Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/935 E. 2022/271 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2020/935 – 2022/271
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/935
KARAR NO : 2022/271
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2017
NUMARASI : 2017/180 E. – 2017/593 K.

DAVACI : …GIDA SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/12/2017 tarih ve 2017/180 E. – 2017/593 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin “…” asıl unsurlu tanımış markaların sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin ise bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı Kuruma başvurduğunu, 2015/27132 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen yerinde görüldüğünü ve başvuru kapsamından bir kısım malların çıkarıldığını, başvurunun tümden reddi istemiyle bu karara yaptıkları itirazın ise YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa başvuru kapsamında kalan mallar yönünden de dava konusu başvurunun müvekkili markaları ile benzer olduğunu ve başvurunun tümüyle reddinin gerektiğini, davalının başvurusunun iltibas yaratma ihtimalinin bulunduğunu, tüketicilerin başvuruyu, müvekkili şirketin seri markalarından birisi olarak algılayacağını, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2017-M-1496 sayılı kararının iptaline, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TÜRKPATENT vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler yönünden davacının itiraza dayanak markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibas tehlikesinin olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi şartlarının 30/07. sınıf “Her türlü un, irmikler, nişastalar”, 30/10. sınıf “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” ve 30/14. sınıf “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç” malları yönünden oluştuğu, aynı KHK’nın 8/4 maddesi şartlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’in 2017-M-1496 sayılı kararının 30/07. sınıf “Her türlü un, irmikler, nişastalar”, 30/10. sınıf “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” ve 30/14. sınıf “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç” malları yönünden kısmen iptaline, 2015/27132 sayılı marka tescil edilmediğinden hükümsüzlüğüne ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesinde marka kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin birebir aynı olmasının aranmadığını, markaların benzer olması durumundan kapsadığı sınıflar bakımından da emtia ve hizmetlerin birbirine yakınlığının/benzerliğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini, somut olayda da dava konusu başvuru kapsamındaki tüm mal ve hizmetler yönünden benzerliğin gerçekleştiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili, YİDK’in verildiği tarihteki durum ve delillere göre inceleme yaptığını, mahkemece YİDK aşamasında dayanılmayan markaların mal ve hizmet listelerinin esas alınarak YİDK kararının iptaline karar verildiğini, bunun hukuken mümkün olmadığını, hüküm ile gerekçesinin de çelişkili olduğunu, itiraz aşamasında dayanılan markanın kapsamında yer alan mallarla dava konusu başvuru kapsamındaki malların ise benzer bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ………… vekili, müvekkiline ait marka ile davacıya ait markalar arasında iltibas bulunmadığını, “…” ibaresinin davacıya ait marka için ayırt edici bir unsur olmadığını, davacının, …ibaresi ile tanınmadığını, müvekkilinin, kısmen hükümsüzlüğüne karar verilen hizmetlerin davacının sektörü ve faaliyet alanıyla ilgili olmadığını, davacının çok eski bir tüzel kişi olduğunu iddia ederek, müvekkilin davacının tanınmışlığından yaralanmaya çalıştığını iddia etmesinin davacının kötü niyetli olduğu konusunda kanaat oluşturduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı HMK.’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da ilk derece mahkemesince, hükmün gerekçe kısmında, dava konusu YİDK kararının iptali koşullarının, karara itirazda dayanılan 84/083418 sayılı markanın kapsamındaki “dondurmalar” emtiasına benzer görülen 30/10. sınıftaki “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” malları açısından kısmen oluştuğu, 2015/27132 sayılı … markasının hükümsüzlüğü koşullarının ise itiraz sürecinde dayanılmayan 85/084895, 95/012913 sayılı markaların kapsamındaki 30/07. sınıftaki “Her türlü un, irmikler, nişastalar” 30/14. sınıftaki “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç” malları yönünden bulunduğu hususlarının açıklanmasına rağmen, gerekçeli kararın hüküm kısmında söz konusu YİDK kararının , 30/07. sınıf “Her türlü un, irmikler, nişastalar”, 30/10. sınıf “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” ve 30/14. sınıf “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç” malları yönünden kısmen iptaline karar verilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişkiye yol açılmıştır. Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırıdır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde, yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Öte yandan, UYAP kaydından davalı …………nın 20.04.2021 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Yargılama süresince tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. Taraf ehliyeti ise ölümle birlikte son bulur. Bu nedenle davaya ölen tarafa karşı veya onun tarafından devam edilmesine imkan bulunmadığı gibi TBK’nın 513.maddesi gereğince ölümle birlikte vekalet ilişkisi de son bulacağından vekilin de davaya devam etme imkanı bulunmamaktadır. Bu durumda, dava yalnız öleni ilgilendirmeyen başka bir deyişle mirasçıları da ilgilendiren bir davaysa dava ölümle birlikte konusuz kalmaz ve davaya ölen tarafın mirasçılarına karşı (veya mirasçıları tarafından) devam edilir. Bu halde mirasçılar davaya hep birlikte mecburi dava arkadaşı olarak devam ederler. Mirasçıların davayı birlikte takip etmekten kaçınması halinde ise terekeye temsilci atanır ve davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir. En yakın mirasçıların tamamının mirası reddetmesi halinde ise TMK’nın 612. maddesine göre mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesi gerektiğinden keyfiyetin ilgili Sulh Hukuk Mahkemesine bildirilmesi ve mahkemece atanacak kayyum aracılığıyla davaya devam edilmesi gerekir. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde belirtilen şekilde işlem yapılması kamu düzeninden olması hasebiyle her aşamada gözetilmesi gereken işlemlerden olup, taraf teşkili sağlanmadan davanın esası hakkında karar verilemez. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince taraf teşkilinin de belirtilen şekilde sağlanması ve bundan sonra işin esasına girilmesi gerekmektedir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, mahkeme kararının gerekçesi ve hüküm fıkrası çelişkili olduğundan, ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle Dairemizce 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ve hüküm ile kararın gerekçesi arasındaki çelişki giderilecek ve taraf teşkili de sağlanacak şekilde davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21/12/2017 gün ve 2017/180 E. – 2017/593 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı ve davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacı ve davalılara ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/03/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.