Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/934 E. 2022/270 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararı İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/11/2019 tarih ve 2019/63 E. – 2019/505 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2018/20146 sayılı “… …+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı gerçek kişinin 2016/70045 sayılı “… …+şekil” ibareli markasına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca itirazın yerinde görülerek, 41. sınıftaki “…” yönünden başvurunun reddedildiğini, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin 16. ve 41. sınıf mal ve hizmetler yönünden “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, zira müvekkilinin seri markalarını 2 yıldır tescilli olarak kullandığını, bu markaların 2016/56835, 2017/98906, 2017/98909 sayılı markalar olduğunu, müvekkilinin “…” markası ile sektörde uzun yıllardır faaliyet gösterdiğini, sonrasında tescilli markaları ile hizmet verdiğini ve markanın tüketici nezdinde tanınmış hale geldiğini, dava konusu markalar arasında ayırt edici farklılıklar bulunduğunu, markalardaki logoların farklı olduğunu ve müvekkilinin bu logoyu uzun zamandır kullandığını, dava konusu markalar arasında benzerlik bulunmadığını, benzerlik değerlendirmesinin işaretin bütünü dikkate alınarak yapılması gerektiğini, sunulan ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarının da iddialarını desteklediğini ileri sürerek, …. sayılı kararının iptaline, 2018/20146 başvuru numaralı başvurunun tüm sınıflar bakımından tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, işbu dava bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkiline ait “… …” markası ile davacı başvurusu arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markalar arasında, davacı … başvurusu kapsamından çıkarılan 41. sınıftaki “…” bakımından benzerlik koşulunun gerçekleştiği, bu bağlamda dava konusu markalar arasında davacı … başvurusu kapsamından çıkarılan 41. sınıf “…” bakımından karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davacının önceki tarihli 2016/56835, 2017/98906, 2017/98909 tescil numaralı markalarının dava konusu 2018/20146 sayılı “… …” ibareli markasının tescil kapsamından çıkarılan hizmetler için kazanılmış hak teşkil etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, “…” ibaresinin, dünyaca ünlü ve herkesçe bilinen büyük bir matematik bilgini olan … Türkçe okunuşu olduğunu, dolayısıyla bilirkişilerin yerel mahkemece kabul gören “…” kelimesinin anlamı olmadığı yönündeki tespitinin doğru olmadığını, yerel mahkemenin kazanılmış hak unsurlarının oluşmadığı yönündeki değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, “…” ibaresini ilk kullananın müvekkili şirket olup marka üzerinde kullanım ve öncelik hakkının müvekkiline ait bulunduğunu, müvekkil şirket adına tescilli “şekil+tbo … bilim okulları” markası için 29.06.2016 tarihinde tescil başvurusu yapılmışken davalı markası için ise yaklaşık iki ay sonraya tekabül eden 29.08.2016 tarihinde tescil başvurusu yapıldığını, yalnızca başvuru tarihlerine bakıldığında dahi “…” ibaresinin müvekkil şirketçe uzun zamandır kullanıldığının görüldüğünü, müvekkilinin kazanılmış hak iddiasının delili olarak dosyaya 27.05.2015 ve 27.05.2016 tarihli gazete kupürleri sunulmuş olup bu gazete kupürlerinden dava konusu markanın tescil başvuru tarihlerinden de çok daha önce müvekkili tarafından kullanıldığının anlaşıldığını, ancak yerel mahkemece sunmuş oldukları bu delillerin değerlendirmediğini, eksik inceleme yapılarak hüküm kurulduğunu, davacı müvekkilinin davaya konu markayı çok uzun zamandan beri ve davalı yandan daha önce kullanmaya başladığını, müvekkilinin 16. ve 41. sınıflarda “…” markası üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “… …+şekil” ibareli marka arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira hem dava konusu başvurunun hem de redde mesnet markanın asli unsurunu “…” ibaresinin oluşturduğu ve başvuruda yer verilen diğer unsurların başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı, öte yandan davacı adına tescilli 2016/56835, 2017/98906, 2017/98909sayılı markaların, dava konusu başvuru tarihi itibariyle uzunca süreli kullanım şartını sağlamadıklarından, dava konusu başvuru üzerinde davacının müktesep hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022

….