Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/953 E. 2022/361 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2018
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25/10/2018 tarih ve 2017/403 E.- 2018/383 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili Şirketin … nezdinde 2017/11112 sayılı “… …” ibareli marka tescil başvurusu yaptığını, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK’nın 5/1-b,c bentleri uyarınca başvurunun kısmen reddine karar verildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili firmanın 1980 yılında kurulduğunu ve halen yurt dışında ve yurt içinde faaliyetlerine devam ettiğini, davalı Kurum tarafından verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili firmanın marka başvurusunu “… …” şeklinde tertip ederek ayırt ediciliği sağladığını, söz konusu ibarenin Türkçe olmadığını ve kamuoyunun neredeyse tamamının bu ibarenin anlamını bilmediğini, anlamı bilinmeyen bir ibarenin tamamlayıcı veya vasıf bildirici olmasının imkansız olduğunu, müvekkil firmanın “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi bulunduğunu, … nezdinde müvekkili adına kayıtlı “…” ibareli markaların seri marka niteliğinde olduğunu, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek,… sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, “… …” ibaresinin “…” anlamına geldiğini, dolayısıyla söz konusu ibarenin ilgili tüketiciler tarafından belirli bir ticari kaynağa ait işaret olarak algılanmayacağını ve başvuru markasının asli işlevi olan belirli bir işletmeye ait olan mal ve hizmetleri diğer işletmelere ait benzer mal ve hizmetlerden ayırt etme işlevini yerine getirmeyeceğini, söz konusu markanın somut olarak ayırt edicilikten yoksun olduğunu, ortalama tüketicinin “… …” işaretini başvuru konusu hizmetlerin cinsi-çeşidi-vasfı-amacı olarak algılayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu marka işaretinin SMK 4. maddesi anlamında marka olabilecek işaretlerden olduğu, davacının başvuru markasının SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında somut ayırt ediciliğe sahip bulunduğu, bununla birlikte davacının başvuru markası yönünden SMK’nın 5/1-c maddesi anlamında reddedilen mal/hizmet sınıfları bakımından tescil engelinin olduğu, dava konusu YİDK kararının SMK’nın 5/1-c maddesi yönünden yerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporunda da haklı olarak tüketicilerin anadili dışında yer alan unsurları doğrudan ve tam biçimde algılamalarının beklenemeyeceğinin açıklandığını, ülkemizde özellikle dava konusu ürünün kullanılacağı emtianın muhatabı ortalama tüketiciler olduğundan, ortalama tüketicilerce “… …” ibareli markanın anlamının bilinemeyeceğini, dosya kapsamında tanzim edilen bilirkişi raporunda, dava konusu “… …” ibareli marka açısından ortalama tüketicelerce anlamının bilinemeyeceği belirtilmesine karşın sonrasında aynı tüketicilerce “… …” ibaresinin anlamının bilinebileceğinin ve bu sebeple tanımlayıcı olduğunun açıklandığını, raporun açıkça kendi içerisinde çelişkili iken mahkeme tarafından bu husus gözetilmeksizin davanın reddine karar verildiğini, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmayan rapor benimsenerek aleyhe ittihaz edilen kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, müvekkil firmanın “…” ibaresini havi çeşitli markaları mevcut olup, işbu davaya konu “… …” ibareli markanın da müvekkilinin seri markalarından biri olduğunu, tanımlayıcı bir ibare olmaktan ziyade ayırt edici fonksiyonu haiz bir ibare niteliğinde bulunduğunu, mahkemece müvekkili adına tescilli olan ve “…” ibaresini ihtiva eden seri markaların ve müktesep hakkın da değerlendirilmelerde dikkate alınmadığını, “… …” ibaresinin Türkçe bir ibare olmadığı gibi bu ibarenin kamuoyundan sorulması halinde neredeyse tamamının bu ibarenin ne anlama geldiğini bilmediğinin görüleceğini, bu itibarla anlamı bilinmeyen bir ibarenin tanımlayıcı veya vasıf bildirici olmasının da imkansız olacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka tescil başvurunun, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddeleri uyarınca reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu başvurunun “… …” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin …/sabitleştirmek/sağlamlaştırmak anlamlarına geldiği, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere internet arama motorunda yapılan araştırma sonucunda, “… … …… ibaresine sıkça rastlandığı, bu itibarla anılan ibarenin, başvuru kapsamından çıkarılan 1/1-3 sınıf mallar ile bu malların satışına özgülenmiş 35/05. sınıf perakendecilik hizmetleri yönünden tanımlayıcı olduğu ve SMK’nın 5/1-c maddesi koşullarının oluştuğu, davacı tarafça her ne kadar bu ibarenin Türkçe anlamının, ürünün ortalama tüketicilerince bilinemeyeceği ileri sürülmüş ise de İngilizce’nin ülkemizde aşina olunan bir dil olması ve özellikle internet üzerinden yapılan basit bir araştırmada söz konusu ibareye sıklıkla rastlanması karşısında bu iddianın yerinde olmadığı, öte yandan seri marka veya kazanılmış hak gerekçesiyle de SMK’nın 5/1-c maddesinde öngörülen mutlak tescil engelinin aşılmasının mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 17/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 15/04/2022

….