Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/941 E. 2022/305 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/941 – 2022/305
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/941
KARAR NO : 2022/305
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI : 2018/313 E. – 2019/203 K.

DAVACI :

DAVALI :

VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/04/2019 tarih ve 2018/313 E. – 2019/203 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalılar Türk Patent ve Marka Kurumu ile … Lojistik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin 2014/105532, 2015/19878, 2009/01685, 2002/06656, 2011/24274, 2008/03765, 2008/54405, 2012/98731 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin, bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, … kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın önce Markalar Dairesi Başkanlığı, sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili Şirketin 1977 yılında ABD’de kurulduğunu, bilgisayar ve sair elektronik eşya sektöründe faaliyet gösteren en büyük ve prestijli şirket olduğunu, müvekkilinin “…” kelime markası ile tanınmış … şekli markalarının sahibi bulunduğunu, davalının marka başvurusunun müvekkili Şirket markaları ile iltibas oluşturacak derecede benzer olduğunu ve müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, dava konusu başvurunun tescili halinde müvekkili markalarının ayırt edici karakterlerinin zedeleneceğini, davalının marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-4830 sayılı kararının iptaline, dava konusu 2017/30109 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TÜRKPATENT vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markaları arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacı markalarının tanınmış olmalarının da başvurunun reddini gerektirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 35. sınıftaki “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” ile “İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri” yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluştuğu, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının ise başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden bulunduğu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığının ise ispat olunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’in 2018-M-4830 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescilli 2017/30109 sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı TÜRKPATENT vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunmadığını, başvuru markasındaki şekil unsurunun tali unsur olduğunu, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığı için somut olayda tanınmışlığın da sonuca etkisinin olmayacağını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, bidayet mahkemesi hükmünün evvelemirde yargılamanın tek taraflı yürütülmüş olması nedeniyle usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu başvuruya esas markanın müvekkilinin müseccel ticaret unvanından ibaret özgün bir marka olup, davalı markaları ile iltibasa veya davalı markalarının sulandırılmasına elverişli olmadığını, şirketin müseccel unvanının ana unsuru olan …. ibaresinde yer alan M harfinin de, müvekkili Şirketin temel/lokomotif ticaret kalemi olan “…” meyvesine atfen bu meyve formunda kullanıldığını, elmanın doğal rengi olan kırmızı renkle tasarlandığını, nihayet “M” harfinin elmayla ilişkilendirilebilmesini teminen üzerine elma yaprağı kondurulduğunu, bu yaprağın da doğal rengi olan “yeşil” renkle renklendirildiğini, müvekkilinin aynı zamanda, ticari faaliyetlerinin tanıtılıp açıklandığı “…” alan adlı internet sitesinin de sahibi olduğunu, müvekkiline ait dava konusu başvuruya esas … markasının, doğru bir temele, şirket kişiliği ve faaliyet ile güçlü bir bağa, gerçek bir öyküye ve nihayet anlamlı bir yaratılış hikayesine sahip olup davacıya ait markalar ile arasında gerek biçimsel ve gerekse anlamsal hiçbir objektif benzerliğin bulunmadığını, bidayet mahkemesi tarafından müvekkiline ait marka ile davacı şirkete ait markalar arasında varsayılan iltibas tehlikesinin maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin davacıdan veya davacıya ait markalardan istifade etmesini gerektirecek bir faaliyeti bulunmadığı gibi bu nitelikteki bir istifadeye ihtiyacının da olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 03.04.2017 tarihinde … sayılı “…l” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 29,30,32. sınıf mallarla 35. sınıf hizmetlerin yer aldığı, davacı tarafından adına tescilli markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’in 18.06.2018 tarih, 2018-M-4830 sayılı kararı ile reddine karar verildiği, ret kararının davacı tarafa 20.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, “…” ibaresi ile bu ibaredeki “M” harfinin özel bir biçimde yazılmasından oluşmaktadır. Başvuruda yer verilen “M” harfi, kırmızı renkli yarım bir elma şeklinde yazılmış, üzerine de yeşil renkli bir yaprak yerleştirilmiştir. Görüldüğü üzere dava konusu başvurunun asli unsurunu, bilinen herhangi bir anlamı olmayan ve davacının ticaret unvanının çekirdek kısmını oluşturan, oldukça özgün bir ibare olan “…” ibaresi oluşturmaktadır. Davacının itirazına mesnet markaları ise kelime ve şekil markalarının yanı sıra sadece şekilden oluşan markalardır. Davacının markalarında …, …, … gibi ibareler yer almakla birlikte davacının markalarının ortak ve esaslı unsuru bir kısmı yenmiş … figürüdür. Bu durumda, taraf markalarının asli unsurları arasında işitsel veya anlamsal herhangi bir benzerlik bulunmadığı açıktır. Çözülmesi gereken husus, dava konusu başvuruda yer verilen ve “M” harfinin özel bir yazımı şeklinde tasvir edilen şekil unsurunun, markalar arasında karıştırılmaya yol açıp açmayacağıdır. Zira, ilk derece mahkemesince bu hususun, markalar arasında benzerlik ve karıştırılma tehlikesine yol açtığı kabul edilmiştir. Ancak, yukarıda belirtildiği üzere, davacı markalarının asli unsuru, bir kısmı yenilmiş bütün bir elma şeklidir. Dava konusu başvuruda ise “M” harfinin konumlandırılması yarım bir … olarak algılanacak olup, sırf bu nedenle markalar arasında benzerlik olduğu söylenemeyecektir. Zira, dava konusu başvurunun bir bütün olarak bıraktığı izlenim, başvurudaki vurgunun “…” ibaresi üzerinde toplanması gibi unsurlar gözetildiğinde, dava konusu başvuru kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin ortalama tüketicilerince, markaların karıştırılması ya da ilişkilendirilmesi söz konusu olmayacaktır. Öte yandan, davacı markalarının tanınmış olmaları da varılan bu sonucu değiştirmeyecek, diğer bir deyişle taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesine yol açmayacaktır. Çünkü yukarıda açıklandığı üzere, marka işaretleri arasında herhangi bir benzerlik olmayıp, başvurunun asli unsurunu “…” ibaresi oluşturduğu gibi başvurudaki tali unsur konumundaki şekil unsuru da davacı markaları ile benzer değildir. Bu itibarla, her ne kadar bir kısım hizmetler yönünden emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmiş ise de marka işaretleri arasında bir benzerlik olmadığından, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı ve SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir.
Davacı tarafça, tanınmışlık vakıasına da dayanılmıştır. 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca, tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
Dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere davacı adına tescilli bir kısmı yenmiş … şeklinin, cep telefonu, bilgisayar ve sair elektronik eşya sektöründe dünya çapında ve Türkiye’de herkesçe bilinen çok tanınmış markalar olduğu açıktır. Ancak, yukarıda özetlendiği üzere marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, davacı markalarının tanınmış olmaları sonuca etkili olmadığı gibi dava konusu başvurunun tescili halinde, davalının davacı markalarından haksız bir yarar sağlayacağı, davacı markalarının itibarlarının zarar göreceği veya ayırt edici karakterlerinin zedeleneceği hususları da ispat edilemediğinden, bu yönden de ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiş, davalılar vekillerinin bu yöne ilişkin istinaf itirazları da haklı bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş, teknik yönlerden dosyada mevcut bilirkişi raporundan faydalanılmış, karıştırılma tehlikesi yönünden ise bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalılar Türk Patent ve Marka Kurumu ile … Lojistik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 18/04/2019 gün ve 2018/313 E. – 2019/203 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca davacıdan alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcının, peşin harç alınan toplam 35,90.TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,80.TL davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … Lojistik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından istinaf aşamasında yapılan 26,73.TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
7-Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.