Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/916 E. 2022/297 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2020
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

BİRLEŞEN ANKARA 1…

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 04/03/2020 tarih ve 2017/439 E. – 2020/70 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, asıl ve birleşen davalarda, müvekkilinin “…” markasının uzun yıllardır kullanılarak, gerek ülke çapında gerekse de yurtdışında tanınır hale geldiğini, müvekkilinin 2015/20247 sayılı “…” ibareli başvurusunun, davalı şirketin kötü niyet nedenine dayalı itirazı sonucunda, 2017-M-8792 sayılı YİDK kararı ile reddedildiğini, kararın haksız olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, davacı aleyhine İstanbul 3. FSHHM.’ne 2008/18809 sayılı markanın 07, 11 ve 21. sınıflarda kullanılmadığı gerekçesiyle dava açıldığını, davacının bahse geçen davayı kaybedeceğini anlaması üzerine, tamamen yedekleme amaçlı olarak aynı marka için 2015/20247 sayı ile 07, 11 ve 21. sınıflarda tekrar başvuruda bulunduğunu, başvurunun tamamen kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, İstanbul 3. FSHHM.’nin 2015/36 E.- 2016/182 K. sayılı kararında, davalı firma tarafından bu davanın davacısı aleyhine, 2008/18809 sayılı markanın 07, 11 ve 21. sınıflarda kullanılmadığından iptali ve terkini istemli 11/02/2015 tarihli davanın açıldığı, mahkemece de 19/07/2016 tarihinde “davanın kabulüne, 2008/18809 sayılı markanın 556 sayılı KHK 14. maddesine göre 07, 11 ve 21. sınıflarda kullanılmadığından kısmen iptaline ve sicilden kısmen terkinine” karar verildiği, bu kararın temyiz edilerek Yargıtay’a gönderildiği ve henüz kesinleşmediği, davacı tarafın ise kendisine karşı 11/02/2015 tarihinde açılan bu davadan hemen sonra, aynı asli unsurlu “…” ibaresi şeklinde, yine aynı sınıflarda 2015/20247 sayı ile 10/03/2015 tarihinde marka başvurusunu yaptığı, davacının dava konusu başvuruyu yapmasının anılan mahkeme kararının infaz edilebilir etkisini ortadan kaldırmaya yönelik, kötü niyetli bir davranış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkili şirket tarafından yapılan başvurunun kötü niyetli olduğunun, sadece İstanbul 3 FSHHM.nin 2015/36 esas, 2016/182 karar sayılı dosyası kapsamında değerlendirildiğini, bu konuda başkaca hiçbir argümanın ileri sürülmediğini, öncelikli olarak yerel mahkemenin, müvekkili şirket tarafından yapılan başvurunun kötü niyetli kabul edilmesinin dayanağı olan İstanbul (kapatılan) 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2015/36 E sayılı dosyasının, Yargıtay tarafından “Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarihli 2016/148 esas ve 2016/189 karar sayılı kararı ile 556 sayılı KHK’nın 14. maddesinin iptaline karar verilmiştir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçeleriyle bozulduğunu ve bozma sonrasında, İstanbul 1. FSHHM’nin 2018/394 E. sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verildiğini ve temyiz yoluna başvurulmadığı için kararın kesinleştiğini, yerel mahkemeye birçok defa bu hususun bildirilmesine rağmen, mahkemece dikkate alınmadığını, İstanbul (kapatılan) 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/36 E sayılı dosyasında davanın reddine karar verildiği ve söz konusu kararın kesinleştiği göz önünde alındığında, bu kararın infaz edilebilir bir etkisinin de kalmayacağını, bu durumda mahkemece anılan kararın infaz edilebilirliği gözetilerek bir karar verilmesinin, hukukun genel ilkeleri ile bağdaşmadığını, müvekkili şirket tarafından “…” markası adıyla kahve makinası üretiminin ve satımının yapıldığını, davalı yabancı şirketin ise müvekkiline ait ve yurt çapında tanıtılmış olan “…” markasının tanınmışlığından bedelsiz olarak yararlanmak amacıyla “…” markalı kahve makinelerini ülke pazarına sokmaya ve “…” markasını tescil ettirmeye çalıştığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE: Asıl ve birleşen davalar, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacının 2015/20247 sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusu, davalı tarafın, yine davacıya ait 2008/18809 sayılı aynı ibareli markanın, işbu dava konusu başvuru ile aynı tür malları ve hizmetleri kapsadığı ve incelenen başvurunun, 2008/18809 sayılı markanın kullanmama nedeniyle iptali davasının açılmasının hemen ardından, 10/03/2015 tarihinde yapıldığından iyi niyetli olmadığı iddiasına dayalı itirazı sonucunda, diğer davalı … YİDK’nun 2017-M-8792 sayılı kararı ile reddedilmiş olup, davalının başvuruya itirazının başka hiçbir nedene dayanmaması ve bu itirazı haklı gören YİDK kararı karşısında, gelinen aşama itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince de İstanbul 3. FSHHM.’nin 2015/36 E.- 2016/182 K. sayılı kararında, davalı firma tarafından bu davanın davacısı aleyhine, 2008/18809 sayılı markanın 07, 11 ve 21. sınıflarda kullanılmadığından iptali ve terkini istemli 11/02/2015 tarihli davanın açıldığı, mahkemece de 19/07/2016 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, bu kararın temyiz edilerek Yargıtay’a gönderildiği ve henüz kesinleşmediği, davacı tarafın ise kendisine karşı 11/02/2015 tarihinde açılan bu davadan hemen sonra, aynı asli unsurlu “…” ibaresi şeklinde, yine aynı sınıflarda 2015/20247 sayı ile 10/03/2015 tarihinde marka başvurusunu yaptığı, davacının dava konusu başvuruyu yapmasının anılan mahkeme kararının infaz edilebilir etkisini ortadan kaldırmaya yönelik, kötü niyetli bir davranış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa Yargıtay 11. H.D.’nin 06/01/2020 tarih ve 2019/2269 E.- 2020/16 K., 20/01/2020 tarih ve 2019/2447 E.- 2020/494 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, kötü niyete ilişkin başka bir emare olmaksızın, salt hükümsüzlük davasının varlığına rağmen marka başvurusu yapılması olgusu, başvurunun kötü niyetli olduğunun kabulü için yeterli değildir. Ayrıca, mahkemece kötü niyete dayanak yapılan hükümsüzlük davası, markanın tescilli olduğu sınıflarda kullanılmadığı iddiasına dayalıdır. 556 sayılı KHK’nın kullanmama nedeniyle hükümsüzlüğe ilişkin 14. maddesi ise Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Bu durumda, yasal dayanağını kaybetmiş olan bir davanın kötü niyet iddiaları bakımından dikkate alınması da mümkün değildir.
Somut uyuşmazlıkta da İstanbul 3. FSHHM.’nin 2015/36 E.- 2016/182 K. sayılı kararı, Yargıtay 11. H.D.’nin 21/05/2018 tarih ve 2016/11951 E.- 2018/3754 K. sayılı ilamı ile davanın kullanmama nedeniyle iptal kararına ilişkin olduğu ve 556 sayılı KHK’nın kullanmama nedeniyle iptale ilişkin 14. maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 14.12.2016 tarih ve 2016/148 E., 2016/189 K. sayılı kararı ile iptal edildiği, bu iptal kararının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma sonrasında yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verildiği de anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacının dava konusu marka tescil başvurusu kötü niyetli olmayıp, aksi yöndeki ilk derece mahkemesinin kabulü, Dairemizce isabetli görülememiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 04/03/2020 gün ve 2017/439 E. – 2020/70 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Davanın KABULÜ ile 2017-M-8792 sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken 161,40 TL. karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 67,30 TL. harcın mahsubu ile bakiye 94,10 TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 650,00 TL bilirkişi ücreti, 212,00 TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan tebligat ve posta giderleri toplamı 64,65 TL olmak üzere toplam 926,65 TL yargılama gideri ve 67,30 TL peşin harç, 67,30 TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.061,25 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 10/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022

….