ve kötüniyet iddiasının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporunda müvekkilinin sağlık sektöründe tanınmışlığından bahsedilse de “…” markası altında verdiği hizmetlerin sağlık hizmetleri ile sınırlı olmadığını, davalı şirketin güvenlik hizmetleri dışındaki müvekkilinin tescilli markasının bulunduğu diğer sınıflar için de tescil başvurusunda bulunduğunu, taraf markaları arasında işaret ve emtia benzerliği şartlarının gerçekleştiğini, başvurunun SMK’nın 6/5. maddesi uyarınca reddinin gerektiğini başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığını, dava konusu markanın tescilinin haksız rekabete sebebiyet vereceğini, müvekkili markalarının serisi olarak algılanacağını, müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde SMK’nın 6/6. maddesi uyarınca da hak sahibi olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları arasında “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı düşük benzerlik bulunmakta ise de, dava konusu markada ilk göze çarpan unsurun “…” logosu olduğu, başvuruda “…” ibaresi dışında “İstanbul, güvenlik, anonim şirketi” ibarelerinin de bulunduğu, dosya arasında bulunan konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenmiş denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda davacının itiraza mesnet markalarının sağlık sektöründe tanınmış olduğunun belirtildiği, ancak başvurudaki “güvenlik” ibaresinin başvuruyu sağlık sektöründen uzaklaştırdığı, baskın nitelikteki logoyla birlikte başvuru markasının farklı bir ticari kaynaktan gelen marka olarak algılanmasını sağladığı, davacı güvenlik sektöründe de faaliyet gösterdiğini ileri sürmüş ise de, bu alanda “…” ibaresinin ayırtediciliği düşük olduğundan bu hali ile de başvurunun davacının itiraza mesnet markasından yeterince farklılaştığı, bütünsel algısı itibariyle dava konusu markanın davacının markalarına yakınlaştığından ve seri markalarının arasına sızdığından söz etmenin mümkün olmadığı, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, markalar benzer olmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı, başvurunun kötüniyetli olarak yapıldığının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 210,55-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 13/10/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.