Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/1020 E. 2023/858 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/1020 – 2023/858
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1020
KARAR NO : 2023/858
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : 2019/346 E. – 2020/108 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 20/02/2020 tarih ve 2019/346 E. – 2020/108 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalı şirketin 2018/09383 numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya yaptıkları itirazın davalı … Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, başvurunun 43. sınıf hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, müvekkili markasının ise 34. sınıf tütün ürünlerinde tescilli olduğunu, sigaranın restoran ve kafe faaliyetleriyle bağlantılı olduğunu, davalının sistematik olarak “…” ibareli marka başvurularında bulunduğunu, bu markalara karşı hükümsüzlük davaları açtıklarını, kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığını, başvurudaki “…” ve “…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, müvekkilinin Paris Sözleşmesi kapsamında tanınmış olduğunun gözardı edildiğini, başvurunun SMK’nın 6/5. maddesi uyarınca da reddinin gerektiğini, markanın kescili halinde müvekkilinin zarara uğrayacağını, 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’a 04.07.2012 tarihinde yapılan değişiklik ile yeni 3/15 maddesinde “Tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile tütün ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler, tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma veya ürünlerle ilişkilendirilemez ve tütün ürünüyle diğer ürün veya hizmetin birbiriyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz. Tütün ürünleri harici mal ve hizmet sektörlerindeki firma ve ürünlerin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve alametler de, tütün ürünleriyle veya firmalarıyla ilişkilendirilemez ve ürün veya hizmetin tütün ürünüyle ilişkili olduğu izlenimi verecek biçimde kullanılamaz, hiçbir ürünün üzerinde tütün ürünlerini çağrıştıran herhangi bir işaret ve renk bulunamaz” dendiğini, başvurunun kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 2019-M-3714 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraf markalarının benzer olmadığı gibi kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de benzer olmadığını, SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediğini, davacının müvekkilinin ” …” ibaresini tescilinden sonra markaya kesintisiz beş yılı aşan bir sürede sessiz kaldığını ve hak kaybına uğradığını, başvurunun da bu markaların serisi niteliğinde olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, başvuru kapsamındaki 43. sınıftaki hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle farklı oldukları, davalı markası ile davacı markalarının esas unsurunda yer alan “…” ibaresi benzer olmakla birlikte bir bütün olarak markaların benzer olmadığı, markaların üzerinde kullanılacağı mal ve hizmetlerin de birbiriyle ilişkili sınıflar olmadığı, tüketicilerin ” … ” ibareli kafe/restauranta girdiğinde söz konusu yerin “…” marka tütün ürünüyle bağlantısı olduğunu düşünmesinin oldukça zorlayıcı bir kanaat olduğu, kafe /reastauranta giden tüm tüketicilerin sigara tükettiğinin ve tüm sigara markalarından haberdar olduğunun da düşünülemeyeceği, bu durumda davacı markaları ile davalı markasının 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzer olmadığı sonucuna varıldığı, davalının başvurusunun, davacı markalarının tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesinde yer alan koşullar oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında karıştırılma tehlikesinin olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı, davalı şirketin başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veri bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markalarının benzer olduğunu, “…” gibi ibarelerin ayırt edicilik katmaya yetmeyeceğini, mahkeme kararlarıyla 34 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerin benzer bulunduğunu, emtia benzerliğinin de gerçekleştiğini, müvekkilinin markaları tanınmış olduğundan SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddesi uyarınca da başvurunun reddinin gerektiğini, başvurunun kötüniyetle gerçekleştirildiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden davalı şirketin “” … ” ibaresinin 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” hizmetlerin bulunduğu, davacının “…” esas unsurlu markalarını mesnet göstererek başvuruya itiraz ettiği, itirazın YİDK’nın 20.05.2019 tarih ve 2019-M-3714 sayılı kararıyla işaretlerin benzer olduğu ancak mal ve hizmet benzerliği bulunmadığı gerekçesiyle reddedildiği, YİDK kararının davacıya 28.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde 29.07.2019 pazartesi günü açıldığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, taraf markaları arasında iltibas bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup davacı tarafın istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraf markaları arasında, SMK’nın 6/1 maddesi anlamında iltibas koşullarının oluşup oluşmadığı, tanınmışlık ve kötüniyet nedeniyle tescil engeli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409). İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Bu açıklamalar çerçevesinde taraf markalarını oluşturan işaretler incelendiğinde, davaya konu markanın siyah zemin üzerine standart harflerle yazılmış ” … ” ibaresinden oluştuğu, İngilizce “…” kelimesinin “…”, anlamlarına, “…” ibaresinin ise “…” anlamına geldiği, bu kapsamda başvurudaki çekişmeli “…” ibaresinin ayırt ediciliğini sağlamadıkları ve başvurunun esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, davacının itiraza mesnet markalarının esas unsurunun da bu ibare olduğu, buna göre taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer oldukları ve aynı/benzer/ilişkili mal ve hizmetlerde kullanılmaları halinde SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin söz konusu olacağı sonucuna varılmıştır.
Markaların kapsamında emtiaların benzerliğine gelince; davaya konu marka sadece 43. sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” yönünden tescil ettirilmek istenmekte olup davacının itiraza mesnet markaları ise sadece 34. sınıfta “Sigaralar, ham ve işlenmiş tütün, tütün kullananlara mahsus malzemeler ve kibritler” mallarında tescillidir. Davacı tarafça markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzer/ilişkili olduğu ileri sürülmüş, davalılar tarafından ise aksi savunulmuş ve mahkemece de markaların kapsamındaki emtialar benzer bulunmamıştır. Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/01/2020 tarih ve 2019/2205 E.-2020/367 K. sayılı asıl unsuru yine “…” ibaresi olan ve 43. sınıfın 01 ve 02. alt grubunda tescil ettirilmek istenen markaya ilişkin olarak davacı markasının tütün mamulleri sektöründe tanınmış bulunduğu, davalının başvurusunun kapsamında yer alan 43/1. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” ile 43/2. sınıf “Geçici konaklama hizmetlerinin”, davacının markalarının tescilli olduğu “sigaralar, işlenmiş ve işlenmemiş tütün, tütün içenlere mahsus malzeme, kibritler” malları ile yakın ilişki içinde bulunduğu, zira “yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinin”, tütün mamülleri arasında sayılan nargile hazırlanması hizmetlerinin verildiği kafe hizmetlerini de kapsadığı, günü birlik dinlenme yerlerinin açık alanlarının da tütün mamüllerini tüketen müşterilere hizmet verecek şekilde düzenlendiği gerekçesiyle 43. sınıfın 01. alt grubundaki hizmetler ile 34. sınıftaki malların benzer olduğu yönündeki kararın onandığı, buna göre taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve 2014/11-696 E.- 2016/778 K. sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan ayrıca bir bilirkişi incelemesine gerek görülmemiştir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesi kararında hükümsüzlük şartlarının da oluşmadığı belirtilmiş ise de, dava dilekçesinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ilişkin açılmış bir dava bulunmamaktadır. Buna göre, davanın sadece YİDK kararının iptaline talebiyle açıldığı, bu kararın da YİDK karar tarihindeki şartlar dikkate alınarak değerlendirileceği, davalı cevap dilekçesinde davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını ileri sürmüş ise de, itiraza karşı görüş bildirme formunda buna dair bir beyanda bulunmadığı, bu iddiasının YİDK karar iptali talebiyle açılan bu davada dikkate alınamayacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Öte yandan, davacı vekili, tanınmışlık ve kötüniyet nedeniyle de tescil engeli bulunduğunu ileri sürmüş ise de, SMK’nın 6/5. maddesindeki koşulların oluşacağına ve başvurunun kötüniyetle yapıldığına ilişkin somut delil ileri sürülmediğinden davacı vekilinin bu yöndeki iddiaları yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla, SMK’nın 6/1. maddesi anlamında iltibas bulunması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 20/02/2020 gün ve 2019/346 E. – 2020/108 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

2-Davanın KABULÜ ile YİDK’nın 2010-M-3714 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 135,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 364,46-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 81,70-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.408,26‬-TL yargılama giderine, 44,40-TL peşin harç, 44,40-TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.497,06‬-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı … Pazarl. Tic. A.Ş. ile davalı … Kurumu tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 14/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.