Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/957 E. 2022/365 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2016
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 22/12/2016 tarih ve 2015/303 E. – 2016/450 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2013/108623 sayılı ….. ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya davalı Şirket tarafından “…” ibareli markalara dayalı olarak itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yapılan itirazın kabul edilerek başvurularının reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde hak sahibi olduğunu, eğitim alanında uzun zamandan beri bu ibareyi kullandığını, öte yandan müvekkili başvurusu ile redde mesnet markaların bütünsel olarak benzer olmadığını, bu nedenlerle Kurum tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2015-M-6307 sayılı kararının iptaline ve marka başvurusunun müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkiline ait birçok okulun bulunduğunu, bu okulların prestij sahibi olduğunu, davacı başvurusunun müvekkilinin markalarına iltibas yaratacak derecede benzer bulunduğunu, davacının da müvekkili ile aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, dava konusu başvurunun tescilinin, müvekkilinin markalarından haksız avantaj elde edeceğini ve müvekkilinin markalarını sulandıracağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b ve 8/4 maddesi koşullarının somut olayda 2013/108623 sayılı başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler açısından mevcut olduğu, kötü niyetin ispatlanamadığı, bu nedenlerle YİDK’in 2015-M-6307 sayılı kararının iptali koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkiliniğn “…” adı altında yoğun bir çalışma ve faaliyet sürdürdüğünü, bu ibarenin müvekkilinin yıllardan bu yana yapmış olduğu çalışmalar sonunda marka olduğunu, “…” seri markalarının 01/05/09/16/ 35/37/38/40/41/42/43/44/45 sınıflara dahil mallar ve hizmetler için yasal sahibi bulunduğunu ve fiilen kullandığını, müvekkili markası ile davalı markasında kullanılan “…” kelimesinin, eğitim ve öğretim faaliyetlerinde oldukça yaygın bir şekilde kullanıldığını, tek başına ayırt edici özelliğinin bulunmadığını, ayrıca markanın asıl unsuru da olmadığını, taraf markalarında “…” kelimesi ortak olmakla birlikte, müvekkili başvurusunun münhasıran bu ibareden oluşmadığını, davalı markasının “…” şeklinde bir bütün olup, kelime bütünü içinde … ve … kelimelerinin eşit büyüklükte ve biçimde yazılmasının, “…” ibaresinin münhasıran ön plana çıkmasına engel olduğunu, “…” kelimesinin 16. ve 41. sınıflar bakımından yaygın şekilde kullanılan çağrımsal etkisi yüksek bir kelime niteliğinde bulunduğunu, bu sebeple “…” ibaresini içeren markalar kıyaslanırken, marka işaretlerinin bütünündeki imaj ve vurguya bakmak gerektiğini, müvekkilin başvuru markası ile davalının markalarının benzerlik içermediğini, tarafların logolarının da birbirinden tamamen farklı olduğunu, davalının markalarının belli bir ölçüde bilinir veya tanınmış olmasının da varılan bu sonucu değiştirmeyeceğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… … … … … 1995+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira dava konusu başvuruda, redde mesnet markaların asli unsurunu oluşturan “… …” ibarelerinin aynen kullanıldıkları, bu ibarelerin ayrı ayrı yazılmalarının da varılan sonucu değiştirmeyeceği, her ne kadar davacı tarafça “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu ileri sürülmüş ise de, redde mesnet markaları oluşturan “… …” ibarelerinin, dava konusu başvuruda aynen kullanılmaları karşısında bu iddianın yerinde bulunmadığı, yine davacının başvuru konusu marka yönünden kendisine müktesep hak sağlayan bir markası olmadığı gibi davacının söz konusu ibareyi fiilen kullanmasının da, davacıya başvurunun tescili imkanı vermeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/04/2022