Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/928 E. 2022/475 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/928
KARAR NO : 2022/475
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2018
NUMARASI : 2018/25 E. – 2018/266 K.

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : FSEK’ten Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat

BİRLEŞEN ANKARA 3. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN
2015/510 ESAS SAYILI DOSYASI

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : FSEK Hak Sahipliğinin Tespiti

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/07/2018 tarih ve 2018/25 E. – 2018/266 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraflar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacılar vekili, davalı şirkete ait “…”, “…” ve “…” alan adlı internet sitelerinde, müvekkili … ve şirket tarafından hazırlanmış, ders notu haline getirilen, özgün nitelikteki ses ve video dosyaları ile gramer ve yapısal videoların kullanılarak ekonomik fayda elde edildiğini, bu durumun mahkeme eliyle yaptırılan tespit ile ortaya konulduğunu, söz konusu hukuka aykırılığın giderilmesi için davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen, verilen süre içinde davalının eylemlerini sonlandırmadığını ve müvekkiline telif ücretini ödemediğini ileri sürerek, davalının müvekkilinin haklarına tecavüz teşkil eden eylemlerinin önlenmesine, 20.000,00 TL maddi tazminat ve yoksun kalınan kazanç ile 20.000,00 TL manevi tazminatın, internet sitesinin kurulduğu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı … vekili, müvekkilinin … Üniversitesinde öğretim görevlisi olduğunu, 2010 yılında hazırladığı dava konusu eğitim materyallerini, davalı … tarafından yazılımı yapılan dava dışı …’a ait şirketin internet sitesinde kullanıldığını, 2011 yılında ise davalı şirketin kurulduğunu, müvekkiline ait eserlerin bu sitede yayınlanmaya devam edildiğini, site içeriğinin hazırlanmasının ve güncellenmesinin …’a ait olduğunu, müvekkil ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisinin olmadığını, sitede yayınlanan eserlerin müvekkiline ait bulunduğunu ileri sürerek, söz konusu eserlerin müvekkiline ait olduğunun ve taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkili şirkete ait internet sitelerinde, davacının iddia ettiği sayı ve miktarda materyalin/içeriğin kullanılmadığını, yapılan tespit sonrası düzenlenen bilirkişi raporunda da kullanılan içerik miktarına ilişkin açık bir verinin olmadığını, eski ara yüzde var olan içeriklere artık ulaşılamadığını, site içeriklerinin sürekli olarak güncellendiğini, dava konusu içerik ve yayınların eser kapsamında değerlendirilebilecek nitelikte hususiyet taşımadığını, davacı ile müvekkili arasında, içeriklerin hazırlanmasının ve internet sitesine yüklenmesinin …’a ait olduğu, bunun karşılığında da müvekkilinin kendisine ücret ödeyeceği konusunda anlaşmanın bulunduğunu, davacının devlet memuru olması nedeniyle bu anlaşmanın yazılı hale getirilemediğini, davacının içerik hazırlama ve sağlama hizmetini 2013 yılının ortalarında bıraktığını ve buna gerekçe olarak, sitenin gelirinin düşük olmasını değil, içeriklerin yayından kaldırılması için verilen süre içinde kaldırılmamasını ve hizmet bedelinin ödenmemesini gösterdiğini, oysa içerik sağlama hizmetine ilişkin bedelin ödendiğini, davacının daha önce hazırlanan içeriklerin kullanılmasına ve 01.09.2014 tarihine kadar mevcut kullanıcılar için arka planda sunulmasına muvafakat ettiğini, bu tarihten sonra davacıya ait hiçbir video ve ses dosyasının kullanılmaması sebebiyle davacının herhangi bir bedel talep hakkının kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraflar arasında FSEK’in 18/2. maddesi anlamında amir-memur, işçi-işveren ilişkisi oluştuğu konusunda bir kanaate varılamadığı, resmi bir belge ile bu durumun ispat edilemediği, dava konusu ses ve video dosyaları ile gramer videolarının davacı tarafından hazırlandığının anlaşıldığı, bu içeriklerin FSEK kapsamında ilim ve edebiyat eseri niteliğinde olduğu davacı tarafça kanıtlanamasa da, FSEK’in 84. maddesinde tanımlanan çoğaltma ve yayımlama konusundaki men yetkisi kapsamında davalı tarafa ait internet sitesinde, davacıdan izin alınmadan kullanılmasının haksız rekabet oluşturacağı, davacı tarafça manevi tazminat isteminde bulunulmuş ise de, başlangıçta davacının çoğaltma ve umuma iletim haklarının kullanılması karşılığında ücret alarak bu kullanıma rıza göstermesi nedeniyle sonraki kullanımlarda da manevi zararın oluşmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulüne, davacıya ait ses, video, gramer şeklindeki içerik dosyalarının, davalı tarafa ait internet sitelerinde haksız rekabet oluşturacak tarzda kullanıldığından, bu içeriklerin davalı tarafın kullanıdığı internet sitelerinden kaldırılmasına, davacının talep ettiği tazminattan 4.333,20 TL’nin 13/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, diğer ve fazlaya ilişkin taleplerin reddine, birleşen dava yönünden davanın kabulüne, asıl davada verilen ara kararda geçen ses, video, gramer şeklindeki içerik dosyalarının davacı tarafa ait olduğunun (mali haklarının da davacı tarafa ait olduğunun) tespitine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili, mahkemece müvekkiline ait dosyaların eser niteliğinde değil, FSEK’in 84. maddesi uyarınca korunması gerektiği konusundaki tespitinin hatalı olduğunu, ilk karardaki gibi eser niteliğinde kabul edilip, FSEK’in 68. maddesi uyarınca 3 kat tazminata hükmedilmesinin gerektiğini, müvekkilinin piyasada var olan bilgiyi, farklı anlatım teknikleri, çeşitli tablo ve sistematiklerle zenginleştirerek, hafıza tekniklerini de içerir şekilde, ortaya yeni bir çalışma koyduğunu, sonuçta kendi hususiyetini yansıtan, işlevselliği olan ve bütünlük arz eden bu eseri meydana getirdiğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tazminat hesabı yapılırken, haksız fiil tarihinin başlangıcının da yanlış belirlendiğini, zira her ne kadar müvekkilince davalı tarafa gönderilen ihtarname tarihi 12.08.2014 ise de, davalı tarafından müvekkiline gönderilen mail çıktılarına göre Eylül 2013 döneminde bu materyallerin kullanılmamasının ihtar edilmesine rağmen kullanılmaya devam edildiğinin anlaşıldığını, ek raporda tazminat hesabının sağlıklı biçimde yapılabilmesi için davalı tarafın ticari kayıtlarının incelenmesi gerektiğinin belirtilmesine ve müvekkilinin de bu yönde talebinin olmasına karşın, söz konusu kayıtların incelenmediğini, oysa davalının ne kadar, hangi bedelli satış yaptığının bu kayıtlarla tespit edilebileceğini, yalnızca “…” alan adlı internet sitesinde gerçekleştirilen ihlaller nedeniyle tazminat hesabının yapıldığını, oysa dava dilekçesinde belirtilen diğer iki internet sitesinde de müvekkilinin haklarını ihlal eden kullanımlarda bulunulduğunu ve bu eylemler için de ayrı ayrı tazminat hesabının yapılmasının gerektiğini, anılan sitenin de taraflarca birlikte kurulup işletildiğini, dolayısıyla ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına uygun bulunduğunu, ancak hazırlanan içeriklerin ne davalı şirkete devredildiğini ne de şirket için iş yapıldığını, müvekkilinin manevi tazminat talebinin reddinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar vekili, mahkemece asıl davada FSEK’in 84. maddesi uyarınca ihlal edilmiş bir hakkının olmadığı halde, tazminata ve içeriklerin kaldırılmasına karar verilmesinin, birleşen dava yönünden de hukuki yarar yokluğundan, aksi düşünce halinde eser vasfında olmayan içeriklerin davacıya ait olduğunun tespiti isteminde hukuka uyar bir yönün bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının müvekkili tarafından hazırlanmış gramer, soru vb materyallere, müvekkilinin emir ve talimatları doğrultusunda video çekimi yapmaktan başka bir iş yapmadığını, müvekkili ile olan iş ilişkisinin dışında, bağımsız olarak bir iş üretmediğini, davacının mali hak sahibi olduğunun bir an için kabulü halinde dahi, müvekkilinin FSEK’in 18/2. maddesi uyarınca mali hakları devralan sıfatıyla kullanma yetkisine sahip olduğunu, zira taraflar arasındaki ilişkinin 2011 yılında başladığını, davacının keşide ettiği 12.08.2014 tarihli ihtarnamenin müvekkiline tebliğ edilmediğini, buna rağmen müvekkilinin 01.09.2014 tarihi itibariyle internet sitesinden davacıya ait içerikleri kaldırdığını, dolayısıyla sözleşme dışı bir kullanımın bulunmadığını, bilirkişilerce internet sitesi içeriklerinin sistemden kaldırılmış olduğunun, ancak kaldırmanın ne zaman gerçekleştiğinin tespit edilemediğinin bildirildiğini, bu haliyle dahi mahkemece içeriklerin davalının internet sitelerinden kaldırılmasına karar verilmesinin hatalı olduğunu, bir an için davacı …’ın mali hak sahibi olarak kabul edilmesi halinde dahi, birleşen davada davacı şirketin aktif dava ehliyetinin olmadığı gibi, müvekkili şirketin de pasif dava ehliyetinin bulunmadığını, mahkemece kabul edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, 13.08.2014 tarihli ihtarnamenin müvekkiline tebliğ edilmediğinden, faizin başlangıç tarihinin ancak Aralık 2014 öğrenme tarihi olabileceğini, yasal faiz yerine avans faize hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden her bir davalı yararına ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, yargılama giderlerinin kabul ret oranının da 1/2 değil 1/5 olmasının gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Asıl dava, FSEK’na dayalı tecavüzün tespit ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminatın tahsili; birleşen dava, aynı Yasadan kaynaklanan hak sahipliğinin tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davalılar vekilinin istinaf isteminin 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca süresinde olduğu anlaşılmakla taraf vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Mahkemece görüşüne başvurulan 07.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu eğitim materyallerinin FSEK’nin 2. maddesi anlamında ilim ve edebiyat eseri olduğu bildirilmiş, buna karşılık 16.05.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, anılan materyallerin eser niteliğinde olup olmadığının anlaşılamadığı, bu konuda İngilizce sınav soruları hakkında uzman bir öğretim üyesinin içinde yer aldığı heyetçe özgünlük incelemesinin yapılmasının daha uygun olacağı hususu mahkemenin takdirine sunulduktan sonra, iki seçenekli rapor düzenlenmiştir. Mahkemece anılan içeriklerin eser niteliğinde olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Oysa 5846 sayılı FSEK’nin 2/1. maddesi uyarınca “Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları ve bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” ilim ve edebiyat eseri sayılır. Dava konusu görsel metin, ses ve video kayıtlarının da, piyasada var olan bilgiyi, farklı anlatım teknikleri ve sistematikle zenginleştirerek meydana getirilen ve sahibinin hususiyetini yansıtan bir çalışma olduğu ve ilim ve edebiyat eseri sayılması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla mahkemece dava konusu eğitim materyallerinin eser niteliğinde olmadığı, ancak FSEK’in 84. maddesi kapsamında haksız rekabet hükümlerine göre korunabileceği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, Dairemizce davacılar vekilinin istinaf itirazları, mahkeme kararının gerekçesine yönelik olarak yerinde görülmüştür.
3-Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; davacılar vekilince, davalı şirkete ait “…”, “…” ve “…” alan adlı internet sitelerinde, müvekkili … ve şirket tarafından hazırlanmış, özgün nitelikteki ses ve video dosyaları ile gramer ve yapısal videoların kullanılarak ekonomik fayda elde edildiği ileri sürülmüş ise de, “…” alan adlı internet sitesinin çalışır durumda olmadığı, “…” isimli internet sitesinde ise hak ihlali niteliğindeki bir içeriğin tespit edilemediği anlaşılmıştır.
Davalı … tarafından 03.12.2014 tarihli oturumda, dava konusu internet sitesindeki video görsellerinin davalılar için davacı … … tarafından hazırlandığı ve kendilerine teslim edildiği, davacı …’e bu amaçla 26.000 TL ve daha sonra bir miktar daha ödemede bulunulduğu bildirilmiş, davacı … tarafından da 2010 yılında Kırşehir’e gidip davacı ile görüştüğü, ortak proje yapmaya karar verdikleri, “…” ismini birlikte belirledikleri, içeriğini ise kendisinin hazırladığı, tüm masrafların o zamanki şirket sahibi …’e ait olduğu, gelirden %20 payın kendisine, %20 payın davalı …’a, %60 payın …’e ait olacak şekilde anlaştıkları, davacının bahsettiği ödemenin bu paya karşılık olarak yapıldığı, ancak daha sonradan sitenin gelirinden kendisine ödenen paydan rahatsız olduğu, …’ın 2 araba alıp şirketi …’ten devralacak kadar para kazanmışken, kendisine bu kadar ödeme yapılmadığı bildirilmiştir. Davacılar vekilince sunulan istinaf dilekçesinde de anılan sitenin taraflarca birlikte kurulup işletildiği, dolayısıyla müvekkiline ödeme yapılmasının hayatın olağan akışına uygun bulunduğu belirtilmiştir.
Dolayısıyla davalılar vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, davacın sadece müvekkili tarafından hazırlanmış gramer, soru vb materyallere, müvekkilinin emir ve talimatları doğrultusunda video çekimi yaptığı, bundan başka bir iş yapmadığı, müvekkili ile olan iş ilişkisinin dışında, bağımsız olarak bir iş üretmediği, davacının mali hak sahibi olduğunun bir an için kabulü halinde dahi, müvekkilinin FSEK’in 18/2. maddesi uyarınca mali hakları devralan sıfatıyla anılan içerikleri kullanma yetkisine sahip olduğu savunmalarına Dairemizce itibar edilmemiştir. Zira bizzat davalılar vekilince sunulan cevap dilekçesinde dahi, dava konusu internet sitesinin içeriklerinin hazırlanmasının ve internet sitesine yüklenmesinin …’a ait olduğu, bunun karşılığında da müvekkilinin …’a ücret ödeyeceği konusunda anlaşmanın bulunduğu hususu kabul edildiği gibi, davalı şirkete ait “…” internet sitesindeki görsellerin altında yazan “… …” ibaresinden dahi, anılan internet sitesinin içeriklerinin davacı … tarafından hazırlanıp siteye yüklendiği anlaşılmaktadır.
Davacı …’in kurucularından olduğu internet sitesi için hazırlayıp davalı tarafa teslim ettiği materyaller karşılığında, gelirden pay aldığı sabit olduğundan, taraflar arasında FSEK’in 18/2. maddesi anlamında, davacı …’in memur, hizmetli veya işçi olduğu bir ilişkinin bulunmadığı, davacı …’in davalı şirketin ortağı da olmadığından, aynı Yasa maddesi uyarınca davacının, davalı tüzel kişinin uzuvu da sayılamayacağı açıktır. Dolayısıyla FSEK’nin 18/2. maddesinin olayda uygulanması mümkün değildir.
Davacılar vekili tarafından ise hazırlanan içeriklerin müvekkilince ne davalı şirkete devredildiği ne de şirket için iş yapıldığı ileri sürülmüşse de, Dairemizce davacılar vekilinin bu iddiasına da itibar edilmemiştir. Zira her ne kadar FSEK.’nin 52. maddesi uyarınca mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şart ise de, taraflarca 2011 yılında başlayıp 2013 yılına kadar devam eden süreçte, karşılıklı olarak yukarıda açıklanan edimlerin ifası sonucunda rızai bir sözleşmenin kurulduğu, artık geçerli bir sözleşme ilişkisinin kurulmadığının ileri sürülmesinin, hakkın kötüye kullanılması olacağı kabul edilmelidir.
Bu noktada anılan akdi ilişkinin hangi tarihe kadar devam ettiği, hangi tarihten sonra davacı … tarafından verilen rızanın sonlandırıldığı, diğer bir deyişle davalılar tarafından iznin geri alınmasından sonra, davacıya ait materyallerin kullanılıp kullanılmadığı hususu tespit edilmelidir. Taraflar arasında 2011-2013 yılları arasında yapılan e-mail yazışmalarından, davacının içerik sağladığı, davalıların da teknik işletimini üstlendiği sitenin 2013 yılına kadar birlikte çalıştırıldığı, 11.07.2013, 19.08.2013 ve 15.09.2013 tarihli e-maillerde davacının anılan sitenin mevcut kullanıcılarına 01.09.2014 tarihine kadar hizmet vermesinin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak davacılarca noterden keşide edilen 12.08.2014 tarihli ihtarname ile site içeriğinin kaldırılması kesin olarak davalı şirketten istenmiş, bu ihtarname davalı şirkete Tebligat Kanunu 21. maddesi uyarınca usulüne uygun bir şekilde, 13.08.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Her ne kadar davalılar vekili tarafından anılan ihtarnamenin müvekkillerine tebliğ edilmediği savunulmuşsa da, dosyaya sunulan noter tebligat parçasının incelenmesinden, yapılan tebligatta bir usulsüzlük görülmemiştir.
O halde davalılarca 13.08.2014 tarihinden itibaren, davacının eser sahibi bulunduğu içeriklerin kullanılması, ihlal teşkil edecektir. Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu internet sitesinde tespit edilebilen en son yayın tarihinin 28.07.2014 olduğu anlaşılmaktadır. Bu tespitin yapıldığı tespit bilirkişisi rapor tarihi de 05.08.2014’tür. Tüm bu tarihlerin 13.08.2014 tarihinden önce olduğu açıktır. Davalıların işbu davanın açıldığı 26.08.2014 tarihinden önce, dava konusu içerikleri internet sitesinde yayınladıkları hakkında başka bir tespit bulunmadığı gibi, hem 07.09.2015 hem de 16.05.2016 tarihli bilirkişi heyet raporlarında, anılan içeriklerin yayından kaldırıldığı, ancak ne zaman kaldırıldığının tespitinin teknik olarak mümkün bulunmadığı bildirilmiştir. Dolayısıyla asıl davada davalılarca, dava konusu içeriklerin davacıların haklarını ihlal edecek şekilde kullanıldığı ispat edilememiştir. Bu itibarla mahkemece asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu içeriklerin hak sahipliği konusunda taraflar arasında bir muarazanın yaşandığı, davacılarca anılan içeriklerin kendi işlettikleri internet sitelerinde kullanılmak istendiği, davacı …’ın da bu içeriklerin eser sahibi bulunduğu tespit edildiğine göre, mahkemece birleşen davanın kabulüne karar verilmesinde ise bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, asıl davanın yukarıda açıklanan gerekçelerle reddine, birleşen davanın da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 02/07/2018 gün ve 2018/25 E. – 2018/266 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Asıl davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca asıl davada alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırılan 683,10.TL nispi harçtan mahsubu ile bakiye 602,40.TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl davada davacılara iadesine,
5-Asıl davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden 7.375,00.TL, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 7.375,00.TL, reddedilen maddi istemler yönünden 7.375,00.TL olmak üzere 22.125,00.TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
6-Asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 104,40.TL tebligat ve posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere 253,00.TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-Birleşen davanın KABULÜNE, 05.08.2014 tarihli tespit bilirkişi raporunda tespit edilen ses, video, gramer şeklindeki içerik dosyalarının mali hak sahipliğinin davacıya ait olduğunun TESPİTİNE,
9-Harçlar Kanunu uyarınca bu dava yönünden alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70.TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 53,00.TL harcın, birleşen davada davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-Birleşen davada davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulanan AAÜT gereğince hesaplanan 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin birleşen davada davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davacı tarafından bu dava yönünden ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 27,70.TL peşin harç, 27,70.TL başvuru harcı, 148,60.TL yargılama gideri olmak üzere toplam 2.004,00.TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
12-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
13-Asıl ve birleşen davalar yönünden yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
14-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde asıl davada davacılara iadesine,
15-Asıl ve birleşen davada davalı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan toplam 128,40.TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
16-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/04/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 08/04/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip