Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/945 E. 2022/309 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/945 – 2022/309
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/945
KARAR NO : 2022/309
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2020
NUMARASI : 2019/195 E. – 2020/100 K.

DAVACI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/02/2020 tarih ve 2019/195 E. – 2020/100 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2011/29389, 2010/44119, 2010/41718, 2010/33738, 2007/66882, 2007/34060, 80136 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…+şekil” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, … kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın, önce Markalar Dairesi Başkanlığı sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa “…” ibareli başvurunun, müvekkilinin markaları ile ses, anlam, görünüş ve genel izlenim bakımından aynı ve benzer bulunduğunu, baskın unsur olarak “…” ibaresinin kullanılmasının, seri marka izlenimine ve iltibasa sebep olduğunu, tescili istenen mal/hizmet sınıflarının da aynı ve benzer bulunduğunu, müvekkilinin “…” markasının ayırt edici gücünün ve bilinirliğinin yüksek olduğunu, “…” ibaresinin ürünleriyle özdeşleştiğini, başvurunun tescil edilmesi halinde davalının, müvekkilinin markalarının bilinirliğinden yararlanarak haksız kazanç elde edeceğini ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-2168 sayılı kararının iptaline, … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 29. sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” malları yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin tescil başvurusunda bulunduğu “…” markası ile davacının markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markaların farklı ürün gruplarına ilişkin olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bu nedenle bulunmadığını, davacı ile müvekkilinin farklı şehirlerde faaliyet gösterdiklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, başvuru kapsamındaki dava konusunu oluşturan çekişmeli 29. sınıftaki “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri.” mallarının itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları, her ne kadar dava konusu marka ile davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin ayırt edici niteliği yüksek olmasa da, dava konusu markada yer alan birinci çoğul şahıs “…” kelimesinin dava konusu markanın ayırt edici niteliğini arttırıcı bir etkiye sahip bulunmadığı, dava konusu markadaki “…” ibaresinin tüketicinin algısında ön planda olacağı, diğer unsurların ise “…” ibaresine kıyasla tüketicinin algısında ve hafızasında daha arka planda bulunacağı, “…” markasının, tüketiciye “…” …”, “… “…” …” gibi bir mesaj verebileceği, dolayısıyla işletmeler arasında bir farklılığa yol açmayacağı, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacının markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak belirli düzeyde bir benzerlik bulunduğu, dava konusu markanın, davacı markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi, tanınmış markanın ayırt edici karakterini zedelemesi gibi bir hususun olmadığı, davalı Şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut verilerin dosya kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’nun 2019-M-2168 sayılı kararının taleple bağlı kalınarak 29. sınıfta yer alan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtiası ile sınırlı olarak iptaline, … sayılı markanın taleple bağlı kalınarak 29. sınıfta yer alan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtiası ile sınırlı olarak hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, ilk derece mahkemesi kararının aksine taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, zira taraf markalarında ortak olan “…” ibaresinin ayırt edici gücünün zayıf olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusuna, davacı tarafça “…” ibareli markalara dayalı olarak yapılan itirazın reddi üzerine işbu dava açılmış olup, ilk derece mahkemesince de, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında, dava konusu edilen mallar yönünden karıştırılma tehlikesinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir. Öte yandan, markaların ayırt edicilik güçlerinin de iltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekmektedir. Zira, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Böyle durumlarda, küçük farklılıklar dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabilecektir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu “…” ibareli marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet “…” ibareli markaları arasında, uyuşmazlık konusu 29. sınıf mallar yönünden emtia benzerliği şartı gerçekleşmiştir. İşaretler yönünden ise; taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi, bir coğrafi yer adı olup, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26.11.1999 tarih, 1999/5790-9590 E.K. sayılı kararında da belirtildiği gibi ülkemizdeki şehir, bölge, coğrafi yer veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişinin tekeline bırakılamayacağı, bu şekildeki şehir, ilçe veya maruf yerleşim yeri adlarının coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün bulunduğu, dava konusu markanın “…” ibaresinden, davacının itirazına mesnet marklarının ise “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu, görüldüğü üzere taraf markalarında “…” ibaresi ortak olsa da anılan ibarenin coğrafi yer adı olması nedeniyle taraf markalarında bu ibarenin ortak olarak yer almasının iltibasa neden olmayacağı, bunun dışında davacının “…” ibaresini kullanım sonucu ayırt edici hale getirdiğini de ispatlayamadığı, buna göre dava konusu başvuruda yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının, dava konusu başvuruyu davacı markalarından farklılaştırdığı, bu haliyle tarafların marka işaretleri benzer olmadığından SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesince, açıklanan nedenlerle dava konusu YİDK kararının iptali koşullarının oluşmadığı gözetilerek, bu yönden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu yönden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, davalı TÜRKPATENT vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlığın niteliği ve istinaf edenin sıfatı gözetildiğinde, bir başka hususun daha tartışılması gereklidir. Zira somut uyuşmazlıkta davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde, gerçekte ayrı davaların konusunu oluşturan iki farklı talep birleştirilmiş ve YİDK kararının iptali ile davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi birlikte talep edilmiştir. Mahkemece her iki talebin de kabulüne karar verildiği halde, ilk derece mahkemesi kararı, davalı Şirket tarafından istinaf edilmemiştir. Davalı TÜRKPATENT’in yukarıda belirtilen istinaf itirazları ile YİDK kararının iptali davası yönünden oluşacak hukuki sonucun, diğer davalı Şirketi ilgilendiren hükümsüzlük davasına yansıması düşünülemez. Dolayısıyla Dairemizce, YİDK kararının iptali davası yönünden ulaşılan sonucun, ilk derece mahkemesince verilen hükümsüzlük kararına yansıtılması mümkün olmamıştır.
Bu durum karşısında Dairemizce, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/02/2020 gün ve 2019/195 E. – 2020/100 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-YİDK kararının iptaline yönelik DAVANIN REDDİNE,
3-Marka hükümsüzlüğüne yönelik DAVANIN KABULÜ ile dava konusu … sayılı “…” ibareli markanın taleple bağlı kalınarak 29. sınıfta yer alan “et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri” emtiası ile sınırlı olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davalı şirketten tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan ve Dairemizce hükümsüzlük davasına yönelik bir inceleme yapılmadığından, kabul edilen hükümsüzlük davası yönünden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 4.910,00.TL maktu vekalet ücretinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, reddedilen YİDK kararının iptaline yönelik dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL (davalı şirket yönünden ilk derece karar tarihinde belirlenen 4.910,00.TL sınırlı olmak kaydıyla) maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00.TL bilirkişi ücreti, 239,71.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 41,00.TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.080,71.TL’nin, takdiren 1/2’sinin hükümsüzlük davası yönünden yapıldığı kabul edilerek 1.040,35.TL.’ye, 44,40.TL peşin harç, 44,40.TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.129,15.TL.’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafında istinaf aşamasında yapılan 26,73.TL posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan 175,33.TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalı kuruma verilmesine,
9-Davalı şirket tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumundan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı kuruma iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.