Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/101 E. 2022/1598 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/101
KARAR NO : 2022/1598
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2019/63 E. – 2020/209 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararıznz İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/09/2020 tarih ve 2019/63 Esas – 2020/209 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 2000 yılında ABD’de kurulduğunu, o yıldan itibaren spor eğitimleri, spor tesislerinin sağlanması, spor içerikli eğlence ve dövüş müsabakaları programlarının yapımı hizmetleri alanlarında 8 ayrı ülkedeki şubeleri vasıtasıyla faaliyet gösterdiğini, ayrıca dünyaca ünlü “…” kafes dövüşü müsabakalarını organize ettiğini, gerek spor salonları, gerekse spor müsabakaları yayınları üzerinde “…”, “… …”, “… …” markalarını yaygın ve yoğun bir şekilde kullanarak tanınmış hale getirdiğini, müvekkilinin “… …” ibareli markalarının Türkiye’de … numaraları ile tescilli olduğunu, davalı gerçek kişinin… sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından kısmen yerinde görülerek, başvuru kapsamından bir kısım hizmetlerin çıkarıldığını, oysa başvurunun tümden reddinin gerektiğini, zira marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığını, markaların ayırt edilmeyecek kadar benzer olduğunu, markalar arasındaki tek farkın ilk harf ve “…” ibaresi üzerinde fazladan çizgi bulunmasından kaynaklandığını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal benzerliğinin ortada olduğunu, davalının davaya konu olan markasının müvekkili markası gibi 41. sınıftaki bir takım hizmetleri kapsaması itibariyle aynı sınıftaki emtialar için başvuruya konu edildiğini, “…”, “… …” markasının Paris Sözleşmesi ve 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri anlamında tanınmış marka olduğunu, dünyanın pek çok ülkesinde tescilli bulunduğunu, davalının, davacının bu tanınmış markalarının ününden, sektöründe edindiği yerden, haksız ve hukuka aykırı biçimde istifade etmek maksadıyla hareket etmesinin ve bu markalarla benzer bir markayı tescil ettirmiş olmasının kötü niyetinin bir tezahürü olduğunu, davalının sosyal medya hesabında davacının düzenlediği “…” müsabakalarıyla ilgili paylaşımda ve yorumda bulunduğunu, dövüş müsabakalarının uzun yıllardır çeşitli TV kanallarında gösterildiğini, “…” ve “… …” markasının ABD ve OHIM dahil olmak üzere dünya çapında 50’den fazla ülkede tescilli olduğunu, bu nedenle markanın tanınmış olduğunu, davalının özgün bir marka yaratmaktansa müvekkilinin markasına yanaşarak bu markanın tanınmışlığından faydalanmak ve tüketici nezdinde iltibas yaratmak istediğini, müvekkilinin markalarını takip eden “…”, “… …” ibareli markalardan haberdar olan davalının basiretli bir tacir olmadığını, dürüstlük kuralına aykırı davrandığını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-196 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescili halinde tümden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı… vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında, başvuru kapsamında kalan hizmetler yönünden karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili tarafından marka başvurusunun geri çekildiğini, dolayısıyla davacının işbu davada hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “… …” ibareli başvuru markasıyla davacının “…” ve “… …” ibareli tescilli markaları arasında sescil ve görsel olarak ortalama (hedef) tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, yargılama konusu 41. sınıftaki “Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” ile davacının markasının kapsamında yer alan “… eğitici programların ve derslerin sağlanması; küresel bir bilgisayar ağı aracılığıyla fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında bilgi sağlanması;….spor ve eğlence konularında bilgi veren global bilgisayar ağları üzerinden bir web sitesi sağlanması hizmetleri; televizyon, kablo, uydu, işitsel ve görsel medya kartuşları, lazer diskler, bilgisayar diskleri ve elektronik araçlar aracılığıyla dağıtım için eğlence şovları ve interaktif eğlence programlarının yapımı hizmetleri; global komünikasyon ağları aracılığıyla eğlence şovlarının ve haber programlarının yapımı ve dağıtımı hizmetleri.” arasında her iki markanın işletmesel kökenlerinin aynı olduğu, idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletmeye ait markalar olarak algılanabileceği, bu açıdan taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas-benzerlik-karıştırılma koşullarınun oluştuğu, davacı tarafın tanınmışlık ve kötü niyet iddiaları kanıtlanmasa da sonuca etkili görülmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 2019-M-196 sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu marka tescilli olmadığından hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı… vekili, davacının işbu davanın görülmesinde hukuki yararının bulunmadığını, diğer davalı şirket tarafından marka başvurusunun geri çekildiğini, bu nedenle verilmiş olan YİDK kararı hakkında mahkemece verilecek olası bir iptal kararının marka üzerinde herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağını, dava konusu başvuru kapsamında kalan hizmetlerin, davacının itirazına mesnet markaların kapsamlarında yer alan hizmetlerden farklı olduklarını, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu hususun açıklandığını, dolayısıyla SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı tarafça, marka başvurusuna yapılan itirazın kısmen reddine ilişkin YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemi ile eldeki dava açılmış, davacının tanınmışlığa ve kötü niyete ilişkin iddiaları mahkemece yerinde görülmeyerek, yalnızca markalar arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK kararının iptaline karar verilmiş, bu karara karşı ise yalnızca davalı… tarafından istinaf kanun başvurulmuş olduğundan, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığıdır.
Her ne kadar davalı tarafça, marka başvurusunun geri çekilmesi nedeniyle davacının işbu davada hukuki yararının kalmadığı savunulmuş ise de, eldeki uyuşmazlığın YİDK kararının iptali istemine ilişkin bulunduğu ve marka tescil edilmese ya da tescil işlemleri bir nedenle akamete uğrasa dahi davacının YİDK kararının iptalini talep etmekte hukuki yararının bulunduğu değerlendirildiğinden, bu savunmaya itibar edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında karıştırılmaya yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Karıştırılma, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru “… …” ibareli iken davacının itirazına mesnet markalar ise “…” ve “… …” ibarelidir. Taraf markalarında yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğe katkısı olmadığından, dava konusu başvurunun asli unsurunu “…”, davacı markalarının asli unsurunu ise “…” ibaresi oluşturmaktadır. Özellikle “D” ve “U” harfleri arasındaki benzerlik de gözetildiğinde, marka işaretleri arasında yüksek düzeyli görsel ve işitsel benzerlik olduğu sonucuna varılmıştır. Bu durum karşısında taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi anlamında benzerlik ve karıştırılma tehlikesi bulunduğu kabul edilmiştir. Bu husus, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olup, bu yönden ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Marka kapsamlarındaki hizmetlerin karşılaştırılmasına gelince; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu başvuru kapsamında 41. sınıftaki “Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” yer almaktadır. Davacı markalarının kapsamlarında ise yine 41. sınıftaki “Sağlık kulübü hizmetleri yani fitnes, kişiye özel eğitim ve egzersiz tesislerinin ve etkinliklerinin sağlanması; fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında eğitim sağlanması; fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında eğitici programların ve derslerin sağlanması; küresel bir bilgisayar ağı aracılığıyla fitnes, kişiye özel eğitim, egzersiz ve karma dövüş sporları alanlarında bilgi sağlanması; beslenme, sağlık ve zindelik konularında eğitim sağlanması.” hizmetleri bulunmaktadır. Her ne kadar taraf markaları aynı sınıfta tescilli iseler de bu durum tek başına marka kapsamlarının benzer olduğu anlamına gelmez. Buna göre, taraf markalarının kapsamlarında yer alan hizmetlerin benzer ihtiyaçları gidermediği, dağıtım kanalları ve satışa arz/sunuluş yerlerinin farklı olduğu, birbirleri yerine ikâme imkanları mevcut olmayıp, birbirlerini tamamlayıcı niteliklerinin bulunmadığı, tüketicilerin bu hizmetleri sağlayan farklı işletmeler arasında bağlantı kurmasının mümkün olmadığı gözetildiğinde, taraf markalarının kapsamlarındaki hizmetler arasında benzerlik olmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da aynı yönde tespitlere yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, her ne kadar taraf marka işaretleri arasında benzerlik mevcut ise de taraf markalarının kapsamlarında yer alan hizmetler arasında benzerlik bulunmadığı, bu itibarla, emtia benzerliği bulunmadığından SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, bunun dışındaki tanınmışlık ve kötü niyete ilişkin davacı iddialarının ise istinaf edenin sıfatına göre incelenemeyeceği gibi esasen bu iddiaların da ispat edilemediği gözetilerek, YİDK kararının iptali istemli davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalı… vekilinin istinaf başvurusu bu nedenlerle yerinde görülmüş, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak YİDK kararının iptaline yönelik davanın reddine karar verilmiş, hükümsüzlük davasında verilen karar yönünden ise bir istinaf başvurusu olmadığından, bu yönden ilk derece mahkemesi kararı gibi hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 21/09/2020 gün ve 2019/63 Esas – 2020/209 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-YİDK kararının iptali istemli davanın REDDİNE,
3-Dava konusu marka tescilli olmadığından hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile kalan 26,30 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen 15.000,00 TL (İstinaf kanun yoluna başvurmayan davalı … yönünden ilk derece mahkemesi karar tarihindeki tarife uyarınca 4.910,00 TL ile sınırlı olmak üzere) vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafça ilk derece mahkemesinde herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 32,50 TL posta masrafı, 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 181,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
9-Davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip