Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1022 E. 2023/933 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1022
KARAR NO : 2023/933
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/04/2021
NUMARASI : 2020/172 E. – 2021/183 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/04/2021 tarih ve 2020/172 E. – 2021/183 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin babası tarafından …’de 1955 yılında kahve üretilmeye başlandığını, müvekkilinin de baba mesleğini devam ettirdiğini, “…” markası ile üretilen kahveyi hem …’da hem de Türkiye’de meşhur ve maruf hale getirdiklerini, 2016/60919 sayılı, “…” ibareli ve 2016/23543 sayılı, “…” ibareli markaların müvekkili adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin davalının da dahil olduğu 4 kişi ile birlikte … … A.Ş. unvanlı bir şirket kurduklarını, bu şirkette marka hakkı ve formülü müvekkiline ait olan kahveyi sattıklarını, davalının şirket müdürü olarak görev yaptığını, davalının müvekkilinin güvenini kötüye kullanarak müvekkiline ait markaları, bilgisi ve onayı olmaksızın, müvekkili ile birlikte kendi adına kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, müvekkilinin 2017/20876 sayılı ve “…” ibareli, 2017/20791 sayılı ve “…” ibareli, 2017/20790 sayılı ve “…” ibareli bu markalardan sonradan haberdar olduğunu, davalının şirketteki müdürlük görevini aksatması sebebiyle şirketin zarar ettiğini, davalının hisselerini 09/09/2019 tarihinde müvekkiline devrettiğini, 10/09/2019 tarihinde de müvekkiline ait logo ve markalarla ile kendi dükkanını açtığını, reklam yaptığını, davalı şahsın müvekkili markasının tanınırlığından faydalanarak menfaat elde ettiğini ve haksız rekabete sebebiyet verdiğini, müvekkili hakkındaki yanıltıcı beyanlar ile itibarını zedelediğini, logosu ve ambalajı aynı olan paketlerde sanki müvekkilinin ürettiği kahveymiş gibi tüketiciye kahve sunduğunu, davalı şahsın müvekkiline ait markaya, logoya ve tasarıma tecavüzde bulunduğunu, renk ve biçim olarak müvekkiline ait kahve ambalajlarının birebir taklitlerini ürettiğini, davalı şahsın sosyal medyada yer alan reklamlarında müvekkiline ait bayileri kendi bayileriymiş gibi gösterdiğini, davalı şahsın ayrıca 2019/86599 2019/133481, 2020/10078 sayılı marka başvuruları yaparak ve bu marka ve logoları sosyal medya hesabında kullanarak müvekkili markaları ile iltibasa yol açtığını, bu hususların davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu ileri sürerek, 2017/20876, 2017/20790, 2017/20791 sayılı markaların davalı adına yapılan tescillerinin hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacının 2002 yılından beri tanıştıklarını, müvekkili ve davacının dava dışı 2 kişi ile birlikte 08/03/2016 tarihinde … … … A.Ş.’yi kurduklarını, müvekkilinin bu şirkette %20 hisse sahibi olduğunu, şirketin amacının Türkiye ve Yunanistan’da şirketin kurulduğu tarihte tescili yapılmış olmayan, … isimli şehirde “…” olarak bilinen kuruyemiş dükkanında satılan ürünlerden biri olan kahvenin Türkiye’ye getirilmesi ve Türkiye’de de üretilmesi olduğunu, 2017 yılında … A.Ş.’nin diğer iki ortağının hisselerinin davacı tarafından devralındığını, 2019 yılında müvekkilinin hisselerini de bedelsiz olarak davacıya devrettiğini, müvekkilinin yönetim kurulu başkanlığı dönemi boyunca görevini eksiksiz yerine getirdiğini, şirket tarafından üretilen kahvenin üretimi, tanıtımı ve pazarlamasının çoğunlukla müvekkili tarafından yapıldığını, 2016/60919 sayılı marka başvurusuna itiraz edilmesi nedeniyle, itiraz sonrası sürecin uzaması sebebiyle yeni marka başvuruları yapılıp bu markalarla yola devam etme kararının davacı ile birlikte alındığını, yeni marka başvurularının davacı ile ortak marka sahibi olarak tescili konusunda birlikte karar verdiklerini, markalara ortak olma bedeli olarak müvekkilinin 93.400,00 Euro ücret ödediğini ve şirket adına alınan iş yerinin davacıya devredildiğini, müvekkilinin davacının talimatı dahilinde kendine ait e-imzayı kullanarak internet üzerinden dava konusu marka başvurularında bulunduğunu, davacının marka başvurularının her aşamasından haberdar olduğunu, davacının 2019 yılının Temmuz ayında müvekkiline şirketi tasfiye edeceğini ve artık şirkete sermaye aktarmayacağını söylediğini, müvekkilinin tescille sahip olduğu markasının yok olmasını istemediği için ortaklıktan çıkıp kendi işini kurmaya karar verdiğini, davacının ortak olduğu markaları müvekkilinin kullanabilmesi karşılığında … A.Ş.’deki hisselerinin davacıya devredildiğini, devir işleminde aksaklık olmaması amacıyla davacı tarafından müvekkili hesabına 10.000,-TL gönderildiğini ancak bu miktarın şahitler huzurunda müvekkili tarafından davacıya nakit olarak iade edildiğini, müvekkilinin devirden birkaç gün sonra “…” adındaki kendi iş yerini faaliyete geçirdiğini, bu işletmede üretilen ve satılan kahve paketlerinde müvekkiline ait markaların kullanıldığını, müvekkilinin dava konusu markaların müşterek sahibi olduğunu, kullanım için kimseden izin alması gerekmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markaların aynı şekil ve kelime unsurlarını içermeleri karşısında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduğu, bütünsel anlamda aralarında herhangi bir fark bulunmadığı, dava konusu 2017/20790 sayılı “…” ibareli marka kapsamında yer alan “30. Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler.” emtiaları ile dava konusu 2017/20876 sayılı “..” ibareli marka kapsamında yer alan “30. Sınıf: Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. 35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetlerinin, davacı markalarında yer alan mal ve hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, bu mal ve hizmetler bakımından taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması nedeniyle, sayılan mal ve hizmetler bakımından markaların ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluştuğu, tanınmışlık iddiasının ispatlanamadığı, diğer taraftan dosya kapsamından, taraflar arasında bir iş ilişkisi olduğunun sabit olduğu, fakat davacının, davalıya “birlikte marka başvuru sahipliği” yönünde bir yetki/vekaletname verdiğinin, “birlikte başvuru sahipliği” karşılığında herhangi bir ödeme aldığının ispatlanamadığı, davacının marka başvurusu yapıldığından haberdar olsa dahi, “…” davalının kendisini de gösterdiğinden haberdar olduğu hususunun dosya kapsamından anlaşılamadığı, zira dava konusu başvuruların davalı şahsın elektronik imzası ile yapıldığı, faturanın davalı adına düzenlendiği, dava konusu başvurular ile ilgili bildirimler … Kurumu tarafından davacıya yapılmışsa da, bu bildirimlerde “marka başvuru sahipleri” ile ilgili herhangi bir bilginin yer almadığı, “marka başvurularında ortaklık” karşılığında yapıldığı iddia olunan ödeme dekontlarında herhangi bir açıklamanın yer almadığı, gerek davacı markalarının gerekse dava konusu markaların aynı marka vekili ile işlemleri yapılmışsa da, marka vekiline verilen vekaletnamede “vekalet veren” olarak davalı şahsın adının bulunduğu, dosyada bulunan vekaletnameden, davacının dava konusu markalardaki “birlikte hak sahipliği”nden haberdar olduğuna dair bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığı, dava konusu markaların başvuru tarihinde, gerekçe olarak gösterilen 2016/23543 ve 2016/60919 sayılı markaların davacı adına tescilli olduğu, davacıya ait gerekçe markaların devrine ya da tesciline ilişkin iddiaların işbu davanın konusu olmadığı, davacının kendi adına tescilli markaları varken, kendi markaları ile benzer dava konusu markalar için birlikte hak sahibi olacak şekilde başvuru yapması için davalıya yetki/vekalet vermemesi, davalının dava konusu marka tescillerini aldıktan sonra bu kez de dava konusu markaların birebir aynısını yalnız kendi hak sahibi olacak şekilde 2019/86599, 2019/133481 ve 2020/10078 sayılı marka başvurularını yapması, sadece kendi adına tescil ettirmek istemesi nedeniyle davalının kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu markaların tescilli bulundukları tüm mal ve hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili, mahkemece bildirdikleri delillerin toplanmadığını, eksiklerin giderilmediğini, tanıklarının dinlenmediğini bu nedenle eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davacı ile dava konusu markadaki ortak hak sahipliği için anlaşıldığını, davacının dava konusu marka başvurularından haberdar olduğunu, bu hususların dosyadaki delil ve beyanlarıyla sabit bulunduğunu, davacının, dava konusu markaların kullanım hakkının dava dışı ….A.Ş’ye 11.09.2019 tarihli sözleşmeyle verdiğini iddia ettiğini, bunun davacının dava konusu marka tescilinden haberdar olduğunu gösterdiğini, müvekkilinin tarafların ortak olduğu dava dışı … ortaklığından ayrıldıktan 7 ay sonra işbu davayı açmasının dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu, ayrıca dava konusu olmayan marka tescillerinin kötü niyet gerekçesi yapılmasının da doğru olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, taraflar adına müştereken tescil edilen 2017/20876, 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markaların davalı adına yapılan tescillerinin kötü niyetli olduğu iddiasına dayalı olarak anılan markaların davalı adına tescili yönünden hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamında bulunan marka tescil belgelerinden, dava konusu 2017/20876 sayılı markasının dava tarihi olan 11.06.2020 tarihinden sonra 05.07.2020 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2010/10029 E. 2012/1928 K., 2013/18711 E.2014/13375 K., 2007/12056 E.2009/8227 K., 2009/9215 E.2011/2047 K., 2019/447 E. 2020/2675 K ve 2020/1735 E. 2022/573 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere dava tarihi itibariyle tescilli olmayan bir markanın hükümsüzlüğü için dava açılması mümkün olmayıp, henüz tescilli olmayan bir markanın hükümsüzlüğü için açılan davanın, erken açılması gerekçesiyle reddi gerekmektedir. YİDK kararının iptali istenmeksizin, müstakilen marka hükümsüzlüğü istemli olarak açılan davada, yargılama esnasında markanın tescil edilmesinin de sonuca etkisi olmayacağı, yukarıda belirtilen kararlarda açıkça vurgulanmıştır. Bu itibarla 2017/20876 sayılı dava konusu marka yönünden davanın erken açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, anılan marka yönünden işine esasına girilerek yazılı şekilde hükümsüzlük karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dava konusu 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markalar dava tarihinden önce, 25.06.2018 ve 06.11.2017 tarihlerinde tescil edildiğinden, bu markalar yönünden işin esasının incelenmesi gerekmiştir.
SMK’nın 6/9 maddesi uyarınca, kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Aynı Kanunun 25/1. maddesi uyarınca bu husus, markanın hükümsüzlüğü sebebidir. Yargıtay HGK’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı, her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyi niyetin asıl, kötü niyetin istisna olması sebebiyle davalının kötü niyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötü niyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davacı ve davalının, dava dışı iki kişi ile birlikte 08.03.2016 tarihinde dava dışı …A.Ş’yi kurdukları, 05.10.2016 tarihinde dava dışı kişilerin, davalının da 10.09.2019 tarihinden dava dışı şirketteki paylarını davacıya devrederek şirket ortaklığından ayrıldıkları, dava konusu 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markaların davacı ve davalı adına müştereken tescili için, bizzat davalı tarafından 09.03.2017 tarihinde başvuru yapıldığı, 2017/20790 sayılı markanın 25.06.2018 , 2017/20791 sayılı markanın da 06.11.2017 tarihinde taraflar adına müştereken tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda özet kısmından da anlaşılacağı üzere, davacı 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, bu durumun aralarında daha önce ticari ilişki bulunan davalı tarafından da bilindiği, buna rağmen davacının bilgisi ve onayı olmaksızın dava konusu marka başvurularını yaparak, markaları kendi adına da tescil ettirdiğini, bu nedenle dava konusu markalarda davalı adına yapılan tescillerin kötü niyetli olduğunu ileri sürmekte, davalı ise , dava konusu markaların tecil başvurusunun davacının bilgisi ve onayı dahilinde müştereken taraflar adına yapılıp tescil ettirildiğini, davalının dava konusu markalara ortak olmak karşılığında davacıya 93.400 Euro ödediğini ve tarafların bir dönem ortak oldukları … …A.Ş’ye ait iş yerinin davacıya devredildiğini savunmaktadır. Davalının bu savunmasından, dava konusu markaların gerçek hak sahibinin davacı olduğunun davalının da kabulünde bulunduğu anlaşılmaktadır. Esasen somut olayda asıl tartışılması gereken husus, davalının dava konusu markaları, davacı ve davalı adına tescil ettirmesinin davacının bilgisi ve izni dahilinde olup olmadığı bu bağlamda dava konusu markalarda davalı adına yapılan tescillerin kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
İlk derece mahkemesince, davalının, markaların gerçek hak sahibi olduğunu bildiği davacıdan habersiz şekilde, dava konusu marka başvurularını yaparak markaları taraflar adına müştereken tescil ettirildiği kabul edilerek, yazılı şekilde karar verilmişse de mahkemenin bu kabulü dosya kapsamına sunulan bilgi ve belgelere uygun düşmemektedir. Zira, her ne kadar davalı, dava konusu markalara ortak olmak karşılığında davacıya 93.400 Euor ödendiği ve bir taşınmaz devredildiği savunmasını ispatlayamamışsa da, bizzat davacı tarafından dosyaya ibraz edilen ve davacı ile tarafların bir dönem ortak oldukları … …A.Ş ile 11.09.2019 tarihinde imzalanan protokolden, davacı adına tescilli bulunan diğer markalar yanında işbu davanın konusunu oluşturan 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markaların kullanma hakkının anılan Şirkete devredildiği anlaşılmaktadır. Protokol tarihinde dava konusu markaların tescilli bulunduğu, protokolde açıkça dava konusu markaların sayıldığı, dava konusu markaların tescil tarihlerinden bahsi geçen protokol tarihine kadar 1 yıldan fazla sürenin, 11.09.2019 tarihli protokol tarihinden 9 aylık sürenin geçtiği hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, Dairemizce davalının dava konusu markaların taraflar adına başvurusunu yaparak tescil ettirmesinin, davacının izni ve bilgisi dahilinde yapıldığı kanaatine varılmıştır. Burada, bir an için davacının dava konusu markalardan haber olmasına rağmen marka başvurusu ve tescillerinin kendisi ile birlikte davalı adına yapıldığını bilemeyebileceği diğer bir deyişle bu marka başvuru ve tescillerinin sadece kendi adına yapıldığını sandığı düşünülebilirse de, dava konusu markalardan haberdar olan davacının … Kurumu’nun internet sitesinde yapacağı basit bir araştırma ile bu hususu öğrenebileceği, yukarıda belirtildiği gibi dava konusu markaların tescil tarihlerinden bahsi geçen protokol tarihine kadar geçen süre ile bu protokolün düzenlendiği tarih ile dava tarihi arasında geçen süre gözetildiğinde, davacının marka başvuru ve tescillerinin taraflar adına müştereken yapıldığını bilmediğinin hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği kabul edilmiştir. Açıklanan bu hususlar karşısında, 2017/20790 ve 2017/20791 sayılı dava konusu marka başvurularının ve tescillerinin, davacının bilgisi ve onayı dahilinde davalı tararfça taraflar adına müştereken yapıldığı, bu nedenle davalının kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmış, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü yerinde görülmemiştir.
Öte yandan, mahkemece, davalının dava konusu markaların birebir aynısını içeren, yalnız kendisi hak sahibi olacak şekilde 2019/86599, 2019/133481 ve 2020/10078 sayılı marka başvurularını yapması diğer bir kötü niyet gerekçesi olarak kabul edilmişse de, bahsi geçen marka başvuruları dava konusu markaların başvuru ve tescil tarihinden sonra olduğundan, mahkemenin bu kabulü de doğru olmamıştır.
Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere dava kötü niyet iddiasıyla marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Nitekim dava dilekçesinin konu ve netice-i talep kısmında bu husus açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen, ilk derece mahkemesince SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddesi koşulları yönünden de inceleme ve değerlendirme yapılarak, dava konusu markalar ile davacı adına tescilli 2016/23543 ve 216/60919 sayılı markalar arasında bir kısım emtia yönünden iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle de yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
Sonuç olarak, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan nedenlerle, 2017/20876 sayılı dava konusu marka yönünden erken açılan davanın reddine, dava konusu diğer markalar yönünden ise kötü niyet iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 29/04/2021 gün ve 2020/172 E. – 2021/183 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-2017/20876 sayılı marka yönünden erken açılan davanın REDDİNE,
3-2017/20790 ve 2017/20791 sayılı markalar yönünden açılan davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 54,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 37,10-TL posta giderleri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 199,20-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 07/07/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip