Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/908 E. 2022/260 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2020
NUMARASI :……

DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/02/2020 tarih ve 2019/156 E. – 2020/34 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2018/62958 numaralı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şirketin itirazı sonucunda YİDK tarafından SMK’nın 5/1 (b) ve (c) bentleri uyarınca başvurunun reddedildiğini, oysa bir bütün olarak bakıldığında “…” ibaresinin teknolojik gelişmenin çok hızlı yaşandığı günümüzde, tüketicilere yönelik kampanyanın bir slogan markası olduğunu, esnafların bu kampanya çerçevesinde tamamen müvekkilinin yazılımlarıyla ve kaynak koduyla hazırladığı yeni bir sistemin müşterisi olduğunu, “…” ibaresinin bu hali ile slogan markası olup ayırt edici niteliğe ve marka olabilme özelliklerine sahip bulunduğunu, marka başvurularının bütün Türkiye’de yaygın reklam kampanyaları ve kullanım ile başlı başına ayırt edicilik kazandığını ileri sürerek, 25.07.2019 tarihli 2019-M-2866 sayılı YİDK kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket vekili, dava konusu “…” ibaresinin, tescil edilmek istendiği tüm sınıflar bakımından ayırt edicilikten yoksun ve tanımlayıcı nitelikte olduğunu, ilgili markanın tasarımının da hiçbir ayırt edicilik özelliğinin bulunmadığını, kaynak ve köken gösterme işlevini de yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacıya ait 2018/62958 numaralı “…” ibareli marka başvurusunun, teknoloji sayesinde dünyanın her alanına iletişimin kolaylıkla ve sınırsızca sağlandığını ifade eden, günlük hayatta sıkça kullanılan bir özdeyiş veya deyim olduğu, bu ibarenin her anlamda tanımlayıcı olması nedeniyle herhangi bir ayırt ediciliğe sahip bulunmadığı, iletişim konusunda yer, yön, mekan gibi hususları doğrudan doğruya tanımlayan, bu yolla sunulan hizmetleri ise yoğun biçimde çağrıştıran bir sözcük dizisi olduğu, başvuruya konu 9., 35., 38., 41. ve 42. sınıf mallar ve hizmetler için beyaz zemin üzerine siyah renkte, baş harfleri büyük, diğer harfleri küçük harflerle klasik bir yazı stiliyle yer alan “…” ibaresinin, bu ürün ve hizmetlerin ortalama tüketicisi nezdinde markasal algı oluşturamayacağı, dava konusu “…” ibaresinden ziyade, davacının “…” marka adının yoğun bir şekilde öne çıkarılarak kullanıldığı, “…” ibaresinin “…” ibaresi ile birlikte, daha çok sadece tasviri bir ibare ve yan unsur olarak kullanımlarda yer aldığı, bu kullanımların da en fazla birkaç yıl öncesine dayandığı, salt “…” ibaresinin ortalama tüketici nezdinde yoğun kullanım, tanıtım ve reklam harcamasına konu olmadığı, dolayısıyla bu sloganın davacı ile özdeşleşmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin kullanım yolu ile dava konusu marka başvurusuna ayırt edicilik kazandırıldığı iddiasının da yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin markasının “…” ve “……” kelimelerinin bir araya getirilmesiyle türetilen, özgün ve alışılmışın dışında bir kelime kombinasyonundan oluştuğunu, bu işaretin “bir bütün olarak” tescil kapsamındaki ürün ve hizmetleri, başka bir işletmenin sunacağı aynı tür ürün ve hizmetlere ilişkin işaretlerden ayırmaya elverişli bulunduğunu, “…” ibaresinin, müvekkili şirketin yürüttüğü yoğun tanıtım ve reklam kampanyalarıyla toplum nezdinde maaruf hale getirildiğini, dolayısıyla ilgili ibarenin, belirtilen kriterlere ek olarak, müvekkili firma ile özdeşleştirilmiş bir slogan olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili kurum kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve davacı vekilinin istinaf isteminin 7226 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi uyarınca süresinde olduğu, dava konusu “…” ibaresinin, teknoloji sayesinde dünyanın her alanına iletişimin kolaylıkla ve sınırsızca sağlandığını ifade eden, günlük hayatta sıkça kullanılan bir özdeyiş veya deyim olduğu, bu ibarenin her anlamda tanımlayıcı olması nedeniyle herhangi bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı, iletişim konusunda yer, yön, mekan gibi hususları doğrudan doğruya tanımlayan, bu yolla sunulan hizmetleri ise yoğun biçimde çağrıştıran bir sözcük dizisi olduğu, dolayısıyla 9. 35, 38, 41 ve 42. sınıf mallar ve hizmetler için tanımlayıcı bulunduğu, sonuçta anılan ibarenin 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve c madde ve bentleri uyarınca soyut ve somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davacının dava konusu “…” ibaresini daha ziyade “…” markasını yoğun bir şekilde öne çıkararak, sadece tasviri bir ibare ve yan unsur olarak kullandığı, bu kullanımların da en fazla birkaç yıl öncesine dayandığı, salt “…” ibaresinin ortalama tüketici nezdinde yoğun kullanım, tanıtım ve reklam harcamasına konu olmadığı, dolayısıyla bu ibarenin davacı ile özdeşleşmediği anlaşıldığından, davacı vekilinin kullanım yolu ile dava konusu marka başvurusuna ayırt edicilik kazandırıldığı iddiasının da ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.