Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/944 E. 2022/401 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/944
KARAR NO : 2022/401
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/02/2020
NUMARASI : 2020/42 E. – 2020/68 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
FERİ MÜDAHİL :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün Önlenmesi, Men’i, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/02/2020 tarih ve 2020/42 E. – 2020/68 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalı …’in ise bir süre müvekkilinin iş yerinde çalıştığını, ancak daha sonra ayrılarak kendisine kuru temizleme dükkanı açtığını ve bu işyerine de “…” ismini verdiğini, davalının ayrıca internet üzerinden de davacının tescilli markasını kullandığını böylelikle marka hakkına tecavüz ettiğini ileri sürerek, davalının davacıya ait markaya tecavüzünün önlenmesini, tescilli markanın kullanıldığı tabelaların sökülmesini, internet sitelerinden reklamların silinmesini, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasını, masrafı davalıdan alınarak hükmün ilanını, 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı …’in davada taraf sıfatının bulunmadığını, işletmenin davalıya ait olmayıp davalının eşi …’e ait olduğunu, …’e husumet yöneltilmesinin doğru olmadığını savunarak, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava tarihi itibariyle … markasının tescilli bulunmadığı, gelen vergi kayıtları ve iş yeri kayıtlarına göre işyerinin feri müdahil olan … adına kayıtlı bulunduğu, yine vergi mükellefinin … olduğu, davalının ise işçi konumunda bulunduğu, bu davada iş yeri sahibi …’in taraf olarak gösterilmesi gerektiği ve …’in işçisi olan davalı …’in taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114/1-d ve 115/1-2. maddeleri gereğince pasif husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, “…” firmasının internet sitesinde …’e ait olarak gösterildiğini, …’in …’in eşi olduğunu, HMK 124. maddesi çerçevesinde bu hususun husumet nedeniyle ret gerekçesi yapılamayacağı, dava dilekçesinde davalı olarak “…” firmasının gösterildiğini, bu hususun temsilcide yanılma mahiyetinde olduğunu, HMK’nın 115. maddesine göre mahkemece dava şartı noksanlığı tespit edildiği anda kendilerine düzeltme imkanı konusunda kesin süre verilip, gerekli işlemlerin bundan sonra yapılması gerekirken, süre verilmeden davanın usulden reddedilmesinin hem hakkaniyete hem de hukukumuza egemen temel ilkelerden “usul ekonomisi ilkesine” aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve işin esasına girilmesine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün önlenmesi, meni ile maddi ve manevi tazminat
istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşbu dava, davacı tarafından ilk olarak fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinde açılmış, anılan mahkemece davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait bulunduğu gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, bu kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosyanın gönderildiği asliye ticaret mahkemesince, pasif husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş, bu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce, davaya bakma görevinin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, Dairemiz kararı gereğince dosyanın gönderildiği Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince ise duruşma açılmaksızın yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken yazılı yargılama usulü, 6100 sayılı HMK’nın 118. vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda, dilekçe teatisinin tamamlanmasından sonra ön incelemenin yapılması, ön inceleme aşamasından sonra ise tahkikat aşamasına geçilmesi, tahkikatı gerektiren başka bir hususun kalmaması üzerine tahkikatın bitirilmesi ve sözlü yargılama aşamasına geçirilerek karar verilmesi gereklidir. HMK’nın 138. maddesi uyarınca, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilmesi mümkün olup, bunun dışında tahkikat ve sözlü yargılama aşamalarının duruşmalı olarak yapılması zorunludur. Bu husus, HMK’nın 147/1. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Öte yandan, aynı Kanunun 27. maddesinde de hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir. Buna göre, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Hukuki dinlenilme hakkı, iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenlemedir. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim, tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez (Yargıtay H.G.K.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı).

Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; yukarıda özetlendiği üzere ilk derece mahkemesince, HMK’nın 114/1-d ve 115/1-2. maddeleri gereğince davanın pasif husumete yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’nın 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenen taraf ve dava ehliyeti, medeni hukuktaki hak ve fiil ehliyetinin medeni usul hukukundaki karşılığı olup, somut olayda davacı ve davalı tarafların dava ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. Zira Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2020 tarih, 2016/865 esas, 2020/733 karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, taraf ehliyeti; davada taraf olabilme, usuli hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyeti olup, taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gereklidir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesi uyarınca da medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir (HMK m. 51). Aynı kararda “Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usul işlemlerini yapabilir. Taraf ehliyeti ve dava ehliyeti davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır.” açıklamalarına da yer verilmiştir. O halde, taraf sıfatı açıklanan nedenlerle davanın esasına ilişkin olduğundan, mahkemece ön inceleme aşamasının bitirilip, duruşma açılarak tahkikat duruşmasının da yapılması, tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra sözlü yargılamaya geçilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde HMK’da düzenlenen yargılama safhaları tamamlanmadan yazılı şekilde dosya üzerinden karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, her ne kadar ilk derece mahkemesince davalı …’in, tecavüzün gerçekleştiği ileri sürülen iş yerinin sahibi olmayıp işçisi olduğu ve bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceği kabul edilmiş ise de, dava dilekçesinde davalı olarak … gösterilmiş, parantez içinde ise bu iş yerinin temsilcisi olarak …’in adına yer verilmiştir. Dava açılan kişinin temsilcisinin yanlış gösterilmiş olması halinde temsilci de yanılma söz konusu olup, temsilcide yanılma halinde gerçek hasıma tebligat yapılması ve taraf teşkilinin sağlanması gereklidir. Somut olayda ise gerçek hasım olduğu anlaşılan … vekili tarafından dosyaya müdahale talebinde bulunulmuş, müdahale dilekçesinde iş yerinin … tarafından işletildiği, bu ibareyi 2009 yılından bu yana kullandıkları savunulmuştur. O halde, davalı olarak gösterilen … adlı iş yerinin gerçek temsilcisi olan …’in vekili aracılığı ile esasa ilişkin cevap dilekçesi sunduğu, bu şekilde temsilcide yapılan hatanın giderildiği, gerçek hasmın davada yer aldığı ve taraf teşkilinin oluşturulduğu gözetilerek, mahkemece davanın esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 10/02/2020 gün ve 2020/42 E. – 2020/68 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 25/03/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip